Haklı cinayet, anlamlı cinnet olmaz arkadaşlar!

Dün neredeyse bütün gazetelerde aynı haber vardı. Önce fotoğrafa baktık. Orta yaşlı bir adam pompalı tüfeğin namlusunu çenesine dayamış

Haberin Devamı

Dün neredeyse bütün gazetelerde aynı haber vardı. Önce fotoğrafa baktık. Orta yaşlı bir adam pompalı tüfeğin namlusunu çenesine dayamış. Bir eliyle mekanizmayı tutuyor, ötekiyle tetiği çekti çekecek. Ama gözleriyle asabi biçimde etrafı tarıyor.

Sonra küçük bir fotoğraf daha vardı: Genç bir kadının fotoğrafı, başörtülü.

Haber, bir cinayet haberi. Adam o genç kadının babası. Pazar yerinde elindeki o tüfekle kızını az önce öldürmüş.

Başlıkları değil de, haberi okuyunca, kıyısında köşesinde önemli ve "zihin açıcı" bazı noktalara rastlıyorsunuz: Yalnız kızı değil, bütün aile bir süre önce babadan ayrı yaşamaya karar vermiş... Baba kızı tarikatçı diye değil, karısına "eve dön" demek için oraya gitmiş. Öldürülen doktor Cevahir Çağlar babası kendisini tehdit ettiği için daha önce savcılığa başvurmuş. Babanın ruh sağlığı anlaşıldığı kadanyla pek yerinde değilmiş, çevresinde "dengesiz" biri olarak tanınırmış. Ama Radikal Gazetesi'nde ağabey Resul Çağlar başka bir şeyin altını çiziyor: "Babam deli numarası yapar. Annemin ayrılmasının nedeni tarikat değil, babamın yaptığı işkencelerdi. Eve birlikte yaşamak için Rus kadın bile getirdi." Üstüne üstlük babanın on yıl önce uyuşturucu ticaretinden sabıkası olduğu da ortaya çıkmış...

Böyle bir yığın ayrıntı var cinayetle ilgili. Karar bizim olamaz. Bundan sonra karar elbette adaletin.

Fakat şimdi bir de kimi gazetelerde haberin devasa boyutlu başlıklarına bakalım mı?

"Tarikata üye dedi, kızını vurdu" (Vatan)

"Tarikatçı dediği kızını tek kurşunla öldürdü" (Milliyet)

"Tarikat cinneti" (Akşam, Star)

"Tarikatçı cinayeti" (Sabah)

"Tarikata girdi diye kızını öldürdü" (Hürriyet)

"Işıkevi Cinneti" (Yarın. Burada "Işıkevi" adıyla geçen yer bir cemaatin kurduğu öğrenci yurtlarına verdiği ad.)

Yani tarikat aşağı, tarikat yukarı...

(Zaman Gazetesi'nin de haberi "Sabıkalı baba, doktor kızını sokak ortasında öldürdü" başlığıyla verdiğini ve bu kez ilginçtir, maktulün sadece "açık başlı" eski bir fotoğrafını koyduğunu belirteyim.)

Konuyu getirmek istediğim yer sade suya tirit bir medya eleştirisi değil.

Tersine, vurgulamak istediğim nokta şu: Toplumumuzun tüm hücrelerine ve tabii medyaya da sızmış, yerleşmiş, kemikleşmiş "anlaşılabilir cinayetler" , "anlamlı cinnetler" mantığı artik yıkıcı bir hale geldi. Hepimizi tehdit ediyor artık bu mantık.

Tez elden bu yoldan, bu mantıktan geri dönmeliyiz.

Yoksa çeşit çeşit bahanelerle yarısı katil, öteki yarısı maktul bir toplum olmamıza ramak kaldı...

Babanın şu lafı gazetelerin gözdesi olmuş, büyük büyük veriyorlar: "Kızım 1994'te tarikata girdiğinde benim için ölmüştü, şimdi gerçekten öldü." Sanki cinneti değil de, "derin" bir gerçeği anlatıyormuş gibi.

Oysa talihsiz genç kadına sorsalardı, o da "ben 1994'te yaşamaya başladım" diyecekti belki.

Kim karar verecek hangisinin "hayat", hangisinin "ölüm" olduğuna, bir pompalı tüfek mi?

Sabah Gazetesi'nin başlığın altında kullandığı şu ifade iyice irkiltici: "Saatlerce süren pazarlıkla teslim olan baba, kızını tarikata katılıp ailesini dağıttığı için öldürdüğünü itiraf etti." (Niye "itiraf", kendinize sorun bakalım arkadaşlar, neye itiraf denir?)

Oysa cinayet cinayettir.

Cinnet cinnettir.

Cinayeti bulandırıp haklılaştran, cinneti "anlamlı ve hatta makul" yapan zihin en karanlık tarikatlardan daha karanlıktır.

Bunu anlamamız gerek. Bu noktada anlaşmalıyız. Yoksa sonu kötü gelecek.


Raşit Cetiner'i de alkışlayalım
Bir avuç takımla turnuva şeklinde düzenlenen Konfederasyon Kupası' nda Milli Takımımızın üçüncü olması "sıralama, skor ve sonuç" olarak göklere çıkartılacak bir başarı örneği değildir.

Ne için sevinip coşacağımız, nerede durup eksikleri, hataları göreceğimiz noktasında yine kafamız karışık maalesef.

Oysa bu turnuvada üçüncülük için değil, her maçın belli bölümlerinde ÇOK İYİ futbol oynadığımız için, yenik durumdan galibiyete geçmek amacıyla gösterdiğimiz moral ve mücadele için sevinmeli ve geleceğe güvenle bakmalıyız. Asıl olan budur.

Takımla kaynaşan ve her futbolsevere "bravo" dedirten gençlerimiz için de Ümit Takımlar teknik direktörü Raşit Cetiner'i katlamalıyız.

Hep gölgede kalan, çoğu kez başarıları medyaya yansımayan Çetiner'e teşekkür borçluyuz.


Fon/DİP Notları
* Ansızın bir yağmur bile yağmaz
biriktirmiştir bir yerlerde
kendini yağmur
Ansızın bir sevgi olmadığı gibi.

* İnsanın; eti yenmez, sütü sağılmaz, derisi tuzlanmaz
Yaprağı kaynatılmaz, dalına kuşlar konmaz
Lakin; ne varsa "insan"da var,
"insan"sız olmaz.

* Elinde binlerce adresin olsun
Gidebileceğin bir kişi
olmadıktan sonra.

Ahmet Çuhacı

DİĞER YENİ YAZILAR