Gazete Vatan Logo

Flaş!..Flaş!.. 'Özür diliyoruz'

BDP'li Önder Sinop Belediye Başkanı için yaptığı açıklamalardan dolayı özür diledi...

Bugün TBMM'de bir basın açıklaması yapan Önder, 'Yerel gazete haberi üzerine belediye başkanını suçladık ama haberi doğrulatamadık. Sözümüzü geri alıyoruz. Özür diliyoruz' dedi.

BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü, Karadeniz’de karşı karşıya kaldıkları şeyin bir operasyon ve güvenlik zaafı
olduğunu ileri sürerek, ”Halk ile karşı karşıya gelmedik” dedi.

Halkların Demokratik Kongresi (HDK) üyesi Kürkcü, BDP İstanbul Milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder ve Sebahat Tuncel ile İstanbul Bağımsız Milletvekili Levent Tüzel, Sinop’ta meydana gelen olayla ilgili TBMM’de basın toplantısı düzenledi.

Ertuğrul Kürkcü, BDP’nin, Karadeniz’e, örgüt kurmak için gezi yapmadığını, HDK’nın, bölgedeki bileşenleriyle buluşmak, demokratik özgürlük çalışmalarını birleştirmek, çalışmalara ulusal çapta doğrultu kazandırmak amacıyla 2 ay önce aldığı kararı yerine getirdiğini anlattı.

BARIŞIN TARAFI OLURSA KÖTÜ MÜ

Kürkcü, ”BDP, örgüt kurmaya çalışıyor onun için Karadeniz’e gitmiş değiliz. Gitse ne olur? Herkes, ’BDP Türkiye partisi olsun, her yere gitsin’ diyor. Fındık meselesi, HES’ler, doğa katliamıyla ilgilenirse, barışın tarafı olursa kötü mü?” diye sordu.

Bölgede karşılaştıkları şeyin, halkın hoşnutsuzluğu ve direnişi olmadığını belirten Kürkcü, önceki psikolojik harekat stratejisinin parçası olarak, bölgeye yerleşen özel harp koalisyonu ile karşı karşıya kaldıklarını öne
sürdü.

PKK'YI KARADENİZ'E SOKMAYACAĞIZ

”PKK’yı Karadeniz’e sokmayacağız” palavrasının etrafına insanların dizilmesi için organizasyon yapıldığını öne süren Kürkcü, ancak bu organizasyonun, yapanların elinde patladığını, halktan tasvip görmediğini söyledi.

”Türkiye’de belli il, ilçe, bölgeler kimi insanlar ve siyasetler için kapalı alan mı? Bu şikayet edilen bölünme iddialarının çoktan gerçekleştirdiğine dair kanıt sayılabilir mi?” diye soran Kürkcü, sözlerini şöyle sürdürdü:

”Barıştan fayda görmeyeceğini görenler, özel harp, linç, ırkçı koalisyon bize Karadeniz’e kapıları kapatacak. Bunu asla kabul etmeyiz. Gezimize, değerlendirme için ara verdik, devam edeceğiz, 81 ilini gezeceğiz. Bu bizim hem
mecburiyetimiz hem hakkımızdır. Yapmazsak, vekalete ihanet etmiş oluruz. Halk ile aramıza şiddet perdesi çekildi. Biz çatışmanın içinden konuşmak istemiyoruz. Polis himayesinde, polisin çektiği perdenin ötesinden halka seslenmek istemiyoruz, aracısız halkla buluşmak istiyoruz. Bunun için şartları olgunlaştıracak bir siyaseti kurasıya kadar, Karadeniz’de karşımıza çıkan özel harp koalisyonunu, özel harp perdesini yırtıncaya kadar bu tartışmayı aramızda
sürdüreceğiz. Başbakan’a şunu soruyorum; milletvekili olduğumuzu, beğensin beğenmesin ülkenin her yerinde konuşma hakkına sahip olduğumuzu, CHP’ye karşı koz olarak kullanacağı gün mü aklına geliyor? Bunun için kendisine teşekkür etmiyorum, bu zaten benim hakkım. Hakkım olduğunu, hak olduğunu söylemek bir şey değil, bunu güvence altına almak mesele. 9 saat bizi Sinop’ta kuşatanlarla haşır neşir olan emniyet örgütüne hiza vermemek onun problemi.

