Sakin güç...

Haberin Devamı

Kılıçdaroğlu’nu dinlerken, CHP’nin beklediği liderini bulduğunu düşündüm.

Liderler genelde koltuğa oturmaz, kurulurlar. Konuşurken yansıttıkları tavır kartalları hatırlatır.

Kılıçdaroğlu farklı; koltuğuna ilişmiş gibi duruyor ve sanki kendisini bekleyen bir sürü işe geç kalmış olmanın tedirginliğini yaşıyor. Bıraksanız hemen kalkıp gidecek...

Meydanlarda slogan dolgulu, bol köpüklü konuşmalar yapmak zorunda kalan siyasetçilerin gerçek kaliteleri ortaya çıkmıyor.

Sorularımıza verdiği cevapları dinlerken, ona “sakin güç” tanımının yakışacağını düşünüyordum.

Söylemlerinin içini doldurmaya başladığını görmek bende bu duyguyu uyandırdı. Ülkenin ihtiyaç duyacağı uzlaşmalara açık duran Kılıçdaroğlu, korunması gereken değerler konusunda ise güvence olacağı iddiasını sahipleniyor.

Yeni lider, eylemi ve söylemi ile yeni bir CHP inşa edecek görünüyor. Eskiden CHP’nin kökten karşı olduğu pek çok konuda Kılıçdaroğlu farklı bir çizgi izliyor.

Mesela ekonomide fark koymak uğruna “iyi giden bir şeyi bozma” yanlışına düşmeyeceklerini söyledi.

Onun CHP’si AB konusunda birikmiş yargıları değiştirip projeye sahip çıkıyor.

Bölücü terörle ilgili çabalar bahsinde “Niye görüştünüz demiyoruz” diye başlıyor ama kırmızı çizgileri de çiziyor.

CHP’nin yeni kimliğini inşa eden söylemler Kılıçdaroğlu’nun Brüksel ve Berlin ziyaretlerinde gündeme geldi ve AB çevrelerinde ilgi uyandırdı.

Bu çevreler Türkiye’deki ana muhalefette AB’ye karşı, yabancı düşmanı, tutucu ve askere yaslanmış bir parti bulunduğu düşüncesinin gerçek olmadığını, bu izlenimin kasten oradaki siyasal İslâmcı lobiler tarafından yaratıldığını geç de olsa öğrendiler.

Kılıçdaroğlu geçen hafta laikliğin tehlike altında olduğunu düşünmediği yolunda bir demeç vermişti.

Bu söz CHP’yi sorumluluk altına sokuyordu. Çünkü özellikle son yıllarda cemaat ve tarikatların iktidar himayesinde kamu kurumlarında yürüttükleri kadrolaşma ve bununla ilgili yığınla kanıt Kılıçdaroğlu’nu yalanlıyor.

CHP lideri önemli bir düzeltme yaptı; yoksul yığınları sadakaya bağımlı hale getiren iktidar icraatının rejim için laiklikle ilgili tehlikeden daha fazlasını yarattığını öne sürdü.

Çözümü sosyal piyasa ekonomisi ile ve aile sigortası ile arayacaklarını anlattı.

Kılıçdaroğlu’na göre referandumdaki yüzde 58 büyük ölçüde “sosyal devlet”in yok edilişi nedeniyle muhtaç hale düşmüş insanlara sadaka dağıtılarak toplanan oylardır.

Eğitim düzeyi yükseldikçe artan “Hayır”ların oluşturduğu yüzde 42 işte bu nedenle yenilgi değildir CHP liderinin gözünde. Laik rejimin güvencesidir.

Ve türban sorununu bitirme konusunda iktidara yaptığı çağrı, bu güven duygusunun verdiği cesarete dayanmaktadır!

CHP belli ki daha iyi sonuç alacağı bir seçim yaşayacak.

Bu ümit önce liderden kaynaklanıyor.

Ama başarının büyüklüğünü, proje üreten bir beyin takımının kurulup kurulmaması ve partinin kapılarını halka sevgi ile sonuna kadar açma “mucizesi”nin gerçekleşip gerçekleşmemesi belirleyecektir.

Kim dövüyor?

Başbakan dün medya sahip ve yöneticilerine, çerçevelenecek şeyler söyledi.

“Biz medyanın bizim tarafımızı tutmasını istemiyoruz. Medya elbette demokrasinin tarafı, hukukun tarafı, hak ve özgürlüklerin tarafı olacaktır. Bu değerler üstünden medya mücadelesi verilmesini de siyaset yapmak olarak görmüyor, tam aksine saygı duyuyoruz, alkışlıyoruz, destekliyoruz” dedi.

“Muhalefetsiz bir demokrasi mümkün değildir” dedi.

Sevgili okurlarım; baskı ve tehditlerden bunalan medyanın bir mensubu olarak yardımınızı istiyorum.

Kafam karıştı çünkü.

Böyle düşünen bir iktidar çektiğimiz sıkıntının müsebbibi olamayacağına göre...

Bizi kim dövüyor, kim boğuyor; söyler misiniz lütfen!

DİĞER YENİ YAZILAR