Gazete Vatan Logo

Flaş!.. Flaş!.. 'Herkesi etkileyecek ama...'

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ demokratikleşme paketi hakkında konuştu

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Demokratikleşme Paketi ile ilgili, “Büyük kesimin destekleyeceği tarihi bir paket. Pakette kişilere özel düzenleme yok. Devam eden soruşturmalara, davalara özel, birilerinin tahliyesine dair bir düzenleme yok” dedi.

Bozdağ, NTV yayınında soruları yanıtladı. Bozdağ, Demokratikleşme Paketi’ni “büyük kesimin destekleyeceği tarihi bir paket” olarak nitelendirdi. Paketin pek çok yenilik getireceğini belirten Bozdağ, “Pakette kişilere özel düzenleme yok. Devam eden soruşturmalara, davalara özel, birilerinin tahliyesine dair bir düzenleme yok. Demokratikleşme bakımından önemli olan bazı konular da var ama birtakım davalara özel imtiyaz tanınan düzenlemeler söz konusu değil” diye konuştu.

-“PAKET, TÜRKİYE'DEKİ BÜTÜN İKLİM ÜZERİNDE ETKİLİ OLACAK”-

Demokratikleşme Paketi ile ilgili eleştirilere de yanıt veren Bozdağ, şöyle konuştu:
“Paketin hazırlanışı süreci, kamuoyunun önünde olmadı. Geçmişte yeni Anayasa ortaya attığımızda biz bir komisyon oluşturmuştuk. O zamanki arzumuz, bu komisyon bir çalışma yapsın, sonra kamuoyunun önüne biz bir metinle çıkalım, bu metin üzerinden tartışalım, sonra o metni yeniden revize edip daha sonra bunu Meclis’in gündemine sunalım, düşüncesindeydik. Ama sonra ‘Anayasa, AK Parti mutfağında hazırlanıyor, kapalı kapılar ardında’ şeklinde bir sürü eleştiri geldi. En son 26 maddelik büyük Anayasa değişikliğini biz, elimize metin almadan partileri, STK’ları gezerek, ‘Bir araya gelelim, önerileriniz neyse beraber yapalım’ dedik. Bu sefer de ‘Hükümet ne yaptığını bilmiyor, bizden akıl sormaya gelmiş’ dediler. Hangisini yapsak, kamuoyu önünde tartışsak başka başka eleştiri yapılacak. Perde arkasında yapsan onu da eleştirecek. Önemli olan nasıl yapıldığından ziyade, yapılanın gerekli ve yararlı olmasıdır. Şu anda bizim yaptığımız çalışma sonucunda ortaya çıkan somut metinler kamuoyuna açıklandıktan sonra herkes zaten bir konu üzerinde tartışacak. Biz eleştiriye açığız. Ama eleştirinin önyargısız, objektif olması ve doğru veriler üzerinden yapılması son derece önemlidir. Şimdi CHP, MHP ve BDP’nin ne söyleyeceğini az çok biliyorum. Partiler siyasi pozisyonlarının ötesinde, ortaya çıkan paketin özü esası üzerinde objektif değerlendirmeler yaparsa, biz onlardan elbette istifade ederiz.”

Bozdağ, Demokratikleşme Paketi’nin Türkiye'deki bütün iklim üzerinde etkili olacağını vurgulayarak, şunları ekledi:
“Hepimizin arzusu terörün bitmesi, tamamen silahların bırakılması. Bu bir günde ulaşılacak bir hedef değil, zaman alacağı çok açık. Ama demokratikleşme konusu Türkiye'nin tamamını ilgilendiren bir konu. Demokratikleşmeyi milletimizin tamamı için yapıyoruz. Türkiye’nin bütün bölgelerine, vatandaşlarına dönük adımlar atıyoruz. Birileri istedi diye değil. Önemli olan bunları doğru zamanda yapmak. Doğru şeyleri doğru zamanda yapmadığınız zaman, sizin doğrunuza destek veren insanlar bile karşı çıkabiliyor. Ama zamanı doğru ayarladığınızda herkes ona destek verebiliyor. Zamanlama da çok önemli bu işlerde. Biz iktidar olarak buna özen gösterdik.”


