Antidepresanlar bir tuzak mı?

Antidepresan kullanımı her yıl katlanarak artıyor.

Haberin Devamı

İlaçları yazan Psikiyatrlar bile daha dikkatli kullanım konusunda uyarıyor...

Antidepresan ilaçların kullanımlarında ülkemizde ve ABD’de ciddi artışlar söz konusu. Örneğin 2011 yılı verilerine göre; antidepresanlar ABD’de en çok kullanılan ilaçlar arasında birinci sırada yer alıyor. Türkiye’deki artış da baş döndürücü; 2003 yılında yıllık antidepresan ilaç tüketimi 14 milyon kutu iken bu rakam geçen yıl 37 milyon kutu olarak gerçekleşmiş. Bu artış hiperaktivite ve dikkat eksikliği tanısı için kullanılan ilaçlar için de söz konusu. Bunların kullanımları, 2008’den itibaren son 4 yılda iki kat artmış... Psikiyatrist Dr. Mutluhan İzmir’in geçtiğimiz günlerde bu konuyu ele alan bir kitabı yayınlandı. İzmir, “Antidepresan Tuzağı” adlı kitabında, “İçtiğiniz antidepresan ilaçlara gerçekten ihtiyacınız var mı?” diye soruyor ve konuyu tartışmaya açıyor.

Bu ilaçların zararları neler?

Depresif belirtiler yaşayan hasta grubunun yüzde 50’ye yakınının bipolar duygudurum bozukluğuna yatkın kişiler oldukları belirtiliyor. Antidepresan ilaçlar bu yatkınlığa sahip hastalara verildiğinde hipomani ve mani dediğimiz tabloları tetikleyebiliyor, hastalarda depresyon belirtilerinin şiddetlenmesine, öfke ve dürtü kontrolünde bozulmaya, tedaviye direnç gelişmesine neden oluyor. Mani tablosu toplumda cinnet olarak da bilinen tablodur ve özellikle silahlı görev yapan kişilerin bu tablonun içine girmeleri vahim sonuçlara yol açıyor. Hipomani ve mani tablolarında tetiklenmeler intihar girişimi, acele karar verme, boşanma sıklığında artış, maddi kayıplara uğrama, kontrolsüz cinsel ilişki yaşama eğiliminde artış, şiddet gösterme eğiliminde artış gibi sonuçlar doğuruyor.

Yan etkiler...

Bu ilaçlar henüz çok yeni sayılabilecek biçimde 1960’lardan itibaren kullanıma sunulmuştur ve son 15-20 yılda kullanımları umulmadık ölçüde yaygınlaşmış ve süreklilik göstermiştir. Psikiyatri açıkçası bu ilaçların etkilerinin uzun vadede nasıl sonuçlar vereceği konusunda hazırlıksız yakalanmış durumda. Bu ilaçların zararsız olduklarına yönelik açıklamalar, 20 yıldır ve hatta son 10 yıldır yaygınlaşmış ilaçlar olduklarından dolayı etkileri konusunda fikir edinmek zor olduğu için, tatminkar değildir.

Hasta antidepresan almadan iyileşebilir mi?

İlaçsız düzelmeyecek depresyon tabloları var ancak bu tür tablolar depresyon olarak teşhis edilen hasta grubunun yüzde 10’unu oluşturuyor. Kalan yüzde 90’lık grup ise ilaçsız da düzelebilir. Bu grupta ilaç kullanmak gerekirse, antidepresanları uzun süreli ve yüksek dozda kullanmadan, kaygı giderici ilaçların düşük dozda ve kısa süreli olarak yardımı alınarak ya da çok düşük dozda ve kısa süreli antidepresan ilaçların yardımı alınarak da düzelebilir. Bu yüzde 90’lık grup içinde ilaç kullanmaya hiç gerek kalmadan psikoterapi dediğimiz konuşma tedavisi ya da aile manipülasyonu, yaşam biçimine müdahale teknikleriyle de düzelebilecek hasta sayısı hiç azımsanacak seviyede değildir ve bu hastaların oranı yeterince zaman ve emek harcandığında depresyon olarak teşhis edilen hastaların yüzde 50’sini bulabilir.

