Gazete Vatan Logo

Gökhan hayatımı bana geri verdi (2)

Seda Sayan "on kaynanaya bedel" dediği sevgilisi Gökhan Şükür hakkında ilk kez bu kadar cesur konuştu. Gökhan'a duyduğu büyük aşkı, çevresinin ve Şükür ailesinin bu ilişkiye nasıl baktığını anlattı

* Güçlü bir kadınsınız. Büyük acılardan, saygı uyandıracak bir dirayetle geçtiniz gerçekten. Kardeşlerinizin böylesine öfkeli davranabilmesini neye bağlıyorsunuz?
Dört kardeşiz. Büyük kardeşim Şahin'i babam çok ezdi. Çocukluğunda yaşadığı depresyonun bir türlü üstesinden gelemediği için psikolojik sorunları oldu. Aileyi ve beni çok üzdü. Sedat da onun bizi böyle üzmesine dayanamadığı için oldu o olay. Fakat sonra Sedat'ın psikolojisi çok bozuldu. "Böyle bir şeyi abime nasıl yaparım" diye... Psikolojik tedaviyi de kabul etmedi. Bir türlü toparlayamadık onu. Dolayısıyla bu olaydan sonra iki kardeşimi de kaybettim. Bedenen var, ruh olarak yok. İki tane aslan gibi kardeşim şu anda cezaevinde. O olaydan değil, farklı farklı olaylardan. Anneciğim bir gün birini ziyarete gidiyor, bir gün ötekini...

* Sizde de böyle şiddete dönebilecek öfke patlamaları var mıdır?
Öfkelerim geçicidir. Ama ilk baktığın zaman dersin ki "Eyvah dünyaları yıktı, bitirdi, herşeyi sildi." O beş dakika bana tahammül edersen, görürsün ki hemen sakinleşiyorum. Kimseye kıyamıyorum. Bu dezavantaj aslında.

Sınıf farkını kaldırdım
* Sıkıntılı, kederli, fakir insanlarla çok rahat, çok doğal ilişki kuruyorsunuz. Nasıl bu kadar rahat ilişki kurabiliyorsunuz?
Acılardan geldim de ondan. Benim çevremde herkes kederli ve acılıydı. "Kocam beni dövüyor, içiyor, çalışmıyor" diyen, "ekmek alamıyorum, çocuklara bakkala ekmek gelmedi diyorum" diyen kadınları çok iyi anlıyorum çünkü böyle olan bir kadının evladıyım. Biz de çok fakirdik. Ben de gecekondu çocuğuyum. Benim babam da kirayı ödeyemiyordu, sokağa atılıyorduk. Üç ay çalışıyorsa, yedi ay boştaydı. Her işi yaptı babam, seyyar satıcılıktan tombalacılığa kadar. Benim onları anlamam çok zor değil.

* Bütün insanlarla aynı şekilde mi ilişki kurarsınız? Sağlıklı, mutlu, varlıklı insanlarla da aynı rahatlıkla ilişki kurabiliyor musunuz?
Herkesle aynı ilişkiyi kurarım. Beni bir gecekonduya koy, hemen bacın olurum, bir saraya koy, hemen kraliçe olurum. İyi yetişmiş, şık, zengin hanımlar "Seni çok seviyoruz ama evdeki yardımcımız da seni çok seviyor" diyor. Bu aldığım en güzel övgü. Bir profesörün hanımı bir gün kuaförde "Sen blue jean gibisin, sınıf farkını kaldırdın" dedi. Önce anlamadım "Ne demek istiyor?" diye; öyle güzel anlattı ki, ne kadar hoş bir şey söylüyor... Blue jean'i herkes giyer gerçekten. Ben herkesle anlaşırım.

