23 Nisan ve Ergenekon Davası!

Bugün 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışıyla “Türk milletinin egemenliğinin ilan edilmesi”nin, ülkeyi yönetme yetkisinin millete verilmesinin 96’ıncı yıldönümü. Kurtuluş Savaşı henüz devam etmekteyken Atatürk ve mücadele arkadaşları TBMM’yi açarak demokrasiyi resmen ilan etmiş, millete de bu büyük mücadelede moral ve azim kazandırmışlardı.

Bu azim ve kararlılıkla 1922’de vatan toprakları düşmandan tamamen temizlenmiş, arkasından Cumhuriyet ilan edilerek Türkiye saygın ve huzurlu bir ülkeye dönüşmüştü.

Tam 96 yıl sonra bugün 23 Nisan kutlamaları yapılmıyor ama çocuklar için bayram olması gereken bir haftada “çocuklara yapılan insanlık dışı saldırılar” haberlerin baş köşesinde yer alıyor.

DEVLETİN SORUMLULUĞU

Dünkü yazımda da yer verdiğim gibi bu ülkenin çocuklarının, toplumunun huzuru, güvenliğinin sağlanması “devletin öncelikli görevi”dir. Uzunca bir süredir aralıksız devam eden terör olayları, canlı bomba eylemleriyle, terörist saldırılarıyla hayatını kaybeden insanlarımızın verdiği üzüntü ve kendi hayatları için duydukları endişe toplumun üzerine kara bir örtü gibi çökmüş durumdadır.

Haberin Devamı

Bunlara ilaveten yıllarca süren Ergenekon ve Balyoz davalarıyla, 3’üncü dalga, 5’inci dalga diye isim koyulan tutuklama operasyonlarıyla toplum her güne endişe içinde başladı.

Aralarında saygın gazetecilerin, sivil toplum kuruluşlarının, hukukçuların, ünlü cerrahların bulunduğu yüzlerce kişi sahte dijital belgelerle, sahte ıslak imzalarla, disklere eklenen sahte bilgilerle yıllarca cezaevinde tutuldu.

UNUTULMAYACAK SÜREÇ!

Sahte haham Tuncay Güney’in bir anda ortaya çıkarak anlattığı “Ergenekon örgütü” yalanları ve bir gecekonduda bulunduğu iddia edilen 27 el bombası ile başlayan Ergenekon Davası’nın hukuksuzluğu Perşembe günü Yargıtay’ın verdiği “yeniden yargılama” kararıyla açıkça ortaya kondu.

Bu karar, birilerinin ve bir kısım medyanın yıllar boyu “ETÖ” diye her gün ballandırarak yazdığı, masum insanları “yargısız infazlarla” üyesi gibi gösterdiği Ergenekon Terör Örgütü diye bir örgütün “kabul edilmediğini, Danıştay saldırısıyla da bir ilgisinin olmadığını” açıkladı.

Haberin Devamı

Ergenekon olayları adeta Balyoz soruşturması sürecine bir giriş gibiydi. Arkadan Balyoz davaları geldi ve o süreçte de Ergenekon’da olduğu gibi cezaevinde hastalanarak veya intihar ederek yaşamını kaybedenler yanında çok sayıda onurlu asker “sahte delillerle suçlamalar” karşısında intihar etti.

Kendisi de Balyoz sürecinde tutuklanarak cezaevinde kalan Genelkurmay Eski Başkanı Emekli Orgeneral İlker Başbuğ Yargıtay’ın kararı üzerine; “Bu karar elbette gidenleri geri getirmez. Acıları hafifletecek tek husus hukuk cinayeti işleyenlerin yargılanmasıdır” dedi. Doğrudur. Bu kadar mağdurun ve can kaybının olduğu davalar “kumpas” dense de unutulamaz. Devlet suçluları tek tek ortaya çıkarmak, insanlara cehennem yaşatan savcılardan başlayıp, sahte haham’a, Emniyet içindeki sorumlulara kadar hepsinin yargılanmasını sağlamak zorundadır.

DİĞER YENİ YAZILAR