MADIMAK OLAYI

Madımak olayının 1993'te yaşandığını anımsatan Başbakan Yardımcısı Bozdağ, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"O zaman iktidarda kim var? SHP-DYP koalisyon hükümeti var. O zaman rahmetli İnönü, Başbakan Yardımcısı. Özel Kalem Müdürü Sivas'ın valisidir. Olay o dönemde olmuştur. Yine ülkede Alevi kardeşlerimizin ve hepimizin canını yakan olayların olduğu dönemlere bakın, iktidarda CHP vardır. Daha sonraki dönemde DSP hep iktidarda. Sonra SHP, CHP'lileşiyor biliyorsunuz. Esasında CHP'den adı dışında pek fazla farkı yok. Aynı kadrolar. Rahmetli Ecevit'in iktidar olduğu dönemler de var. Bizim dönemimize kadar baktığınızda 1997'den 2002'ye kadar yine sol düşünce iktidarda. Fakat bakın Sivas'taki Madımak Oteli ile ilgili kimse kılını kıpırdatmadı. Madımak Oteli'ne ilişkin adımı atan da biz olduk. Ne yaptık? 'Orası kamulaştırılsın' dedi Alevi kardeşlerimiz. Kamulaştırdık. Orada döner kesiliyordu halen, otel olarak kullanılıyordu. Biz orayı kamulaştırdık. Bir kültür merkezine dönüştürdük. Orada hayatını kaybeden vatandaşlarımız için bir anı köşesi ve kütüphane oluşturduk. Burada adımı biz attık."

Hükümetin "Alevi açılımı" na yönelik diğer adımlarına da değinen Bozdağ, "Bir başka tarihi adımı yine biz attık. Orta öğretim kitaplarında Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi kitaplarında Alevilikle alakalı bölümleri ilk defa, Aleviler'in arasında saygınlığı olanların değer verdiği, bilge insanlar yazdı. Biz onların noktasına, virgülüne dahi dokunmadan kitaplara koyduk. Eksiği olabilir mi? Olabilir. O bizden kaynaklanmıyor. Bu kitaplar her yıl yenileniyor. Bu eksikler varsa düzeltilebilir. Bu düzeltmeyi yine onlar yapacak" diye konuştu.

"Bu sözlerinizden yeni bir adım olacağını mı anlamalıyız?" sorusuna Bozdağ, "Bu sözleri şunun için anlattım. Daha pek çok şey var. Alevi klasiklerini biz ilk defa Türkçe'ye çeviren adımı attık. Kerbela hadisesinin yıl dönümünde Hazreti Hüseyin Efendimiz dahil bütün şehitlerimizin, Türkiye'nin her yerinde anılması için adımlar attık. Şu an her yerde anmalar yapılıyor. TRT'de bu konularla ilgili özel programlar var. Muharrem ayı ile ilgili olsun, Alevi kardeşlerimizin önem verdiği şeylerle ilgili olsun adımlar attık" yanıtını verdi.

"İstismarı biz yapmıyoruz"

Bu konuda samimi olduklarını dile getiren Bozdağ, laf söylemediklerini icraat yaptıklarını anlattı.

Bugüne kadar söylediklerinin, şimdiye kadar anlattıklarının, icraatlarından sadece bir bölümü olduğunu vurgulayan Bozdağ, şöyle devam etti:

"Bundan önce bunun üzerinde sürekli istismarlar yapılıyordu. Fakat dikkat ederseniz, biz bu konularda adım attık. İşte dedelerle ilgili yasak, 1925'te Tekke ve Zaviyeler Kanunu ile geldi. O zaman iktidar CHP. Dersim oldu. O zaman iktidar yine CHP. Madımak oldu, iktidar yine CHP. Gazi olayları oldu, yine CHP. İstismarı biz yapmıyoruz. Biz ne yapıyoruz? Bu konuların hepsini çözen adımları atan kadro biz olduk. Bundan sonra da atacağız. Biz bundan sonra da yeni adımlar atacağız. Sayın Başbakanımız bu konuda çalışma yapılması talimatını verdi. Faruk Çelik Beyin bakanlığı döneminde yapılmış çalışmalar var. Orada çıkmış bir büyük hafıza var. Biz o hafıza üzerine yeni çalışmalar yapıyoruz. Bu çalışmalar neticelendiğinde elbette bu konuda da yeni ve önemli adımlar atacağız."