* Peki, çocukken sessiz biri miydiniz yoksa hep böyle neşeli miydiniz?
Kadırga'nın gülüydüm ben. Hep renkli, cıvıl cıvıldım. Hep böyle yardıma koşardım. Kadırga'da Doktor Rıfkı vardı, kördü. Onun gözleriydim. Ama o da bana bayramlarda bayramlık alırdı. Bazen harçlık verirdi. İstemezdim ama beni kollardı, bakardı. Okulda rahat rahat "Fakiriz" derdim. Yardım gelirdi bazen "Lütfen bize de verin, bizim çok ihtiyacınız var" derdim. Ablam 3 yaş büyük benden, utanırdı o ben böyle yapınca. "Hocam bu da çok fakir, ona da verin" derdim. Bazı starlar dediler ki "Herkesin de acıklı bir öyküsü var..." Evet, var! Bizimkilere bakıyorsun, anasından ya kraliçe doğuyor ya da kral. Çok az kendisiyle ilgili gerçeği anlatan. Ama bunun numarasını yapsan ne olur, biri çıkar yüzüne çarpar sonunda.

Aşkım için herşeyi bırakırım
* Halkın içinden geldiğinizi söylüyorsunuz. Bu deyimi başkalarından da duyuyoruz. Halkın içinden gelmeyen kim?
Herkes halkın içinden geliyor. Ama bunu söylemek yürek ister. Bir arkadaşım bir röportajında "Seda Sayan kadar acıklı hikâyem yok" dedi. Halbuki benden daha acıklı bir öyküsü var. Onu söyleyebilecek yüreğe sahip değildi sadece. Daha dramatik bir öyküyü yalan söyleyerek, değiştirerek anlattı. Sonra yüzüne vurdular zaten.

* Peki, artık ününüzle, başarınızla, servetinizle kalabalıklardan ayrılmış durumdasınız. Geldiğiniz yer ile bulunduğunuz yer arasında büyük fark var. Bu farklılığı taşımakta hiç zorlanıyor musunuz?
Çok büyük fark var ama hiç zorlanmıyorum. Şimdi apoletlerimi sökün, yoluma devam ederim. Aşkım ve ideallerim için bu apoletleri bırakır, geriye bakmam bile. Benim için önemli değil. Şartlar neyse onu yaşarım.

* Uzun bir sahne yaşamınız var. Çok genç çıktınız sahneye. Gazino patronları nasıl davranırdı genç şarkıcılara?
Düğün salonlarında ve tavernalarda uvertürdüm. Zayıf, çelimsiz bir tiptim ama erken gelen ve beni izleyenlere, ertesi gün "Yine erken gidelim, bir kız var, dinleyin" dedirtirdim. Farkedilen bir kızdım. Sonra ikinci sınıf gazinolardan assolistlik teklifi geldi. Ama öyle çabuk olmadı bu işler. "Tırnaklarımla bir yere geldim" derler ya, o benim işte. Canım çıktı. Gülizar Gazinosu'nda başladım, bir gece Müjdat Gezen ve Türker İnanoğlu geldi. Müjdat "Sen buralarda değil, Maksim'de çıkacak bir kızsın" dedi. Dalga geçiyor zannettim. Ben değil Maksim'de şarkı söylemek, önünden geçemezdim. "Seni yarın Fahrettin Aslan'a götürüyoruz" dediler. Beni kandırıp bir yere götürecekler herhalde diye düşünüyorum, salaklık işte. Ertesi gün Fahrettin Aslan'a gittik. Türk filmi gibi. Beni dinledi, "Çalışman lazım" dedi. 15 gün çalıştık, repertuvar hazırladık. Tekrar dinledi, "Yazın neonları" dedi. İnanamıyordum, geceleri Taksim'e gidip neonları seyrediyordum, "Seda Sayan..." O dönemde Kadir İnanır'la film çektim. Gecekondudan nereye... Ağır gelmişti aslında. 19'umdaydım. Önce babamdan, sonra Fahrettin Aslan'dan öğrendim otoriteyi. Babam mahallede çekirdek yememe bile izin vermezdi. Etrafa baka baka çekirdek yersin ya, yakaladığı zaman öldürürdü dayaktan. Bu babadan şöhret olmak için kaçtım. Bir aile dostumuzun yanına sığındım. Şükran Abla. Arkamdan annem çok dayak yemiş, "Sen yerini biliyorsun" diye...

Haberin Devamı