Gazete Vatan Logo

Fransız Sokağı'nda Cezayir bayraklı tişörtlerle çalacaklar

Kısa süre önce üçüncü romanı "Yolda Üç Kişi"yi yayımlayan Tuna Kiremitçi, gençlik tutkusu müzikten vazgeçmiyor. Prodüksiyonunu Vedat Sakman'ın yaptığı, biri hariç Kiremitçi'nin bestelerinden oluşan rock albüm yakında piyasaya çıkacak. Bu sırada grup, Beyoğlu'ndaki Fransız Sokağı'nda Cezayir tişörtleriyle şarkı söylüyor olacak

* Fransız Sokağı'nda, Vedat Sakman'ın barındayız, birazdan arkadaşlarınızla provaya başlayıp bu gece sahneye çıkacaksınız. Boynunuzda gitarlarla sahneye çıkmak edebiyatçı imajınızı zedelemiyor mu?
Zaten yazara filan benzetmiyorlar beni.

* Dış görünüşünüzden mi söz ediyorsunuz, yoksa bazı eleştirilerden mi?
Yazdıklarım için herkesin görüşü olması doğal. Ama görünüş olarak da çarşambaları gitar çalıp şarkı söyleyen sonra da kitap yazan bir insan...

* Biraz garip kaçıyor diyorsunuz. Yeni bir albüm de çıkarıyormuşsunuz.
Prodüksiyonunu Vedat Sakman yapıyor. "Kumdan Kaleler" adlı grubumuz vardı. Tek bir albüm yapmıştık. Oradaki bestelerimi elden geçirdim, yeni şarkılarımı ekledim. Burada onları söylüyoruz. Ama albümde tamamen yeni şarkılar var.

* "Kumdan Kaleler" ismi nereden aklınıza geldi?
19-20 yaşlarındaydık. "Kumdan Kaleler" diye bir yazı okumuştum. Şöyle bir fikir vardı: "Kumdan kaleler deniz kıyısına kurulur. Bilirsiniz ki, ilk dalga ile bu kaleler yıkılacaktır ama yine de o kaleler kurulur. Hayata karşı direnmek de zaten böyle bir şey değil midir?" Bu cümlelerden etkilenmiştim.

* Bugün de hayata böyle mi bakıyorsunuz?
Müzik yapmaya başladığımda kendimi çocuk gibi hissediyorum. O gruba o ismi koyan Tuna'yı yakalıyorum. Kendimi yetişkin gibi hissettiğimde çok sıkılıyorum. Altı yıl sonra müziğe dönmek heyecanlandırıyor. Buraya bir şiir dinletisi için gelmiştim. Gitarı zorla alıp iki şarkı söyledim. Vedat abi de "Gel çal, söyle burada" dedi.

* Bunda biraz da, "Tuna Kiremitçi adı müşteri getirir" düşüncesi var mı?
Belki, ama şu tesadüf. Bu orkestrada çalan arkadaşlar eski şarkılarımı biliyorlarmış. Daha çok onlar beni gaza getirdi.

Örgüt kelimesinden korkardık
* "Kitabınızı okuyan okuyucunun yanında olamıyorsunuz. Müzik yaparken insanlar sizi dinliyor, tepki veriyor, dans ediyor. Sizi sosyalleştiren, hayatla kaynaştıran bir şey müzik" demişsiniz. Müzikle mi sosyalleşiyorsunuz?
Biz örgütlenme nedir bilmeyen bir kuşaktık...

* 1980 kuşağı mı?
Evet. 68 kuşağı gibi hayata örgütlü müdahale edebilen bir kuşak değildik. Örgüt kelimesinden bile korkardık. Bir yandan aşırı örgütsüzlük, diğer yandan sosyalleşme isteği, bizim kuşaktan pek çok müzik grubu çıkardı. O yaşlarda müzik yalnızlığımı dengeleyen bir panzehirdi.

* Siyasi bir geçmişiniz var mı?
ÖDP'nin gecelerinde çalmak dışında olmadı.

