Gazete Vatan Logo

Gül, Çankaya'da soruları cevapladı

CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül’e Çankaya Köşkü’nde yüz yüze soru sorma fırsatı tanıyan, ’Cumhurbaşkanına Sorun’ uygulamasının ikincisi sonuçlandı. Halkın oylarıyla belirlenen 10 soru sahibi, Çankaya Köşkü’nde Cumhurbaşkanı Gül ile tanışıp sohbet etme ve sorularını doğrudan iletme imkanı buldu.

Soru gönderme işlemine 2 Nisan Pazartesi günü başlanan ’Cumhurbaşkanına Sorun’ uygulamasının ikincisi, soru sahipleri ile Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün bir araya gelmesiyle Çankaya Köşkü’nde gerçekleştirildi.

Türkiye’nin değişik bölgelerinden gelen 10 soru sahibi, Atatürk Müze Köşkü’nü gezdikten sonra çekimlerin yapılacağı salona alınarak Cumhurbaşkanı Gül ile tanıştı. Konuklarıyla tek tek el sıkışan ve ’Hoş geldiniz’ diyen Cumhurbaşkanı Gül onlarla sohbet etti. ’Cumhurbaşkanına Sorun’ uygulaması kapsamında sorularını aracısız olarak Cumhurbaşkanı Gül’e soran katılımcılar, farklı konularda dilek, düşünce ve isteklerini de dile getirdi. Yaklaşık 1 saat süren soru-cevap bölümü sonrası katılımcılar Cumhurbaşkanı Gül ile tek tek ve toplu hatıra fotoğrafı çektirdi. Renkli görüntülere sahne olan fotoğraf çekimi ardından Cumhurbaşkanı Gül, konuklarıyla yakından ilgilendi.

2 BİN 725 SORU GELDİ

Uygulamanın ikincisinde Cumhurbaşkanı Gül’e toplam 2 bin 725 soru yöneltildi. Halkın en çok beğendiği soruların sahipleri Çankaya Köşkü’ne davet edilerek sorularını yüz yüze Cumhurbaşkanı Gül’e sorma imkanı buldu.



BEDELLİ ASKERLİK

Ankara’da marka uzman yardımcısı olarak çalışan Levent Temür ise bedelli askerliğin hedeflenen talebe ulaşamadığını, yaş sınırının 30 yerine, geçmiş yıllarda olduğu gibi 27-28 olarak açıklanmasının daha doğru olabileceğini, evlenip iş sahibi olan birçok kişini 15 ay askerlik yapması durumunda işinden olacağını ifade eden bir soru sordu. Cumhurbaşkanı Gül, bu soruya, "Açıkçası bu zor bir konu. Buna karar verenler de çok zorlandı. Bir yanda herkesin askerliğini yapması yönündeki beklentiler; öbür yanda hayatın bazı gerçekleri var. Hükümetler için orta yolu bulmak kolay değil doğrusu. 30 yaş sınırı, ülkenin savunma ihtiyaçları, en son üniversite bitirme yaşı olan 29 yaş ve bunun gibi birçok konu dikkate alarak belirlendi diye düşünüyorum. Haziran sonuna kadar başvuru süresi var ve sanıyorum o zamana kadar daha çok kişi başvuracaktır" karşılığını verdi.

SORULAR VE YANITLAR

* İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi öğrencisi Abdülselam Polat): Sayın Cumhurbaşkanım, bildiğiniz üzere ilaç sektörü dünyanın en çok para harcanan 3. pazarı. Yine malumunuz olduğu üzere ülkemiz ilaçlarının büyük bir kısmını ithal etmektedir. Aynı zamanda ürettiğimiz ilaç etken maddesi çok azdır. Bu bağlamda yerli ilaç sanayinin kurulması hakkında neler düşünüyorsunuz?"

