Birine itiraz!

Haberin Devamı

Başbakan Erdoğan ustalık dönemi iddiasını kanıtlayacak kabinesini açıkladı. Hayırlı olsun..

Kabine gerçekten de ustalar topluluğu diye nitelenmeyi hak ediyor.

Çünkü başta Erdoğan, üyelerin pek çoğu güçlerini, dokuz yıllık bir hizmet döneminin tecrübe zenginliğinden alıyor.

Başbakan’ın yeni hükümeti oluştururken büyük değişikliklere gitmemesini anlamak mümkündür. Teknik direktörler, kazanan takımın omurgasını bozmak istemezler.

Cevabı zor soru Başbakan’ın Ömer Dinçer’i hangi düşüncelerle Milli Eğitim Bakanı yaptığıdır.

Bütün anne-babaların çocuklarını Ömer Dinçer zihniyetine gönül rahatlığı içinde emanet edebileceğini kim söyleyebilir?

Başbakan bu tayinle, siyasal İslâm ideolojisine sempatisini mi göstermek istiyor yoksa eski yıllara dayanan bir yol arkadaşlığına verdiği değeri mi anlatıyor?

Ömer Dinçer 1995 yılındaki bir konuşmasında “laiklik, cumhuriyet ve milliyetçilik gibi birçok temel ilkenin, yerini daha Müslüman bir yapıya devretmesi zamanının geldiği” düşüncesi taşıdığını söylemişti.

Aynı konuşmada “bürokratik mekanizmada yer alacak memurları dindar insanlardan seçmenin, beşeri yanı ağır basan bir iktidar çıkaracağı” kanaati taşıdığını da öne sürmüştü.

On beş yılda insan değişebilir. Ama Ömer Dinçer “o sözlerin altına bugün de imzasını atabileceğini” söyledi.

Bu meydan okuma demek ki Başbakan nazarında bir güven kaybı yaratmamış..

1994 yılında profesör olan Dinçer’in bir kitabında intihal (aşırma) saptandığı için hakkında “üniversite öğretim üyeliği mesleğinden çıkarma cezası” verildi.

Ama böyle bir yaptırım bile onun Milli Eğitim Bakanı koltuğuna oturmasını önleyemedi.

Başbakan Erdoğan, İstanbul Belediye Başkanı olduğu 1994 yılından tanıyıp güvendiği Ömer Dinçer’i önce Başbakanlık Müsteşarı yaptı, sonra milletvekili seçtirip Çalışma Bakanlığı koltuğuna oturttu ve son olarak eğitim örgütünün başına getirdi.

Ne diyebiliriz; ülkeye, millete hayırlı olsun.

Ama Ömer Dinçer’e duyduğu güveni çocuklarımızın geleceği üstünde sınama riskine keşke hiç girmeseydi.

Tek teselli Ömer Dinçer’in tüm eylemlerinin merak ve dikkatle izlenecek olmasıdır.

Başbakan’ın kefil konumu da sigorta yerine geçer inşallah!

Seçimi mi beklemiş?

Deniz Feneri soruşturması nihayet uyandırıldı.

Ankara C. Savcılığı’nın talimatı ile Alman mahkemesinin “asıl suçlular” diye işaret ettiği Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman ve RTÜK üyesi Zahid Akman ile Kanal 7 yöneticisi üç kişi gözaltına alındılar.

Almanya’da yaşanan en büyük bağış dolandırıcılığı soruşturmasının birinci davası iki yıl önce sonuçlanmış, ama Alman mahkemesinin aktardığı bilgiler doğrultusunda Türk yargısının harekete geçmesi bir türlü mümkün olmamıştı.

Uygulanan gizlilik kararının da yardımı ile sanıkları iktidar destekçisi olan bu dava adeta kasten unutturuldu.

Merhamet sömürüsüne dayalı suçun seçimde iktidara zarar vermesi böylelikle önlenmiş oldu.

Seçim geçti ve şimdi düğmeye basıldı.

Buna rağmen dava ile ilgili gizli belgeler alışıldığı gibi medyaya sızdırılmıyor.

“Siz yabancı değilsiniz” torpili sayesinde peşin peşin teşhir cezası çektirilmiyor.

“Yabancı” olsalardı son iki yılı tutuklu olarak beklerlerdi.

Yanlış anlaşılmasın.. Bu hatırlatmayı Silivri’yi örnek alsınlar diye yapmıyorum; Silivri’dekiler örnek alsın diye yapıyorum!

DİĞER YENİ YAZILAR