Yeni anayasa çalışmaları

Bozdağ, "Yeni anayasa çalışmaları seçimlerden sonraya mı kalacak ?" sorusu üzerine şu değerlendirmelerde bulundu:

"Yeni anayasa konusunda hepimizin önce samimi olması lazım. Benim şahsi görüşüm bu. Kimse alınmasın ama bu konuda samimiyet görmediğimi ifade etmek isterim. Çünkü Türkiye'nin 1982 Anayasasının yürürlüğe girdiği tarihten bu yana yeni bir anayasa talebi hep vardır. Yeni anayasanın nasıl olacağına dair de pek çok öneriler var, taslaklar var. Bir tecrübe, bilgi birikimi vardır. Siyasetin de bu konuda yetkinliği var. Bizim ilim dünyamızın da bu konuda yetkinliği var. Sivil toplum kuruluşlarının da vardır. Fakat Meclis Uzlaşma Komisyonu, bildiğiniz gibi oluşturuldu. Biz AK Parti grubu olarak, 326 milletvekilimiz olmasına rağmen eşit sayıda temsili kabul ettik. Bizim derdimiz de 'bu, AK parti anayasası' demesinler. 'Hepimizin anayasası' desinler ve herkesin istediği gibi birşey olsun. Bu niye tıkandı? Tabi partiler kendi görüşlerinin anayasaya dönüşmesi konusunda ısrarcı olduğu zaman birbirine dayattığı zaman, orada siz uzlaşmayı sağlayamazsınız."

Anayasa çalışmalarında ortak metinler üzerinde uzlaşma sağlanması gerektiğini bildiren Bozdağ, "Bir adım ben geleyim, bir adım sen geleceksin. Bazı şeylerden ben vazgeçeceğim, bazı şeylerden sen vazgeçeceksin. Sonuçta ortak bir yeri bulacağız. Fakat düşünün ki bir parti 'benim şunlar şunlar kırmızı çizgilerim, ben onu tartışmam.' Öbürü, 'benim şunlar şunlar kırmızı çizgilerim, ben onu tartışmam'... Biz kırmızı çizgileri aşıp bu tartışmaları yapmayı sağlıklı şekilde maalesef başaramadık" dedi.

Başbakan Yardımcısı Bozdağ, ucu açık bir çalışmanın, yeni anayasanın hazırlanması ve yasalaşmasına en büyük engel olduğunu belirterek, şunları söyledi:

"Siz bir tarihi çalışma yapıyorsunuz. İlk defa böylesi bir konsensus oluşmuş. Milletin büyük bir desteği var bu sürece ve ucu açık bir çalışma yapıyorsunuz. Ucu açık çalışma demek, ipe un sermek demektir. Ucu açık olduğu için hesap edin, 2011 yılının Ekim ayında komisyon kuruldu. 1 yılda bitecekti, olmadı. 2013'ün Nisan'ı dendi, Temmuz'u dendi. Şimdi bugüne geldi. Önümüzdeki takvime baktığımızda, ne var Türkiye'yi bekleyen gerçek? Mahalli seçimler var. Arkasında ne var? Hemen mahalli seçimlerin arkasından kısa süre sonra cumhurbaşkanlığı seçimi başlıyor. Şimdi akıl var. Hepimiz sağduyu sahibi insanlarız. Herkes seçim meydanlarında olurken, mahalli seçim için, cumhurbaşkanlığı seçimi için uğraşırken, anayasa yapma işini nasıl başaracağız? Onun için biz dedik ki 'bu işi ucu açık yapmayalım. Gelin 2012'nin içinde bitirelim. Bitmedi, bunu Nisan'a kadar bitirelim. Nisan'dan sonra bunu tartışmaya açalım. Ondan sonra 2013'ün içerisinde Meclis safhasını tamamlayıp, bunu bitirelim. Süre konusundaki ısrarımızın nedeni bu. Fakat komisyona yeni anayasa yapmak için oturmak ayrı şey, yeni anayasa yapılmasın diye oturmak ayrı bir şey."


ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ

Bozdağ, anayasada kısmi değişikliğin gündeme gelip gelmeyeceği yönündeki soru üzerine, şunları söyledi:

"Sayın Başbakanımız, 48 madde üzerinde bir uzlaşmanın olduğu dönemde 'biz bunu yapalım' dedi, böyle bir çağrısı oldu. Yeni anayasa eğer ortaya çıkarsa ki çıkması bizim temel arzumuzdur, uzlaşmayla yapılacak yeni anayasayı biz Parlamentodan süratle geçirmeye razıyız ve bu konuda her türlü adımı atarız. Fakat eğer olmazsa, sayın Başbakanımız da söyledi, 2 yıldır çalışıyor bu komisyon, belki daha da fazla çalışacak. O zaman bu komisyondan ortaya çıkan bir ürün var. Partilerin üzerinde uzlaştığı kısımlar var. Biz tamamını yapamadık, o zaman uzlaşılan kısımları hiç olmazsa hayata geçirelim. En azından milletimiz, bizim uzlaşarak adım atabileceğimizi de görmüş olur. Anayasada da bu anlamda uzlaşılan konularda, hiç olmazsa önemli reformları beraber yapmış olursunuz."

"Karşısında durmamız lazım"

"Beşiktaş-Galatasaray derbisinde çıkan olayların Çarşı grubunun pasifize edilmesi için organize edildiği" yorumu yapıldığı belirtilerek, olaylara ilişkin görüşü sorulan Bozdağ, yaşananların çok çirkin olduğunu dile getirdi.

Olayları tasvip etmenin mümkün olmadığını aktaran Bozdağ, şöyle devam etti:

"Sporun içine şiddetin karıştırılması, ideolojilerin karıştırılması, siyasetin karıştırılması, en evvela o spor kulüplerine herkesten daha fazla zarar verir. Taraftarlara en büyük zararı verir ve milletimizin birlik ve dirliğine de en büyük zararı verir. Onun için ben her zaman söylüyorum, buradan bir kez daha söylüyorum: Spora kim siyaseti bulaştırmak istiyorsa, bulaştırıyorsa, kim ideolojik kavgalarını, takımlar, kulüpler üzerinden yapıyorsa, yapmak istiyorsa, kim statlara, spor alanlarına küfürü, hakareti, şiddeti sokuyorsa, sokmak istiyorsa, hep beraber onların karşısında durmamız lazım. Takımları, bir takım ideolojik grupların, marjinal grupların arka bahçesi veya eylem yapmak istediği zaman taşeron eylemcilerin devşirildiği alanlar haline birileri getirmek istiyorsa, evvela o takımlara, herkese zarar verir."

Başbakan Yardımcısı Bozdağ, bazı futbolcuların "Rabia işareti" yaptığı hatırlatılarak, bunun da siyasi mesaj sınıfında mı değerlendirilmesi gerektiği ve sporda siyasetin çerçevesinin ne olduğu yönündeki soru üzerine, "Bazısı haç çıkarıyor, bazısı dua yapıyor, bazısı secdeye kapanıyor. Onlar da siyaset ararsanız, onlara siyaseti yamarsanız, o zaman siz herşeyi siyasallaştırmış olursunuz. Yani siyasetin sınırlarını bizim iyi çizmemiz lazım" dedi.

"Takımların, siyasetin ayrıştırdığı Türkiye'yi birleştiren bir fonksiyonu var"

Bozdağ, takımların herkesin ortak değeri olduğuna dikkati çekerek, "Benim üç tane yavrum var. Biri Galatasaraylı, biri Fenerbahçeli. Şimdi üçüncüsü var, ikisi uğraşıyor 'bizim takımdan olsun' diye. Beşiktaş Kulübü'nün taraftarları arasında AK Parti'liler var, CHP'liler var, MHP'liler var, BDP'liler var. Galatasaraylılar'ın arasında da öyle, herkes var. Fenerbahçeliler'in arasında da öyle, herkes var, her parti var. Nasıl yapacağız? Bakın takımların esasında siyasetin ayrıştırdığı Türkiye'yi birleştiren de bir fonksiyonu var. Çünkü bir takımın içinde bütün partilere, bütün ideolojilere, sahadaki takımın taraftarları arasında bütün partilere, idelojilere sahip insanlar var. O yüzden bu gibi çalışma yapan ve yaptıranlar karşısında, partiler olarak bizlerin, hükümet olarak hepimizin, basının ama herkesin mutlaka karşı durması lazım" değerlendirmesinde bulundu.