‘Antidepresanlar az bile kullanılıyor’

Antidepresanların gereksiz kullanımı söz konusu mu?

Antidepresanların az bile kullanıldığını söyleyebiliriz. Gelişmiş Batı ülkelerinde bile depresyona bağlı intihar sonucu hayatını kaybedenlerin ancak yarısının antidepresan ilaç kullandığı, diğer yarısının ilaç tedavisi altında olmadığı görülüyor. Demek ki öldürücü derecede depresyonu olanlar bile gerekli tedaviyi alamıyorlar. Üstelik bu, Batı ülkelerindeki oran. Ülkemizde psikiyatriste gitme, gitse bile düzenli tedavi olma oranı daha da düşük. Dünyada en sık kullanılan antidepresan ilaç, alkol. Alkol elbette bir antidepresan değil, tam tersine beyne zarar veren bir madde. Ama çoğu kişi psikiyatriste gidip antidepresan ilaç kullanmak yerine alkol kullanmayı tercih ediyor. Depresyon dışındaki hastalıklarda da antidepresan kullanılır. Mesela obsesif kompülsif bozukluk, panik bozukluğu, sosyal fobi... Bu hastalıklarda hem ilaç dozu yüksek tutulmalı, hem de tedavi daha uzun sürmelidir. Halbuki bu gibi durumlarda ilaç dozu da kullanma süresi de gerekli olanın altındadır.

İlaçlar intihar eğilimini artırıyor mu?

Depresyon geçiren her 7 kişiden biri intihar sonucu hayatını kaybeder. İntiharların ilaca mı, yetersiz tedaviye mi, hastalığın tabii seyrine mi bağlı olduğunu anlamak zor. Ancak bu önemli bir bilimsel soru. Depresyonda iyileşmenin yeni başladığı dönemde intiharlar sıktır. Çünkü depresyon iyileşirken önce motivasyon ve enerji artar, ama hayattan zevk alma duygusu daha geç düzelir. Ağır depresyonda hasta intiharı planlayacak ve uygulayacak motivasyon ve enerjiye bile sahip değildir. Bu durumda intiharın sorumlusunun ilaç olduğu söylenemez. Bence antidepresan ilaçların faydaları, zararlarının yanında çok daha fazladır.

‘Hafif depresyona ilaç gerekmez’

“Eğer bireyin tanısı konmuş ruhsal bozukluğu varsa; depresyon, obsesif kompulsif bozukluk, sosyal fobi gibi... Yani klinik anlamda görünür depresif belirti varsa antidepresan kullanmak mutlaka gerekir ama bunu bir hekim vermeli. Bir psikiyatr görmeden antidepresan kullanmak kesinlikle doğru değil. Özellikle orta ve ağır depresyonlarda andipresan verilir, çünkü yarattığı karamsarlık, enerji azlığı, intihar riski tedavi gerektirir ama hafif depresyon ya da uyum sorununda ilaç gerekmez. Bu durumlarda krize müdahale ve terapi yarayabilir. Ama bu sağlık sistemi içinde o kadar uzun tedavi yapılamadığı için ilaç tedavisi ilk seçenek oluyor ne yazık ki.”

Yararları neler?

Yararları var mı ?

Kısa süreli ve iyi seçilmiş vakalarda yüz güldürücü sonuçlar elde ediliyor. Ama hastanın olası yan etkiler ve zarar görebileceği sinsi kişilik değişiklikleri açısından yakından izlenmesi gerekir.

Türkiye’de terapiler de çok fazla yüz güldürmüyor bu durumda hastalar ne yapmalı?

Ego psikolojisi ekolü psikoterapide başarılı olamadı. Sorun zaten ego iken egoyu güçlendirmeye yönelik terapiler (analitik, dinamik ya da bilişsel) aslında sorunu katmerlendiriyor. Bir saplantılı kişilik bozukluğu ilaçsız çözülür mü?

Varoluşçu terapide belki en yüz güldürücü sonuçların alındığı hasta grubu obsesif gruptan hastalardır. Kişilik bozukluğu olarak damgalanan ve ömür boyu iyileşmez denen kişilerin kısa sürede sağlıklı bir yaşama dönebilmeleri mümkün oluyor.

DİĞER YENİ YAZILAR