İstifa şart oldu!

Haberin Devamı

Bazı sorumluluk mevkileri hata kaldırmaz, özür kabul etmez. Yanlış yapan gider! Gitmeyen gönderilir!

Uygarlığın en köklü geleneği olan istifa müessesesi, yalnız hata yapanı değil, o hatadan zarar gören kurumu da koruyan bir sigortadır.

Aktütün sınır karakolumuzda 17 askerimizin şehit olduğu saldırıya rağmen Antalya’da golf oynamaya devam eden Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Babaoğlu hakkında yorum yapmak için neden aceleci davranmamaya çalıştık?..

Komutan, bunun kurumsal bir zaaf olmadığını göstermek adına istifasını verecektir diye bekledik.

“Komutan istifa etmezse ettirirler” diye düşündük.

İkisi de olmadı.

Üstelik Genelkurmay, Hava Kuvvetleri Komutanı’nın hata yapmadığı, hata varsa bile bunu TSK adına kabullendikleri anlamına çekilecek ifadeler taşıyan bir açıklama yayınladı.

Açıklamada komutanın saldırıdan haberdar olmadığı için oyun oynamaya devam ettiği anlatılırken, yorum yapanlar TSK’yı yıpratma amacı taşıdıkları öne sürülerek eleştirildi.

Bu anlayış sakattır. 17 şehit verilen bir terörist baskınından 24 saat habersiz yaşayan bir kuvvet komutanı düşünülemez.

Hele bu tuhaflığı eleştirenlerin TSK’yı yıpratmaya programlanmış kötü niyetli insanlar olduğunu söylemek hiç akılcı değildir.

Genelkurmay’ın komutanı korumak adına öne sürdüğü gerekçe karşısında verilecek en haklı tepki “Özrü kabahatinden büyük” demek olur.

TSK’yı yıpratmayalım baskısının yarattığı sakınma duygusu koruyucu olsaydı Orgeneral Babaoğlu bir çok insanın gözünde “Çocuklarımız ölürken golf oynayan komutan” durumuna düşmezdi.

Böyle bir hatanın kendisine ve TSK’ya çıkaracağı maliyet onu korkutur ve böyle açığa düşmezdi.

Şanssızlığına kahrettiğini tahmin edebiliyorum ama özveride bulunmaya mecburdur. Hatasını TSK’ya taşıtmamalı, kurumunu korumak için istifa etmelidir.

“Ortada kurumsal zaaf yok. Kişisel hata yaptım. İşte bedelini ödedim, mesele kapandı” demelidir.

Bu çağrıyı kelle istemek için yapmıyorum, yedeği olmayan bir kurumun zarar görmemesi için yapıyorum!



Daha ucuza olmaz!



YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’ın maaşı bir yılı bile dolmadan yüzde 50’den fazla zam gördü.

İşin başına geçirildiğinde maaşı 4 bin 300 YTL idi. Bakanlar Kurulu’nun kararı ile iki aşamada 6 bin 696 YTL oldu.

Kararı adil bulmayanlar olacaktır ama Prof. Özcan’ın bu parayı hak etmek için katlandığı fedakârlıkları bilmeden konuşmamak lâzım.

Önceki gün İstanbul Üniversitesi’nin yeni öğretim yılına başlarken Rektör Prof. Mesut Parlak’ın yaptığı konuşmada verdiği bazı bilgiler YÖK Başkanı’nın maaşına yapılan zam hakkında farklı düşünmenize yardımcı olabilir.

Prof. Parlak yeni yılın başında yaş haddinden emekliye ayrılacak, koltuğu boşalacak. Konuşmasında “YÖK genel kuruluna bir yıl önce hükümet tarafından atanan bir üye, İstanbul Üniversitesi’nde yapılacak seçimlerde rektör adayı olarak çıkarılıyor” haberini verdi.

Sonra garabeti şöyle yorumladı:

“Hem aday olacaksın, hem bu adayın değerlendirileceği kurulun üyesi olacaksın, hem de siyasi iktidarın tercih ettiği kişi olacaksın. Dünyada bunun bir örneği yok.

Bu mu demokrasi?

Bu mu bilimsel özerklik?”

Rektörün anlattığı bu alengirli işleri hep YÖK Başkanı Özcan yaptı ve yapacak?

Daha ucuza yapanı zor bulurdunuz.

Zammı az bile vermişler!

DİĞER YENİ YAZILAR