Bir spor kulübünün taraftarlarının kulübün birtakım isimlerini, sıfatlarını kullanarak eylemlere girmesini doğru görmediğine vurgu yapan Bozdağ, "Ona da herkesin tavır koyması lazım. Çünkü bu kulübü, siyasete bulaştırmaktır, ideolojiye bulaştırmaktır. Kulüpleri siyasete, ideolojiye birileri bulaştırıyorsa, kulüpler onunla ilgili de tedbirlerini almalıdır. Çünkü bunlar bir ideolojinin kulüpleri değil" ifadelerini kullandı.



Bekir Bozdağ, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün ABD'de yaptığı konuşmada Gezi Parkı eylemlerine ilişkin açıklaması hatırlatılarak yöneltilen soru üzerine, "Sayın Cumhurbaşkanımızın görüşüdür. Onun üzerine bir değerlendirme yapmayı doğru görmüyorum" dedi.


"İnsanlar, sahip oldukları pozisyonlara göre konuşuyor"

"Toplumda kutuplaşma tartışması Gezi Parkı eylemlerinden bu yana devam etmekte ve spor salonlarına ya da sahalara kadar yansıyacak şekilde bu kutuplaşmanın tezahürlerinin ortaya çıktığı söyleniyor. Bu sert halin ya da yüksek tansiyon halinin aşılması için bir şey yapılması gerekiyor mu ?" sorusu üzerine Bozdağ, şunları kaydetti:

"Türkiye'de kutuplaştırma olayı yeni değil. Esasına bakarsak insanlar, birbirinin karşısında sahip oldukları pozisyonlara göre konuşuyorlar. Diyelim benimle ilgili birisi görüş beyan ediyor. Bekir Bozdağ'ı tanır mı? Tanımaz. Adam oturduğu zaman, masada benim aleyhime bir sürü şey söylüyor. Yahu tanıştın mı? Yok. Konuştun mu? Yok. Kitabı var, okudun mu? Yok. Görüşlerine baktın mı? Yok. Konuşuyor, nereden kaynaklanıyor? Kategorize etmişiz. AK Parti'deyse şurada oluyor. Örneğin şimdi medyadan birisi kalkıyor, diyor ki; 'Ben AK Parti'ye oy verdim'. Ona 'yalaka' demeyen neredeyse kalmıyor. 'Vay sen de mi yalakasın?' CHP'ye oy verdim dediği zaman kimse hiçbir şey demiyor. Yani mahalle baskısı, kutuplaştırma, ötekileştirme dediğiniz şey bu."

İnsanların, hükümetin icraatlarını başarılı bulduğunu söylediklerinde "Sen de yandaş gruba katıldın" şeklinde itham edildiğini anlatan Bozdağ, "Sezen Aksu, hatırlarsanız Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi ile ilgili olumlu açıklamalar yaptı. Neler söylendi. Baktığınız zaman pek çok şeyde sanat camiasından, siyasetten, medyadan her alanda biz toplumu ne yapıyoruz? İnsanlar öyle, böyle bölüyor bir şekilde. Onun için Türkiye'de insanları kategorize ederek, ben, sen, o, bu, şu, falan gibi algılamanın ötesine geçip, yapılanlar doğru mu? yararlı mı? gerekli mi? Yapanın kim olduğuna bakmaksızın doğruysa alkışlamayı başardığımız zaman, biz iyi bir noktaya gideriz" diye konuştu.

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, AK Parti ve hükümet olarak, insanların doğru ve iyi olanları yapan kim olursa olsun alkışlayan bir noktaya gelmesini arzu ettiklerini kaydederek, politikalarını o anlamda uyguladıklarını sözlerine ekledi.

