Gazete Vatan Logo

Felaketin tanığı yok çünkü hepsi ölmüş!

Tanıksız bir felaket bu! Tsunamiyi, dev dalgaları karaya vuruşunu gören yok. Çünkü görenler ölmüş. Bir kadın var dediler. Buldum onu. Dalga vurmuş, ormana düşmüş. Konuşmuyor sürekli 'Allah' diyor!

Banda Aceh: Muson yağmurlarının altında, Hindistan cevizi kokusuna bulanmış sakin bir ada parçası iken, bir Pazar sabahı sadece iki saat içinde dünyanın en talihsiz coğrafyası oldu. 26 Aralık felaketinde ölenlerin sayısı şu ana kadar 280 bin. Bunun 170 bini Endonezya'ya bağlı Aceh Sumatra Adası'na ait. O adanın en kuzeyindeki Banda Aceh kenti ise 144 bin ölüyle "felaket birincisi". AKP Sakarya Milletvekili Süleyman Gündüz 16 Ocak-21 Ocak tarihleri arasında buradaydı. Güneşin Türkiye'den yaklaşık 6.5 saat önce doğduğu, askeri bir kargo uçağıyla 16 saat uzaklıktaki, Gündüz'ün deyimiyle 'ecelsiz ölüm şehri' nde... Kızılay'ın 12 tonluk tıbbi ekipmanını bölgeye götüren Gündüz, siyasetçi olmasının yanı sıra büyük Sakarya depremini de yaşayan hem bir doktor hem de profesyonel bir fotoğrafçı gözüyle izlenimlerini VATAN'a anlattı:

* Uçak adaya yaklaştıkça nasıl bir manzara başlıyor?
O yükseklikten bile altınızdaki coğrafyada bir Nuh Tufanı yaşandığı belli oluyordu. Kıyamet sahnesiydi sanki... Daha o anda tüyleriniz diken diken oluyor..

* Uçaktan iner inmez ilk fark ettiğiniz neydi?
Kaos! Bölgeden gitmeye çalışanlarla, akrabalarını aramaya gelenler ve yardım getirenlerin yarattığı bir kargaşa ortamı. Bağırıp çağıran, nereye gideceğini bilmeyen telaş içinde insanlar... Sürekli inip kalkan uçaklar... Tam bir kaos!

* Peki şehir nasıldı?
Araç ilerledikçe ilk karşılaştığımız ıslaklıktı. Dev dalgaların yıkadığı kent aynı zamanda günde 3-4 saat süren Muson yağmurlarıyla sürekli ıslanıyor ve dolayısıyla her yer ıslak. Sıcaklık da 30 derece olduğundan sürekli bir nem var. Ve ağır bir koku. Artık maskesiz dolaşamaz bir hale geliyorsunuz. Meğer iki toplu mezarlık şehre çok yakınmış. Ölülerin üstünü örten çamur her yağmurla birlikte akıyor ve siz de binlerce ölünün kokusunu soluyorsunuz.

* Kentin içindeki manzarada dikkatinizi en çok neler çekti?
Birincisi tsunaminin gücünü görüyorsunuz. Saatte 900 km. hızla önüne ne kattıysa sahilden 7 kilometre kadar içeriye atmış, sonra da aynı hızla alıp götürmüş. Mesela ortada beton enkaz yok. Onları alıp götürmüş. Evlerin sadece yerde temelleri kalmış. Resmen evin planını oradan görebiliyorsunuz. Ağaçlara takılı battaniye var ya da bir koltuk... Çöplük gibi ama enkaz yok. Enkazı olmayan bir deprem. Mahalleleri, siteleri böyle alıp götürmüş. İkinci fark ettiğim ise neredeyse her yerde albümlerden saçılmış fotoğraflar vardı. Neden bilmiyorum ama dikkat çekecek kadar fazlaydı.

* Ya peki cesetler?
Her yerde... Yolunuza bir sac parçası ya da bir kapı çıkıyor. Kaldırıyorsunuz, altında ceset. Artık yıpranmaya başlamışlar.

