Cumhuriyet ve yeni anayasa!

Bugün Cumhuriyet’imizin ilanının 93’üncü yılını büyük bir mutlulukla kutluyoruz.

2014 yılında Cumhuriyet Bayramı’nda yazdığım yazıdan kısa bir alıntı yapmak istiyorum:

“Neden Cumhuriyet sorusunun cevabı dürüst ve açıktır. ‘Türk milletinin tabiat ve şiarına en mutabık idare Cumhuriyet idaresidir.

Çünkü… ‘Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi ile devlet şekli demektir’. Liderin dehası ve kazandırdıkları Atatürk’ü sihirli anahtar haline getirmiştir. (…)

Türk halkını ilerleme yolunda diri tutan değer, devrim düşmanlığı bu kadar dal budak saldığı halde milletin Atatürk’e beslediği sevgi, saygı ve bağlılığın eksilmemesidir.

Türkiye’ye kötülük etmek isteyenlerin hedefi bu yüzden Atatürk düşmanlığı oluyor.”

Milli irade ve Laiklik

29 Ekim 1923’te ilan edilen Cumhuriyet, “milletin yönetilme şeklinin belirlendiği”, Atatürk’ün siyasi devrimlerinden biridir.

O günlere gelene kadar verilen “destansı mücadele”de milletinin başında O vardı…

“Milli iradeyi esas alan Cumhuriyeti O kurdu”…

Çevresindeki tüm Müslüman ülkeler mezhep savaşlarıyla bölünürken Türkiye’nin iç ve dış saldırılara rağmen ayakta kalmasının sebebi de gerçek demokrasiyi hedeflemiş olan o cumhuriyet rejimidir.

Haberin Devamı

Bugün Meclis Başkanı İsmail Kahraman’ın “Yeni anayasada laiklik olmamalıdır” dediği, “her vatandaşa din ve vicdan özgürlüğü hakkı veren” ve 1937’de anayasaya giren laiklik Türkiye’yi bugünlere sağ salim getiren değerlerin başında gelir.

Çağdaş değerler…

Başbakan Binali Yıldırım 29 Ekim mesajında “Çağdaş ve evrensel değerler çerçevesinde hazırlanan bir anayasa Cumhuriyet’in temellerini çok daha sağlam kılacaktır” dedi.

Bunun arkasından “Ülkemizin siyasal sistem olarak ‘başkanlığı’ benimseyen, ‘demokratik ve özgürlükçü’ bir yeni anayasa ile yoluna devam edeceğini” söyledi.

Burada hemen akla “başta yargı ve ordu olmak üzere” devletin tüm kurumlarının ‘darbeye kalkışacak kadar gözü kararmış bir cemaat’ tarafından ele geçirilebildiği akla geliyor. Zira “çağdaş ve evrensel değer” dediğiniz anda ilk akla gelen “hukukun üstünlüğü ve hakimiyetin milli iradeye ait olması”dır.

Haberin Devamı

Özgür irade var mı?

Bugüne kadar “bağımsız” denilen yargının hiç de bağımsız olmadığı kötü bir tecrübeyle anlaşıldı. Başkanlık rejiminde “milli iradenin milletvekilleri, örneğin muhalefet partileri devlet yönetiminde söz sahibi olacak mı?” Başkana “Meclis’i feshetme” yetkisi de verileceğine göre “milli iradenin feshedilmesi” hangi çağdaş değerlere uyacak?

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli referandum oylaması için “MHP’nin Meclis’teki tercihi ne olursa, milletin karşısında da aynı olacak” dedi. Milletvekilleri “özgür iradeye sahip” olsaydı, Bahçeli onların referandumda nasıl oy vereceğinden bu kadar emin olabilir miydi? Milletvekilleri özgür iradeyle oy verse ve halk referandumlarda da “konunun içeriğinden önce partisinin tercihine” bakıyor olmasaydı, Başbakan “hangi rejimle yola devam edeceğimiz”den bu kadar emin olabilir miydi?

Güzel sözler söylemekle “gerçekleri irdelemek” arasında fark vardır. İhtiyacımız olan ikincisidir.

DİĞER YENİ YAZILAR