Gazete Vatan Logo

Hakiki anne babalığın neresindeyiz?

Bekar ve çocuksuz insanlar için dünyada türlü azaplar vardır. Ailede merak ve alay konusu olmak, düğünlerde ailenin en yaşlı amcasıyla dans etmek zorunda kalmak, kahvaltılarda veya yemeklerde hep giden taraf olmak, "senin ne güzel hiçbir derdin yok" lafını işitip durmak

Bekar ve çocuksuz insanlar için dünyada türlü azaplar vardır. Ailede merak ve alay konusu olmak, düğünlerde ailenin en yaşlı amcasıyla dans etmek zorunda kalmak, kahvaltılarda veya yemeklerde hep giden taraf olmak, "senin ne güzel hiçbir derdin yok" lafını işitip durmak, habire hediye, altın götürmek ama karşılığında bir çöp bile alamamak, ailenin her tür angarya işini yapmak, bir fırın sahibi olmadığını açıkladığın zaman hayretle sana bakan insanlara abuk sabuk açıklamalar yapmak ilk sırada akla gelenler...

Fakat azapların en büyüğü sanırım artık evli ve çocuklu eski arkadaşları ziyaret etmektir.

Direkt olarak çocuğu ziyaret ediyorsanız hiçbir sorun yoktur. Ama eğer yetişkin olarak bıraktığınız arkadaşınızı ziyaret ediyorsanız işte o zaman sorun vardır. Hem de dev bir sorun.

Kahvaltıya çağrıldığım son ziyarette ben gidene kadar sofradaki her şeyin silinip süpürüldüğü - "çocuklar dayanamadı, biz de onlarla yedik!" -gerçeğiyle karşı karşıya kaldığımdan beri -saat dokuzu beş geçiyordu!-modern anne babalığın, esasında hiç farkında olmadan çocukluğa dönüş olduğunu düşünüyorum. Hem zekâsal olarak hem de görgüsel olarak...

Enteresan bir durum hakikaten...

Modern anne babalık, gelmiş geçmiş bütün aile ve misafir geleneklerini tepe taklak etmiş durumda...

Hesapça "örnek" birer yetişkin olmak için yola çıkmış milyonlarca insan kahvaltılarda artık Barbie desenli bardaklarından çaylarını içiyor, Tazmanya Canavarı desenli tabaklarından omletlerini yiyor, büfelerinin üzerine dekoratif nesne olarak bir panda oyuncak yerleştiriyor...

Ve kırk yılda bir evlerine gitmiş ziyaretçilerin de bu deformasyona tabii olmasını son derece normal bir talep olarak görüyorlar... Barbie desenli tabaklarda yenilen yemeklerden sonra mesela rahatlıkla gecenin saat onunda bir çizgi film DVD'si seyredilebiliyor. Çocukları yatırmak kimsenin aklına gelmediği gibi onların ziyaretçinin küçük bir servet ödeyip aldığı hediyeleri beş dakika sonra bir kenara fırlatmaları son derece normal karşılanıyor...

Teşekkür etmesi gerektiğini hatırlatmak işe çoktan unutulmuş bir şey...

Bişeyleri yanlış anladık
Modern anne babalık Türkiye'de olduğu kadar başka nerede bu kadar yanlış anlaşılmıştır çok merak etmekteyim. Kim onlara modern anne babalık tümüyle köle olmaktır, tümüyle çocukların maymunu olmaktır demiş bilmek istiyorum.

Türkiye'de çocuk yetiştirmek son yirmi yıldır ailenin doğal bir süreci, bir mutluluk kaynağı, normal bir olgu, anne babanın hayatının bir parçası gibi değil de bir "hastalık", bir "problem çözme", bir "proje" olarak görülüyor.

Beslenmeleri bir dert, okula gitmeleri bir dert, hobileri bir dert, yaramazlıkları bir dert, kardeşlerini kıskanmaları bir dert... Beslenme saatleri sırasında sınıfa girip ağızlarına kek tıkayan anneler mi istersiniz, kurstan kursa onlarla beraber koşturan babalar mı... Kolej sınavları sırasında "BİZ" daha o konuya gelmedik, "BİZ" o testi çözdük diye konuşmalar mı istersiniz, alt tarafı kardeşini kıskandı psikologlara dünya paralar mı vermeler istersiniz, borç harç sırf onlar güya daha mutlu oluyorlar diye sıkıcı tatil köylerinde tatil yapmalar mı istersiniz...

Çok acayip bir şey dayatılıyor anne babalara...

Çocuklarınız için hayatınızı tümüyle feda edin! Yok olun, hayattan hiçbir şekilde bir yetişkin olarak zevk almayın ve en önemlisi çocuğunuzdan başta SİZE olmak üzere hiç kimseye saygılı olmasını, görgülü olmasını talep etmeyin! Tamam, babasının yanında tir tir titreyen, eğlence yerlerinde anne babaları göbek atarken sandalye tepelerinde uyutulan, eş dost ziyaretlerinde kanepede mum gibi oturan çocuklar devrini geçtik ama açıkçası yanımda anne babasına "sus sinirlendirme beni, patlatırım şimdi sana bir tane" diyen öfkeli, şımarık, terbiyesiz ve tüm dünyanın merkezi çocuklara da katlanamıyorum.

İşin en enteresan tarafı da şu ki çocukların zekâsı açılsın ile alınan bunca oyuncağa, hayalgücü gelişsin diye yapılan bunca şaklabanlığa, bir yeteneği olsun diye gönderilen onca kursa rağmen bu ülke hâlâ yeteneksizlerin, kabızların, görgüsüzlerin ve en kötüsü de süper mutsuzların ülkesi... Kendini tamamlamamış yarım annelerin, bilgisiz, hobisiz, zevki gelişmemiş yarım babaların ne kadar TAM çocukları olabilir ki...

Haberin Devamı