Terörün hakkı

Haberin Devamı

Bizdeki siyaset topluma “vuvuzela” sesi gibi yansıyor çoğu konularda. İnsanlar paylaşılamayan bir şeyler için sürekli kavga edildiğini görüyor ama o kadar...

Çünkü bu har-gürün eleştirdiği, önerdiği veya düzelttiği bir şey pek olmuyor.

Uğultu sadece taciz ediyor.

Üst üste binmiş düdük sesleri neticede.

Şimdi bu hengâmeden terörle mücadele siyasetini çekip çıkarmak, büyük bir yenilik olacak.

Bize sadece terörü yenmenin değil siyaseti yeniden yapılandırmanın da yolunu açabilir çünkü.

İşler yolunda gitse Başbakan partilere gidip “açılım” diye ne yapmaya çalıştıklarını anlatmak ve onlardan ne düşündüklerini dinlemek zahmetine katlanmazdı.

Yenilgi en iyi öğretmendir, yeter ki fırsat tanınsın.

Başbakan üstüne düşeni yapıyor.

Açılımdan aylar sonra öteki partilerin ayağına giderek yeni bir strateji oluşturacağını belli etmesi ülke için de şanstır.

Şimdi muhalefet partilerine düşen, bu adımı attığına iktidarı pişman etmemektir.

Hürriyet’ten Metehan Demir yazdı dün. Son dış gezisi sırasındaki bir sohbet ortamında Başbakan’ın söyledikleri, uzun zamandır süren bir yanlıştan dönüleceği umudunu veriyor:

“Karşılıklı eylemsizlik olacakmış da böylece kan akması duracakmış!.. Karşılıklı eylemsizlik nedir ya, böyle şey olur mu?

Bunu nasıl söylerler?

Terör örgütünün eli silahlı üyelerinin dağlarda, kırsalda dolaşmasına nasıl müsaade edilir? Hangi ülkede bu olur?”

Doğru tepki budur.

Ama gerek Başbakan gerekse İçişleri Bakanı önceki konuşmalarında eylemler ile operasyonlar arasında ilişki kuran ifadeler kullanarak hata yapıyorlardı.

PKK saldırmadığı zaman operasyonların da “minimize” hale geleceğini söylüyorlardı.

Doğru olan bu değil, Başbakan’ın tepkisini ortaya koyduğu sohbetteki kararlılıktır.

Habur rezaletinden sonra yaşadıklarımızdan şunu öğrendik:

Terör örgütüne yönelik tedbiri ihmal eden bir anlayışla demokratik açılım olmadı, olamaz.

Terör örgütü ile her şart altında savaşan bir kararlılık ise, açılımın önünü tıkamaz, tam aksine o adımları daha samimi ve daha inandırıcı kılar.

Demokratik açılımın muhatabı halktır.

Teröristin hakkı ise, silâhı bırakana kadar devletin gazabıdır, azaptır!

Cüzdanınıza dikkat!

Hayali ihracatçıların yaptıkları iş vatandaşın arka cebinden cüzdanını çalmaktır.

Çünkü hak edilmemiş paraları hile yaparak Hazine’den alma suçunu anlatacak hırsızlık ve dolandırıcılık dışında kelime yok.

Türk halkı hayali ihracat soygunları ile Özal döneminin ihracat hamlesi sırasında tanışmıştı.

Zaman içinde teşvik tedbirlerinin daraltılması sayesinde olaylar azaldı.

Dün gelen bir haberle adeta zaman tüneline girdik. Gümrük Muhafaza ekipleri, 11 ili kapsayan uzun soluklu bir operasyon sonunda 104 milyon liralık hayali ihracat vurgununu ortaya çıkarmışlardı.

Savcılık suçla ilişkili olduklarından şüphe edilen 29 firma sahibi ve sorumlusu kişi ile bazı kamu personelini bugün mahkemeye gönderecek.

Hükümet hayali ihracatın hortlamasına izin vermemelidir.

Çünkü bu ballı kazanç, zaten kötü karakterli kişileri azdıracağı gibi, kriz nedeniyle darboğazda olanları da yoldan çıkarabilir.

İhracat kalemlerinde KDV iadesi yoluyla verilen teşvik oranları ölçülü tutulmalı, yüksek teşvik gören malların ihracat işlemleri daha sıkı kontrol edilmelidir.

Yoksulluk ve işsizlik zaten halkın belini büküyor.

Yoksullarla işsizlerin çaresizliğine belki çare olacak kaynakları da Hazine soyguncusu üç kâğıtçılara kaptırmayalım!

DİĞER YENİ YAZILAR