HODRİ MEYDAN

Karadeniz’de karşı karşıya kaldığımız şey bir operasyondur, halk ile karşı karşıya gelmedik. Burada bir gladio, özel harp kalıntısı, Susurluk kalıntısı, Hrant Dink’in, Necdet Bulut’un katillerini örgütleyenler, bu kentleri, devrimciler, sosyalistler için yaşanmaz kılmak üzere özel harekat tertipleyenler, bu işlerin de arkasındadır. İki elimiz onların yakasındadır Hodri meydan, el mi yaman bey mi yaman görüşeceğiz. Barış, özgürlükler, demokrasi kazanacak, savaş son bulacak. Karadeniz’de karşı karşıya kaldığımız tablo, güvenlik zaafı, felaketidir. Bunun başında duran İçişleri Bakanı, İdris Naim Şahin’in mirasını
devraldı, sürdürmektedir. En ufak yaprak oynamamıştır.”

Kürkcü, AK Parti’nin, sütten çıkmış ak kaşık olarak bölgede bulunmadığını ileri sürdü.

Sırır Süreyya Önder, HDK’lı vekiller olarak, barış sürecini paylaşmaya, bu sürece zarar verici politikalarla yalnız bırakılan halklarla buluşmak için bir dizi programa, Karadeniz’den başladıklarını anlattı.

Sinop’ta ilk toplantıyı yapacakları çay bahçesinin, daha önce ”sivil faşist güçler tarafından tehdit edilerek kapatıldığını”, üzerine bayrak asıldığını, önünde linççi güruhun toplandığını ifade eden Önder, bunun üzerine
öğretmenevine geçtiklerini anlattı. Önder, Sinop polisinin, linçci güruhu seyirci vaziyette beklediğini, polisin gözetimi ve müsamahasıyla sloganların, taş atmaların başladığını savundu.

SÖZÜMÜZÜ GERİ ALIYORUZ

Önder, kendilerine gösterilen yerel gazetede, Belediye Başkanı’nın, ”Bunlar barış için gelmiyorlar” şeklinde bir demecini okuduklarını belirterek, ”Ancak bu yerel gazeteye ulaşamıyoruz. Yereldeki arkadaşlardan bilgi almaya çalıştığımızda kimi bu demecin Dikme, kimi Gerze belediye başkanlarına ait olduğunu söylüyor. O kargaşada, o gazeteler de gittiği için, bulamadığımız için
Sinop Belediye Başkanı hakkındaki iddiamızı geri alıyor, kendisinden özür diliyorum. Kanıtladığımızda tekrar gündemleştireceğiz. Ama iki vekil olarak bu demeci okuduk. Kamuoyunun linç kısmını değil de bu polemik kısmını tartışmaması için özür diliyor, sözümüzü geri alıyoruz” diye konuştu.

Tanıkların söylemine göre, CHP Merkez İlçe Yöneticisi bir kişinin, kendilerine taş atanların ve kışkırtanların içinde olduğunu öne süren Önder, CHP’nin, bu soruna sessiz kalışını, Çorum, Trakya’da CHP il örgütleri,yöneticilerinin HDK toplantılarını karşı hasmane tutumunu bildiklerini söyledi.

Önder, MHP’nin kurumsal ve örgütsel olarak işin içinde olmadığını ifade ederek, ”Ama MHP’liler de vardı. Bu bir kafatasçı koalisyondu” dedi.

Sosyal demokrat tabanı olduğunu iddia eden CHP’nin, bu tür kolalisyon içine girmesine tepkiden dolayı CHP üzerinde daha fazla durduklarını belirten Önder, ”Devlet, sivil, faşist güçler, lümpenler, gladio bir koalisyon halinde
orada bizi linç ettiler. CHP’ye yönelik özel bir buğuzumuz yok” dedi.

Levent Tüzel, herkesin aklına Madımak geldiğini, Madımak’ın tekrar edileceği endişesi doğduğunu ifade etti. Tüzel, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, milliyetçilikten söz edip, bu olaya değinmemesinin hayret verici olduğunu kaydetti.

Sebahat Tuncel de ”Sivas gibi bir durum yaşansaydı, Türkiye bunun altında kalırdı. Ucuz atlattık. Biz kendi kendimizi koruduk. İçişleri Bakanı, Hükümet bu işin sorumlusu değilse, bu yerel yöneticileri görevden alacak mı? Birinin burnu kanasaydı, bugün Türkiye’de etnik çatışma ortaya çıkabilirdi. Biz sağduyulu davranıp, süreci yumuşattık ” dedi.

Haberin Devamı