İngiltere referandumu ve biz!

Gelişmeler karşısında bir “referandum tartışması” yapmak kaçınılmaz görünüyor.

Acaba parlamentolar varken her önemli konuyu referanduma götürmek, böylece meclisleri devre dışı bırakmak “demokrasiye ve hukuka en uygun çözüm” mü?

Her referandum o ülkenin yararına mıdır, yoksa halkın temsilcilerinin, milletvekillerinin karar vermesi gereken konularda “verilecek kararın sonuçlarını tam olarak bilmeyen, incelemeyen halkın” oyuna başvurmak hata olabilir mi?

Bunlar tartışılmalıdır ama eğitimsiz kitleleri çoğunlukta olan toplumlarda referandumun daha da riskli duruma geleceği, bu konuda uzmanlar tartışmadan hemen karar vermenin siyasi hata olduğu açık ve nettir.

Yargı reformu yapılacak denerek gidilen 2010 referandumu sonunda yargının sorunlarının çözülmediği, bu nedenle şimdi yeni yargı yasası çıkarılmasının gündemde olduğu ortadadır.

Hatanın sonu

İngiltere’nin “AB’de kalalım mı, çıkalım mı” referandumu sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Türkiye’de de AB’ye üyelik için referanduma gidilebileceği” açıklamasına AB Komisyonu “Karar sizin” cevabını verdi.

Haberin Devamı

“Öfkeyle kalkan zararla oturur” atasözü biz Türklere aittir. Bunun deneyimleri ve sonuçları geçmişte yeterince yaşanmamış olsaydı böyle bir söz de herhalde çıkmazdı.

Öncelikle unutmamak gerekir ki son yıllarda öfkeyle yaptığımız açıklamaların arkasından çok pişmanlıklar yaşadık.

Dış ve iç politikamız çok daha sakin ve doğru çizgide yürüyebilecekken bu olmadı.

Hatırlamamız gereken ikinci nokta Türkiye için AB’nin önemi, dünyanın en zengin 8 ülkesinden biri olan ve bizim sorunlarımızı yaşamayan İngiltere için öneminden çok daha fazladır.

Buna rağmen dün tüm İngiliz medyası “AB’den çıkma” yönünde sonuç alınan referandumun arkasından bu kararın ne büyük sorunlara sebep olacağını yazdı.

The Times; “Cameron’un referandum kararı almakla hata ettiğini, referandum yüzünden İngiltere’nin ilk kez bu kadar bölündüğünü” vurgularken, Daily Telegraph “David Cameron’un tarihe İngiltere’nin Avrupa’daki geleceği üzerine kumar oynayan ve kaybeden İngiltere Başbakanı olarak geçeceğini” yazdı. En önemli yorumlardan biri dünya çapında en çok okunan gazetelerden biri olan Financial Times’a ait;

Haberin Devamı

“Modern demokrasiler mantık çerçevesinde hareket etmek zorundadır. Bunu ortadan kaldırırsanız yerini önyargı doldurmaya başlar. Margaret Thatcher referandumları ‘diktatörler ve demagogların tercih ettiği mekanizma’ olarak nitelerdi.

Ulusal kurumlara güvenin olmadığı, azınlıklara garantilerin sağlanmadığı bir ortamda kaba çoğunlukçularla karşı karşıya kalırsınız”.

Cameron’un istifası

Kredi değerlendirme kuruluşları şimdiden İngiltere’nin kredi derecesini korumasının imkansız olduğunu söylüyor.

Bu arada… “İngiltere’nin AB ile daha güçlü olduğunu” savunan Başbakanı David Cameron referandum sonucundan sonra “İstifa edeceğini” açıkladı. Çağdaş bir demokraside “kaybedenin istifayı olgunlukla kabul etmesi” nasıl da hayranlık verici değil mi?

DİĞER YENİ YAZILAR