- İlaç sanayi, katma değeri en yüksek olan alanlardan biri, ancak tabii bunun arkasında devasa emekler vardır. Ülkemizde sadece ilaç sanayinin değil, tıbbi cihazların da geliştirilmesi için son yıllarda çok büyük teşvikler veriliyor. Bu teşviklerle inanıyorum ki Türkiye’deki yerli ilaç sanayi gelişecektir. Türkiye gibi kendisi ve nüfusu büyük ülkelerin her zaman ilaca gereksinimi çoktur ve ilaç sanayilerini geliştirmeleri gerekir. Ancak bununla birlikte, her alanda olduğu gibi, ilaç konusunda da toplum olarak israftan kaçınmamız gerekir.

* Ankara’da Emekli Uzman Erbaşlar Derneği Genel Başkanı Mehmet Esef Merdoğlu: Büyük güçlerin savunma sistemlerinin personel sayısı bakımından küçülmesine rağmen kabiliyet ve imk?n bakımından güçlendiği ve buna uygun olarak personel yapılandırılmasında da birçok yeniliğin yapıldığı bir ortamda ülkemizin bu konudaki çabası yeterli mi?

- Stratejik bir alanla ilgili önemli bir soru sordunuz. Ülke olarak savunma reformumuzu yapıyoruz ama daha da hızlanmamız gerek. Teknoloji arttıkça istihdam edilen personel sayısı azalıyor; ancak ülkemizde savunma sanayisindeki üretim de büyük oranda artığı için teknoloji ile birlikte bu alanda çalışan personel sayısı da artıyor. Örneğin TAI’ de bir dönem personel sayısı 100’ün altına inmişken bugün orada 1400’e yakın mühendis çalışıyor. Kendi savaş gemimizi üretiyoruz, yakında kendi uçağımızı da üreteceğiz. Bu süreçlerde Silahlı Kuvvetlerimizin bu alanda yetişmiş elemanlarından da faydalanılıyor. Eskiden ithal ettiğimiz birçok şeyi kendimiz üretiyor, hatta ihraç ediyoruz. Dolayısıyla bu alan büyük bir ekonomik alan haline de geldi.

* Ankara’da bir devlet hastanesinde sekreter Emine Kesemen: Sayın Cumhurbaşkanım, çok öfkelenip sinirlendiğinizde ne yaparsınız? Sizi hep tebessümle görüyoruz ekranlarda. Bu pozitif halinizi neye borçlusunuz?

- Her insanın yaratılıştan bir fıtratı vardır. Dolayısıyla insanlar bu konularda rol yapamazlar; rol yaparlarsa yapmacık olur. İnsan ne ise odur. Herkes bazen öfkelenir; ama bazıları bu öfkesini dışa vurarak rahatlar, bazıları da benim gibi kendini zorla kontrol ederek öfkesini içinde tutar. Hatta Allah korusun, bunlar insanın içinde birikim de yapabiliyor.

Elazığ’da Bilişim Teknolojileri Öğretmeni Halil Tuncer: Son seçimlerde millet yeni anayasa sözü aldı. Ancak partiler arası bir mutabakat sağlanamadı. Millet yeni bir anayasa yapılmasını sabırsızlıkla bekliyor. Sizce bu dönemde yeni bir anayasa yapılacak mı? Yeni anayasadaki kırmızı çizgileriniz nelerdir?

- Türkiye’de siyasetin en önemli gündem maddesi yeni anayasadır. O anayasayı yapmak için en uygun zaman olduğuna inanıyorum. TBMM güçlü bir meclistir ve Türkiye’deki önemli siyasi akımların hepsi burada temsil ediliyor. Dolayısıyla meşruiyeti çok sağlam olan bir meclis. Bu meclisin yeni anayasayı muhakkak yapması gerekir. Yeni anayasa çalışmasına büyük bir katılımın olmasından dolayı mutluyum; yani bir köşede bir anayasa çalışması yürümüyor. Yeni anayasanın yapılamaması için hiçbir neden görmüyorum. Yeni anayasa demokratik ve özgürlükçü olmalıdır, kısıtlayıcı olmamalıdır. Büyük bir imparatorluk mirası üzerinde oturan bizler, özgüven içinde bu anayasayı yapmalıyız.

