Gurbette açan çiçek!

Sevinci sevdim ben. Sevgiden bile üstün bildim. Çünkü insanız ve sevgiyle problemimiz var: Ceza gibi, ödül gibi seviyoruz

Haberin Devamı

Sevinci sevdim ben. Sevgiden bile üstün bildim. Çünkü insanız ve sevgiyle problemimiz var:

Ceza gibi, ödül gibi seviyoruz.

Sevilmek için verilen küçük rüşvetlere sevgi diyoruz.

Sevgimiz sevmediklerimizin altını çizmekten; dünyayı dışlamaktan; duygularımızı şantaj malzemesi yapmaktan öteye gitmekte zorlanıyor çünkü.

Doğruya doğru, eğriye eğri!

Dokuz doğurtuyor ama doğurmuyor sevgimiz.

Birleştirmiyor, ayırıyor.

Öyle bir şey ki, ya tehlikeli bir sürü hayvanı yapıyor bizi ya da yalnız bir avcı!

Böyle seviyoruz ama olmaz ki!

Bir başka sevgi olmalı...

Akarsu gibi yatağını bulan; toprağa sırtı üstü uzanıp gökyüzüne bakmayı andıran başka bir sevgi daha olmalı!

O sevgiyi buluncaya kadar sevince güvenmeyi önerdim hep!

Bizim insanca kusurlu “sevgi” mize bel bağlamak yerine “Tanrı’nın güzelim kıvılcımı” sevinç duygusunu yüceltmeyi!..

Çünkü hayat bizi sevinçle kucaklar!

Çünkü seviniyorsak, saf sevincin coşkusunu tanıyıp yaşıyorsak...

Doğru yerdeyiz, demektir!

An o andır!

Minnet ve şükür oradadır!

***

Elbette şair haklıdır; “hüzün ki, bize en çok yakışandır.” (Hilmi Yavuz)

Çünkü “böyle yazılmıştır sevdamız.”

Çünkü yeryüzü en güzel haliyle bile gurbettir bize!

Ama sevinç...

O bize armağandır.

Gurbette açan çiçek, sevinçtir.

Severek sevilerek ama bir kez bile sevinemeden, sevinç duygusunu doyasıya yaşayamadan göçüp gitmek!

İster misiniz bunu?

Soru da cevap da aslında bu kadar yalın, bu kadar açıktır!

***

“Sensiz olmaz” ama nasıl?
Geçen haftaki Yaşam’dan Dakikalar’da (tv8) Nebil, hazırladığı ilginç kliple sürpriz yaptı bize. Bülent Ortaçgil’in unutulmaz şarkısı “Sensiz Olmaz”ın dört ayrı yorumu aynı klip içinde ard arda geliyordu.

Önce Levent Yüksel’den dinliyorduk “Sensiz Olmaz” ı; sonra Müslüm Gürses’inki, Bülent Ortaçgil’inki ve en son olarak da Teoman’la Ortaçgil’in birlikte konser yorumu geliyordu.

Daha önce de böyle bir izlenim edinmiştim ama program sırasında dinlerken net olarak anladım ki, Müslüm Gürses bu şarkıyı çok güçlü ve farklı biçimde yorumluyor.

Nasıl mı?

Sevgiliye önce “bak otur, şuraya da dinle beni” demiş gibi başlıyor şarkıya Müslüm Gürses...

İç çekişlerle, sıkıntılı oflayıp puflamalarla ve birden gelen “dellenmeler”le gayet somut biçimde şöyle diyor bir bakıma: Yaşadım sensizliği, tattım ve karar verdim ki “sensiz olmaaaaz!”

Hele o “gece gelmiş yatağım boş/sensiz olmaz, sensiz olmaz” bölümündeki elle tutulurluk, ete kemiğe bürünmüşlük anlatılır gibi değil!

Ve nakaratları da “haydi artık bunların üzerinde durmayalım canım” edasıyla söylüyor. Yorum ne kadar önemli, ne kadar zengin bir alan!

Bazen aynı şarkıya bambaşka bir hayat biçebiliyor yorum!

Levent Yüksel’in yorumu ise sanki “sensiz olmaz ama senle de olmaz” der gibi...

Hem Yüksel’in, hem de Ortaçgil ve Teoman’ın yorumlarında ortak olan şey kadının çoktan gitmiş olması.

Öyle söylüyorlar şarkıyı. Kadın uzakta. İlişki artık anı olmuş.

O yüzden onların yorumu bir aşk kararlılığından çok eski âşık mızmızlanması!

Hatta sanki sabah kalkmış, hafif akşamdan kalmalık, hafif yalnızlık duygusuyla, kapanmaya yüz tutmuş bir yarayı kaşır gibi kendilerini sorguluyorlar.

Müslüm Gürses’te biraz aykırı kaçan şu nakarat onların söyleyişine tam anlamıyla uyuyordu: “Yine kendi kendime sormadan duramadım/ niye seni böyle istiyorum bulamadım.”

DİĞER YENİ YAZILAR