Boks maçı gibi

Haberin Devamı

Başbakan ciddi bir hastalık geçirdi. İnançlı insanlar böyle durumlardan ilâhi mesajlar çıkarırlar.

Bunu düşünerek, bir buçuk ay sonra yapacağı ilk grup konuşmasında birçok gazeteye “Dönüşü muhteşem oldu” başlığı attıracak bir değişim sergileyeceğini ummuştum. Yanıldım.

Dünkü Erdoğan, “yeni bir başlangıç” yapmayı düşünmedi, adeta bıraktığı yerden devam etti.

Sayesinde siyaset dünyamızda tansiyon yeniden tavan yaptı.

Çözüm ve uzlaşmaya altyapı oluşturacak tartışmalar yerine tehdit ve hakaret içeren bağırışmalar dinledik.

Dün bu sütundaki yazının başlığı, 2012’nin Güneydoğu’da derebeyi düzeni ile mücadele yılı olarak değerlendirilmesini öneriyordu.

VATAN internet sitesinin vefalı ve yaratıcı yorumcularından Selçuk Tınaz feodaliteden söz açıldığında insanların eski Yeşilçam filmlerindeki gibi kamçılı, çizmeli toprak ağası görmeyi beklediğini anlatarak şöyle devam ediyor:

“Halbuki onlar şimdi son model arabalarla başkent sokaklarında geziyor demokrasiyi ortadan kaldıran etnik temsil taklidiyle hepimizi enayi yerine koyarak pahalı elbiseler içinde Meclis’e gelip kendi maaşlarına zam yapma yetkisiyle milletvekili sıralarına oturuyor, her fırsat ve bahaneyle devlete meydan okuyorlar!”

Dün Meclis’te grup toplantıları günüydü.

Liderler avaz avaz sövdüler, saydılar. Ama çözüme yardımcı olacak hiçbir şey duyulmadı. Başbakan Erdoğan, kimsenin eline su dökemeyeceği kadar baskındı.

Otuz beş genç vatandaşın ölümü ile sonuçlanan Uludere faciasından hareketle yapacağı soğukkanlı bir tahlili, muhalefetin katkılarına açık bir önlem ve öneri paketi ile bütünleştirerek getirse daha iyi olmaz mıydı?

Özellikle BDP’yi hedef alarak ateş püskürmesi, bu partinin yöneticilerine “silâhlı efendileriniz ipinizi gevşetmediği sürece tuvalete bile gidemezsiniz” demesi onları “iblisin yolunda yürüyenler” sınıfına sokması, hiç kuşkusuz yaratıcı ve çözüm üretici bir liderlik değildir.

Başbakan, muhalefeti bastırmak, medyada önceliği kaptırmamak uğruna bu taktiğe başvuruyor olabilir. Ama unutulmasın ki bu zihniyet yüzünden sorun her defasında daha çözümsüz hâl alarak karşımıza çıkıyor.

Dün önemli bir fırsat günü idi.

Ama siyasetçilerin mesaisi, feodalizmi ameliyat masasına yatırma fırsatının bir kez daha ziyan edilmesi ile sonuçlandı. Yazık!

Sürpriz baskınlar

Danıştay cinayeti soruşturması bağlamında sürpriz baskınlar ve gözaltılar oldu dün.

Olayın üstünden beş buçuk yıl geçmiş.

Arama ve gözaltılara konu olan kamera kayıtları ile ilgili “silme işlemi yapılmış” raporu da neredeyse iki yaşına girmiş.

Şimdi özel yetkili savcılık emri ile OYAK Güvenlik şirketine ait iş yerleri yanında genel müdürün evi de aranıyor.

Operasyonun çapı bununla sınırlı değil. Güvenlik şirketinin bağlı olduğu çatı kuruluş OYAK’ın Genel Müdürü Coşkun Ulusoy’un ofisi de bu arada arandı.

Kamera kayıtlarında silme yapıldığı baştan beri konuşulmuş, 2010 yılındaki TÜBİTAK raporu ile belgelenmişti.

“Bunca zaman sonra bu baskınlar nereden çıktı?” sorusunu soranların şüphesini anlamak lâzım.

Danıştay saldırısı dosyası Ergenekon davasına dâhil edildi.

Ergenekon terbiye ve tasfiye edilmesi düşünülen muhaliflerin dolduruldukları bir çuvalsa eğer, Genel Müdür Coşkun Ulusoy ne kabahat işlemiş acaba?

“28 Şubat bin yıl sürecek” diyenlerin tahmini tutmadı.

Ergenekon kaç yıl sürecek bakalım?

DİĞER YENİ YAZILAR