* Fransız Sokağı'ndaki bu barda çalarken Cezayir bayraklı tişörtler giyecekmişsiniz.
Tembellikten kurtulup tişörtleri yaptırabilirsek...

* "İnsanın nasıl mutlu olacağını keşfetmesi bir bilgelik meselesi, ben bu bilgeliğe ulaştığıma inanıyorum" demişsiniz. Nasıl ulaştınız bilgeliğe?
Arka arkaya annemle babamı kaybettim. Sonra çocuğum oldu. İnsan ölümle çok yüz göz olunca hayata başka bir bilgelikle bakıyor. Kendinin ölümlü olduğunu fark ediyor. Onun
getirdiği farklı bir bakış var.

* Ama herkesin annesi babası ölüyor. Bu durumda ortalıkta bilgeden geçilmez.
Bu çok özel değil zaten. Kendime hoşgörülü bakmayı öğrendiğimi söylemek istedim.

* Reklamcılığa nasıl geçtiniz?
Sinema okulu mezunuyum. Akademik sanat eğitimi almaktı amacım. Metin Erksan, Lütfü Akad gibi hocalardan senaristlik, yönetmenlik dersleri aldık. Ama okulu bitirince sinema ve televizyon piyasasında iş bulamadım. Reklamcılığı seçtim.

* Romancılıkla reklamcılığın bağdaşan yanları var mı?
Geçmişte pek çok edebiyatçı metin yazarlığı yaptı ama aslında yok. İyi bir reklamcı olmak için güzel yazı yazmaya da gerek yok bence. Katı kuralları olan, pazarlama kuralları çerçevesinde ilerleyen bir iş bu.

* Reklamcılığın kendine özgü sorumlulukları yok mu? Yıllar öncesini hatırlıyorum. Türk sinemasının Cüneyt Arkın, Ekrem Bora, İzzet Günay gibi en ünlü oyuncuları Kastelli'nin
reklamını yapmışlardı. Sonra Kastelli battı, ortalık birbirine girdi. İnsanlar onlara inanarak bu paraları yatırmışlardı.

Genelde iletişim çok sorumluluk isteyen bir dal. Kitleleri istediğin yere yönlendirebiliyorsun. Yakın geçmişte gördük. Sıfırdan işe başlayan bir parti neredeyse meclise girecekti.

* Genç Parti...
Evet. Ali Taran'ın harika yaratıcılığı sayesinde oldu o iş.

* Diyelim ki Ali Taran'ın konumuna geldiniz. Yeni bir partiyi ve başkanını pazarlayacaksınız. Ve biliyorsunuz ki bu insan Cem Uzan. Yapar mısınız?
Ben yapmam. Zaten yapsaydım hâlâ çarşamba geceleri sahneye çıkıp şarkı söylemez, başka yerlerde olurdum. Ama Ali Taran Türkiye'de o işi gerçekten severek yapan birkaç insandan biri. Ben onun yaratıcılığını başka yerde kullanmasını dilerdim. Keşke tiyatrocu olsaydı, harika oyunlar yazardı.

Roman delikanlı adamı bozar
* Reklam dedik de, Ali Atıf Bir size neden taktı?
"Neden Tempo'da benim bir, senin iki sayfan var" demişti. Şakalaşması böyle. Dikkate almadım. 120 bin kitap satmışsan, iyi ve kötü yorumlar olacak. Hepsine saygı duymayı ya da takmamayı öğrenmek lazım.

* Siz hangisini yapıyorsunuz?
Takmamayı öğrendim.

* Kitaplarınızı daha çok kadınlar okuyor. Özellikle onlara mı yazıyorsunuz?
Sadece kendimin okumaktan hoşlandığım şeyleri yazıyorum. Tek ölçütüm bu.

* Peki kitaplarınız neden kadınlara daha çok hitap ediyor?
Öyle roman, hikâye gibi şeyler erkek adamı bozuyor.

* Nasıl bozuyor?
Erkek adam şiir, roman, hikâye okumaz. Onları bozar. Bir yaştan sonra delikanlı adamlar, ya iş yaşamıyla ilgili şeylere ya da "bir dönemin perde arkası" türü kitaplara yöneliyor.

