Adaleti bulmak zorundayız!

Türkiye her konuda “adalet ve hukuk” sorunlarıyla karşı karşıya…

Dün televizyon haberlerinde “Trafikte 4 kadın öğretmenin bulunduğu aracı taciz eden, öğretmenlerin tepkisi üzerine arabadan inip onların aracına saldıran bir adamı” izledik.

Ceza olmadığını bildikleri için suçlular son derece rahatlar. Nitekim şort giydiği için bir hemşireye saldıran suçlu tekrar tekrar tutuklanıp bırakıldı ve sonunda serbest kaldı.

Çocuk yaştaki öğrencilerini taciz eden, hatta bebeklere saldıran sapıklara bile hak ettikleri ağır cezalar verilmiyor.

Gözaltına alınıp işkence gördüğü söylenen ODTÜ’lü mimar Onur Yaşar Can polis tarafından tekrar çağrılınca intihar etmiş, annesi de bu acıya dayanamayarak canına kıymıştı.

İki narkotik görevlisinin gözaltı tutanaklarını değiştirdiği, belgenin diskinde bile oynandığı ortaya çıkmasına rağmen verilen cezalar son derece hafif… İki büyük acıyla sarsılan aile adalet için mücadele veriyor.

Bu haberler, en ağır suçlara bile bir-iki yıl ceza verilmesi, sonra bu cezaların da uygulanmaması ülkeyi suç cehennemine çevirdi.

Haberin Devamı

Fetö’cü savcı

Cumhuriyet gazetesine başlatılan operasyon ve tutuklanan gazeteciler dünya basın kuruluşlarının toplu şekilde tepkisine neden oldu.

Uluslararası Gazeteciler Federasyonu, Gazetecileri Koruma Komitesi, Sınır Tanımayan Gazeteciler, Uluslararası Basın Enstitüsü IPI’ın da aralarında bulunduğu 14 basın meslek örgütünün koalisyonu “Türkiye’de basın özgürlüğüne karşı olağanüstü bir taarruzun yaşandığını” anlatan ortak bir açıklama yaptılar.

Bu arada Cumhuriyet gazetesi operasyonunu yöneten savcının “FETÖ soruşturmasında yargılandığı” ortaya çıktı.

Dün Adalet Bakanı Bekir Bozdağ “Bir davada yargılanan kişiye bu tür bir soruşturmanın verilmesini ben de talihsizlik olarak görüyorum. Olmaması daha doğrudur… Tabii bizim savcıları değiştirme yetkimiz, görevimiz de yok” dedi.

‘Talihsizlik’ demek yeter mi?

Bu olay sadece “bir talihsizlik” değil, hukuk açısından fahiş bir yanlıştır.

Benzer olayların daha önce Balyoz-Ergenekon davaları sürecinde de yaşandığı, bazı sanıkların “tanık” yapıldığı bu ülkede görülmüştür.

Haberin Devamı

Adalet Bakanı aynı zamanda Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun da (HSYK) başındadır.

Birçok siyasi davada hakim ve savcıların defalarca değiştirilebildiği de bilindiğine göre bu savcının değişmemesi toplumun adalet duygusunu ciddi şekilde zedeleyeceği gibi, dünya kamuoyunda da tepki yaratacaktır.

Diğer tarafta TBMM Darbe Araştırma Komisyonu’na bilgi veren eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un:

Bu bir askeri darbe değildir, Gülen’den emir alan bir cuntanın darbesidir. Üzerinde durulması gereken asıl soru “FETÖ’cülerin TSK’ya nasıl sızdığı ve hazırlık sürecinin nasıl fark edilemediğidir” ifadeleri çok önemli.

Eski Genelkurmay başkanlarının konuşmaları FETÖ’nün devlet kurumlarına nasıl sızdığı konusunda çok şey anlatıyor.

Sorumluluğu olanlara detaylı sorular yöneltilmelidir!

DİĞER YENİ YAZILAR