* O bölgede 40 bin çocuğun da ailesiz kaldığı söyleniyor. O çocuklar ne kadar güvende? Evlat sahibi olmak isteyenler oradaki çocukları nasıl evlat edinebilir?
Hiç güvende değiller. Çocuk hırsızı çeteler için çok uygun bir ortam. Evlat edinmeye gelince, hükümetin tavrı çocukları vermemekten yana. Onun yerine uzaktan koruyucu aile olmanız daha mümkün. Mesela bir çocuğunuz olacak. Onun hesabına her ay para göndereceksiniz. O sizi, siz onu biliyor olacaksınız. Hatta yaz tatiline davet edeceksiniz, gelecek. Fakat henüz hukuki bir alt yapısı yok bunun. İleriki günlerde belki mümkün olabilir.

* Banda Aceh'den aklınızda en çok ne kalacak?
Tanıksız bir felaket olması! Her gördüğüm insana felaketi sordum. Tsunamiyi, dev dalgaların kıyıya vuruşunu gören yok. Çünkü görenler ölmüş. Marmara depreminde yaralı kurtulan, enkaz altında kalan insanlar gördük. Burada ise ya ölmüşler ya da kurtulmuşlar. Yaralı az. Tanık yok. Bana bir kadını söyleyebildiler, "Tsunamiyi gördü" diye... Gidip buldum. Dalga bir vurmuş, ormana düşmüş. Kurtulmuş ama konuşmuyor. Soruyorsun, anlatmıyor. Sürekli "Allah" diyor.

Gülmüyor, ağlamıyorlar duyguları kilitlenmiş
* Gözünüze çarpan yüz ifadeleri; onlar nasıldı?
Yüz ifadesi yoktu ki... Kadın, çocuk, erkek, yaşlı... Hepsinin de yüzü mattı. İnsanların ağır bir travma yaşadıkları o kadar belli ki, oradan buraya biri gelse mesela hemen fark edilir. Çünkü gülmüyor, yüz mimikleri oynamıyor. Kaldığım süre boyunca gülümseyen tek bir kişi bile görmedim.

* Ağlayan var mıydı?
O da yok. Marmara depremini ben bölgede yaşadım ve günlerce oralarda kaldım. O zaman dolaştığım her yerde insanlar yeni birisini gördüğünde acıları tazelenir, ağlamaya başlardı. Burada ise ağlamıyorlar. Duyguları kilitlenmişti.

* Kurban Bayramı'nda nasıllardı?
İşte orada dağıldılar. Sabah Bayram namazı kılındı ve insanlar birbirlerini tebrik ederken birden herkes birbirine sarıldı ve ağlamaya başladı. Bayram onları biraz olsun çözdü diyebilirim.

Zülfikir'in manevi babası oldu
Süleyman Gündüz de yaklaşık 20 gündür bölgede görev yapan Kızılay ekibiyle beraber bungalov tipi bir evde kaldı. Yardım çalışmalarına katıldı. Yüzlerce fotoğraf çekti. Resimdeki beyaz tişörtlü çocuğun adı Zülfikir. 7 yaşında. Süleyman Gündüz, Zülfikir'in manevi babalığını üstlenmiş. Zülfikir için her ay 50 dolar banka hesabına para yatıracak. Yüzyılın felaketini yaşamış bu çocuğu önümüzdeki aylarda Türkiye'de ağırlamayı istiyor.

Süleyman Gündüz kimdir?
İslam, sosyalizm ve Led Zeppelin!
Sosyalizmi İslamiyet kadar kendisine kadar yakın bulması ve Meclis'teki odasında bile ünlü rock grubu Led Zeppelin dinliyor olması nedeniyle AKP'nin renkli yüzlerinden olan Süleyman Gündüz 44 yaşında. Erzurum Atatürk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi mezunu. Sosyoloji mastırı var. Bir dönem 8'inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın özellikle Kafkasya ve Balkanlar konusunda özel danışmanlığını yaptı. Altı özel fotoğraf sergisi ve bir kısa metrajlı filmi bulunuyor. AKPM ve BAB Asamblesi Üyesi. Evli ve üç çocuk sahibi. Gündüz, geçen Eylül ayında da iç savaş yaşanan Sudan'a yine askeri uçakla yardım götürmüştü.

Haberin Devamı