* Sivas’ta ziraat mühendisi İbrahim Işıklan: Sayın Cumhurbaşkanım. Sizden kabul olunacağı garantisi ile dünyamız, ülkemiz ve kendiniz için üç dilek dilemeniz istense ne dilerdiniz?

- Bu da güzel bir soru. İnsan dünya için barış ister. Dünyayı tanıyan insanlardan biri olarak savaşlar, zulümler, açlık ve benzeri sebeplerden dolayı dünyada var olan huzursuzluğun bitmesini isterim. Daha somut olarak da komşumuz Suriye’nin hür ve demokratik bir düzene kansız ve acısız bir şekilde geçmesini çok arzu ederim. Türkiye için tabii ki huzur isterim; her şeyin başı huzurdur. Türkiye’nin en önemli meselesi, bir taraftan Kürt meselesi ve bu çerçevede bir taraftan da terör meselesidir. Bunların muhakkak hallolması ve birlik-beraberlik içinde olmamız lazım. Türkiye’nin kardeşlik müktesebatına uygun şekilde gelişmiş, demokratik bir ülke olarak yoluna devam etmesi ülkemize çok büyük bir huzur ve güç kazandıracaktır. Herkesin huzurlu olmasını isterim ve hiç kimsenin hayatını kaybetmesini istemem. Üçüncü olarak da, konumumuz ne olursa olsun hepimiz insanız, bireyiz. Ben de herkes gibi kendim, ailem ve tüm yakınlarım için hayırlı bir gelecek, sağlık ve huzur dilerim.

* Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde öğrenci olan Tuna Turan: Ülkemizde ’Katılım Bankacılığı’ özel sektör marifetiyle işletilmektedir. Bir dönem İslam Kalkınma Bankası’nda görev yapmış bir ekonomist ve uluslararası ekonomi alanında doçentlik sahibi bir Cumhurbaşkanı olarak ’Kamu Katılım Bankası’ kurulması yönünde düşünceleriniz nelerdir?"

- Çeşitlenen bankacılık sektörü içinde sadece Müslüman ülkelerde değil Batılı ülkelerde de faizsiz sistemle çalışan bankalar var. Türkiye’de de kimi tamamen yerli, kimi de yerli ve yabancı sermayenin bir arada olduğu dört özel katılım bankası mevcut. Bildiğiniz gibi bankacılık sektörü özelleşiyor; devletin elinde birkaç banka var sadece. Türkiye’de kamuya ait ya da özel sektörün katılım bankası olabilir, bu bir ekonomi yönetimi tercihidir. Ancak devlet, bankacılık kuralları doğru olarak işlesin diye son dönemde bankacılık sektöründe özelleştirme yolunu tercih ediyor. Katılım bankalarının sayılarının artmasını isterim, çünkü başarılılar ve insanlar da tercih ediyor.

ÇOCUK İSTİSMARI

İstanbul’da gıda toptancısı Mehmet Yeşilaltun, çocuk istismarına karşı vicdan sızlatan cezalar olduğunu, tamiri zor istismarlara karşı kanunda caydırıcı önlemlerin alınması ve genel anlamda çocukları topluma kazandırabilmek için neler yapılabileceğini sorunca Cumhurbaşkanı Gül, şöyle konuştu:

"Bunlar gerçekten çok üzücü. Bunları engellemek için öncelikle hukuki düzenlemeleri ve uluslararası sözleşmeleri uygulamak gerekiyor elbette. Türkiye bu konuda elinden geleni yapıyor; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı kuruldu ve bakanlık çok da gayretli. İkinci olarak da cehaletin giderilmesi ve bir ahlaki formasyonumuzun olması lazım. Bu bakımdan manevi değerlerimiz de çok önemli. Ülkedeki herkese eğitim ve ahlak formasyonu anlamında ulaşamadığınızda bazen böyle üzücü ve toplumu sarsıcı olaylar olabiliyor. O bakımdan böyle şeyleri hiç affetmememiz ve takibini yapmamız lazım."

Haberin Devamı