"Anayasada meşruiyet sorunu doğmaz"

Bozdağ, yazılı tarihinde Türk milletinin ilk defa kendi devlet başkanını doğrudan seçeceğini kaydederek, devlet başkanlarının, cumhuriyetin kurulmasına kadar birtakım farklı yöntemlerle, kurulduktan sonra da TBMM'den seçildiğini anlattı.

"Anayasada meşruiyet sorunu doğmaz mı?" sorusu üzerine de Bozdağ, böyle bir sorunun doğmayacağını, cumhurbaşkanını halkın seçmesinin bir anayasa maddesi olduğunu ve bunun yürürlükte bulunduğunu, bundan geri dönüş olmayacağını ifade ederek, "Halkın yüzde 69 ile 'evet' dediği bir şeyin nasıl meşruiyet tartışması olur? Doğru bir şey. Bu, demokratikleşme konusunda Türk tarihinin içerisinde yapılmış en önemli adımlardan bir tanesi" dedi.

AK Parti'deki "en fazla üç dönem milletvekilliği yapma" kuralı

AK Parti'deki "en fazla üç dönem milletvekilliği yapma" kuralının değişip değişmeyeceğine de değinen Bozdağ, bu durumun partilerin değişimi ve gelişimi için son derece önemli olduğunu aktararak, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bu konuda açıklamaları olduğunu, parti olarak bunun gerekli olduğuna inandıklarını söyledi.

Bozdağ, "Artık koltuklara yapışan siyasetçi değil, koltukları bırakan ve yenilere devreden, daha iyilerini Türkiye'nin gündemine getirmeyi de siyasetinin ana ilkesi edinen bir anlayışı biz benimsedik. Yani kasetlerle, CD'lerle genel başkan değişikliği, parti içi değişimler olursa daha mı iyi? Biz, demokratik usulle bırakalım. Bazıları ölünce bırakıyor. Tadında bırakalım" ifadelerini kullandı.

Bursa Valiliği'nin Romanlarla ilgili TBMM'ye gönderdiği yazı


"Bursa Valiliği'nin TBMM'ye gönderdiği yazıyı da sormakta yarar var. Romanlar için kullanılan ifadeler söz konusu yazıda çok tepki çekti. Valilik, Romanların hırsızlık, uyuşturucu ticareti, kapkaçla hayatını sürdürdüğünü yazmıştı. Bir süre önce AB'nin Türkiye İlerleme Raporu'nda da bu konudaki ön yargılara dikkat çekilmişti. Yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?" sorusuna karşılık Bozdağ, yazının valinin imzasıyla değil, vali yardımcısının imzasıyla gittiğini belirtti.

Bozdağ, şöyle devam etti:

"Ancak ister vali yardımcısının ister valinin imzasıyla gitsin, fevkalade yanlış bir yazıdır. Öyle bir yazı olmaz. O, bizim devletimizin, hükümetimizin bakışını asla yansıtmaz. Romanlar bizim kardeşimiz, bu ülkenin valisi kadar, o yazının altında imzası olan kadar bu ülkenin eşit vatandaşıdır. Türkiye'de farklı pek çok insan grubu var. İnanç bakımından, etnik bakımdan her grubun arasında yanlış yapan insanlar olabilir. Bir Türk hırsızlık yaptığında 'Bütün Türkler böyledir', bir Kürt hırsızlık yaptığında 'Bütün Kürtler böyledir' veya bir başka gruptan bir şey yapıldığında 'Bunlar böyledir' diye genelleme yapmaya kimsenin hakkı olmaz, olamaz da. Bu doğru değil. Hükümetimizin politikalarına da uygun değil. Devletimizin anlayışına da uygun değil. Biliyorsunuz biz, Roman kardeşlerimizle bir açılım paylaştık. Bu çerçevede bizim hukukumuzda olan Roman vatandaşlarımızı inciten bütün ifade, ibare ve kanuni değişimleri yaptık. Valilerle, müsteşarlarla, Roman kardeşlerimizle toplantı yaptık. Bu konudaki bir anlayış devrimini beraber yapalım diye. Ama belli ki ileri manada zihniyet değişikliğini hala başaramamışız. Zamana ihtiyacımız var, onu da aşacağız. Ama bu çirkin bir yazı, kabul etmemiz asla mümkün değil."


Haberin Devamı