CHP-BDP ittifakı: Çıkmaz yol

Haberin Devamı

Sevgili okuyucular, bu pazar sohbetinde CHP-BDP ittifakına dair görüşlerimi belirtmek istiyorum.

Kurban Bayramı münasebetiyle siyasi partiler arasındaki bayramlaşma ziyaretleri çerçevesinde BDP Siirt Milletvekili’nin, CHP’nin çiçeği burnunda Genel Sekreteri’ne ‘solcular arasında ittifak’tan bahsetmesi, dokuz günlük tatil sebebiyle gündemi sıfırlanan Türkiye’de suni bir gündem oluşturulmasını sağladı. Bayramda, tiryakisi olduğunuz siyaseti özlediğinizi düşünerek sizinle bu konuda sohbet edelim diyorum.

CHP’nin solculuğu

Efendim, gene Prof. Dr. İdris Küçükömer’i zikretmeden geçemeyeceğim. Bu sütunlarda daha önce anlattığım gibi, Marksist zihniyete sahip Küçükömer, ‘Düzenin Yabancılaşması’ isimli eserinde, Türkiye’deki siyasi partileri tarihi bir süreçte değerlendirirken, CHP’yi ‘sağcı partiler’, DP ve AP’yi ise ‘solcu partiler’ kategorisine almıştı.

Gerçekten de Osmanlı’nın son dönemindeki İttihat ve Terakki Partisi’ne benzeyen CHF/CHP, özellikle 1960 sonrası döneminde kendisini ‘solcu parti’ olarak göstermesine ve ‘ortanın solu’, ‘demokratik sol’, ‘sosyal demokrat’ gibi kimliklerle takdim etmesine rağmen hiçbir dönemde solcu parti olmamıştır.

CHP, 1923-1938 döneminde totaliter bir tek parti uygulamasının esas figürü halindedir. Özellikle 1938-1950 arasındaki ‘Şeflik Dönemi’nde, iki savaş arası Avrupası’nın ideolojik faşizmini kendisine model olarak alan CHP, ne yazık ki bu geleneğini -aksini iddia etmesine rağmen- bazı bakımlardan halen devam ettirmektedir.

İşin ilginç tarafı CHF/CHP’nin, Cumhuriyet’in ilk döneminde uygulanan ve Kürtçü Siyaset’in en fazla şikâyet ettiği politikaların esas faili oluşudur. Nitekim, devletçi ve tepeden inmeci CHP oligarşisi, bugüne kadar ‘demokratik açılım’ uygulamalarına karşı MHP ile birlikte en sert şekilde karşı çıkan siyasi parti olmuştur. Halen Güneydoğu’da en az rağbet gören partilerin başında da CHP gelmektedir.

BDP’nin solculuğu

Efendim, BDP’nin ‘sol’ ile ilgisi de son derece ilgi çekicidir...

Türkiye’de ‘Kürtçü Hareketler’i geniş bir tarihi perspektif içinde inceleyecek olursanız, 1970’e kadar olan devredeki Kürtçü Hareketler’in, bazen dış tahriklerle ve desteklerle cereyan eden, aslında büyük bir kısmının şahsi çıkarlara ve hırslara dayalı münferit aşiret olayları olduğunu görürsünüz. Siyasi Kürtçülük, Türkiye’deki Sosyalist Hareketler’in etnik farklılıkları istismarıyla 1970 sonrasında ortaya çıkmıştır. Bu bakımdan Siyasi Kürtçülüğün ve bölücülüğün temelinde Marksist Hareketler’in yattığı rahatlıkla söylenebilir. Özellikle Türkiye İşçi Partisi’nin 1970’de yaptığı 4. Kongresi’nde ilk defa bir siyasi partinin Kürt konusunu, Türkiye’nin bir sorunu olarak gündeme getirdiği görülür (Geniş bilgi için bkz. Safiye Dündar, Kürtler ve Azınlık Tartışmaları).

Kürdistan İşçi Partisi de (PKK) Marksist ilkelere dayanılarak örgütlenmiş, bir Sosyalist-Kürtçü Hareket’tir. Bazen televizyon dizilerinde, PKK teröristlerinin kullandığı jargonla Marksist Devrimcilerin diyalektik materyalist bağlantıları komik bir şekilde hicvedilmektedir.

Terör örgütü PKK ve onun TBMM’de siyasi temsilciliğini yapan HEP, DEP, HADEP, DEHAP, DTP ve BDP, temelde, Marksist ideolojinin diyalektik esaslarını ifade etmişlerdir.

Lakin, Marksist Hareketlerin mi Siyasi Kürtçülüğü, Siyasi Kürtçülüğün mü Marksist Hareketleri kullandığı tartışmaya açıktır.

Sakın unutmayınız:

Kürtler muhafazakârdır!

Efendim, her ne kadar bu bayram fantazisi alelacele CHP lideri Kılıçdaroğlu tarafından tekzip edilmişse de CHP’nin zigzaglı politikası zihinlerde ‘acaba?’ların belirmesine engel olamamıştır. Hele, merhum Erdal İnönü döneminde bölücü Kürtçülerin SHP’yi Truva Atı olarak kullanıp TBMM’ye girdiğini hatırladığımızda, ‘Neden olmasın?’ diye düşünmekten kendimizi alamıyoruz.

Ancak, bir an için her iki siyasi partinin de ‘solcu’ olduğunu varsaysak dahi, bu garip karışımın Güneydoğu’daki Kürt tabanından oy alması mümkün değildir. Zira, Kürt asıllı vatandaşlarımız Türkiye’deki en ‘muhafazakâr’ kesimi oluşturmaktadır. Böyle bir tabandan solun jargonlarını kullanarak, feodalite hikmetleri savurarak ve laikçilik yaparak oy toplamak imkânsızdır. Diğer taraftan, terörist saldırılar sonucunda hassaslaşmış toplumumuzda, yüzde onluk bir tabanın oyuna talip olmak için yüzde doksanı ürkütmenin ne derece riskli olacağı da açıktır.

Kısaca, CHP-BDP ittifakı çıkmaz yoldur ve bir bayram fantazisi olarak kalmaya da mahkûmdur.

DİĞER YENİ YAZILAR