* Yani ayıp mı oluyor roman, şiir okumak?
Ayıp oluyor herhalde elinde romanla dolaşmak. Delikanlı adama yakışmıyor.

* Allahtan o kadar delikanlı olmayanlar var. "Ben 'looser' bir müzisyenim" demişsiniz.
Evet. "Rate" derler Fransızlar. Şimdi "looser" diyorlar. Bir işi denemiş ama başaramamış. Öyle bir durumdayım. Vedat abi bu albüm için beni ikna edene kadar çok çekmiyordum. Artık öyle düşünmüyorum.

* Bu cesaretin nedeni, "yazar olarak tanınıyorum, müziği de yaparım" düşüncesi mi?
Onun da getirdiği bir cesaret var. Ama şimdi daha kolay ulaşabiliyorum insanlara. Yaşım büyüdü. O zaman 25 yaşımdaydım. Çalıştığımız barlardan para istemeye bile utanırdık.

* İnsaf. Jim Morrison 27 yaşında öldü yahu.
İşte bunlar da moralini bozuyor insanın. Söyleme.

* Peki oğlunuzun hangi mesleği seçmesini istersiniz?
Müzisyen olsun. Sıradan birisi olursa da şikayetim olmaz.

* Sıradan birinin babası olmak istenecek bir şey mi?
Sıradan olursa Türkiye'de daha kolay mutlu olur.

* Siz mutsuz musunuz? Sıradan bir insan sayılmazsınız.
Mutluyum. Ama içten içe, Açıkhava Tiyatrosu'nu tek başıma doldurmak gibi bir tutkum var. Olmazsa, "ben edebiyatçıyım, hobi için müzik yapıyorum" numarasına da yatarım.

Yalçın Küçük'ün esprisi demode
* Yalçın Küçük'ün sizinle alıp veremediği ne? Sizin için "Aslında kiremit satması gerek insan" demiş.
Kötü espri. İnsanları soyadıyla ilgili espri yapmak çok demode. Daha kaliteli bir eleştiri beklerdim.

* "Kısa yazacak kadar vaktim yoktu" diye ünlü bir cümle vardır. Kitaplarınızın ince olması bundan mı kaynaklanıyor?
Tamamen bundan. Zamanım çoğunu yazdığımı sadeleştirmekle harcıyorum.

* Kısa yazmak daha mı güç?
Sözcüklerle yalın bir şekilde bir öyküyü anlatabilmek bir erdem. Ben Doğu felsefesindeki yalınlık ve sadelik anlayışını seviyorum. Yaşarken de, yazarken de böyle yapmaya çalışıyorum.

İstanbul dolaylarından rock şarkıları
* Yeni albümünüzdeki şarkıların hepsi sizin besteleriniz mi?
Bir tane Fikret Kızılok şarkısı var. Onun dışındakilerin hepsi benim. İstanbul dolaylarından rock şarkıları...

* Neden İstanbul dolaylarından?
Flüt var, mandolin var, ud var ama alt yapısı rock.

* İstanbul ne kadar kozmopolitse, bu da o kadar kozmopolit mi?
Aynen tarifi böyle. İstanbul, aslında Doğu ile Batı'nın sentezi değil, çelişkisi. Müziğe bunu yansıtabilmek çabası bu. Çok seviyorum rock müziğini. 15-20 yaşında rock yıldızı olacağıma o kadar emindim ki. "Olamazsın" dedikleri zaman gerçek dışı gelirdi bana.

* Neden pop star değil de rock star?
Rock bir tavırdır.

* Nasıl bir tavır?
Hayata karşı delikanlı bir tavırdır.

* O zaman rock'çıların roman okumaması lazım. Delikanlı tavırları bozulmasın diye.
Biz burada delikanlılığı kurtarmaya çalışıyoruz... Şaka bir yana rock, sanayileşmiş şehirlerde yaşayayan gençlerin müzik yoluyla gösterdikleri bir tavırdır.

Haberin Devamı