Gazete Vatan Logo

Fatih Altaylı’yla ‘7.4 yetmedi mi’ tartışması!

‘7.4 yetmedi mi?’ pankartı üzerine hakarete varan sözler sarf ettiğini hatırlatınca tartışma yaşandı

AKP’li Kıyıklık, gazeteci Fatih Altaylı’ya, başörtülü kız öğrencilerin depreme atıf yapan ‘7.4 yetmedi mi?’ pankartı üzerine hakarete varan sözler sarf ettiğini hatırlatınca tartışma yaşandı. “Benim yanımda dese döverim” diyen Altaylı, 28 Şubat süreci için “Sivil katkısı vardı” tespitinde bulundu

28 Şubat Alt Komisyonu dün Habertürk Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı’yı da dinledi. Altaylı ile Komisyon üyesi AKP Milletvekili Feyzullah Kıyıklık arasında 1999 depreminin ardından üniversite önünde eylem yapan kızların açtığı ‘7. 4 yetmedi mi?’ pankartıyla ilgili atışma yaşandı. Altaylı, o dönemde Radyo D’de bu pankartı açanlara hakaret içeren bir değerlendirme yapmıştı. Komisyon üyesi Feyzullah Kıyıklık, üniversite önünde pankart açan başörtülü kız öğrencilerle ilgili bu konuşmasını sordu. Kıyıklık, bir dönem öğrencisi de olan Altaylı’nın o konuşmasında ağır sözler ettiğini söyleyince ilginç bir diyalog yaşandı:

KIYIKLIK: 1999 yılında Radyo D’deydiniz. 7.4...

ALTAYLI: 7.4’ü söyleyeceksiniz...

KIYIKLIK: Bir ara Marmara Üniversitesi İlahiyat öğrencileri için. Normal olarak bir kızcağız Anadolu’dan gelmiş, hiçbir kötülüğü de henüz tanıyamamış, tanımamış, sadece inandıkları bir şey var; bunun gibi yaşamak istiyoruz. Bunun için de protestolar yapan öğrenciler için ağza alınamayacak bir laf ettiniz.

ALTAYLI: Ettim evet. Ama o 28 Şubat değil, çok sonrası. 1999 sonu.

KIYIKLIK: Ama 28 Şubat devam ediyor. Kendi adınıza bir yerlerde konuşmanız hiçir şey ifade etmez ama bunu bir gazeteci olarak klozet imalatçılarına yönelik...Bu olaylardan büyük pişmanlık hissetiniz mi? Topluma neler getirip götürdüğünü düşünebildiniz mi..? Şeriatın hemen gelip sizin kellenizi götüreceğini mi düşündünüz?

ALTAYLI: Öyle bir şey düşünmedim. Kellemi öyle kolay kolay teslim etmem. Sizin almayacağınızı da biliyorum... Klozet kapağı ağır olabilir ama ben ağır laflarıyla bilinen bir gazeteciyim. Kibarlık ve nezaket kumkuması ne yazık ki değilim. Ben kız öğrencilere böyle bir şey demedim. Ne başı örtülü, ne açık, ne bir tarafı açık, böyle bir laf demem ben. Bu lafı 99’ın sohbaharında söyledim. Türkiye’de ne vardı?

BAŞ: Deprem sonrası..Tamamını okuyalım mı? Bizde var deşifresi.

ALTAYLI: “7. 4 yetmedi mi?” pankartı... Benim akşam evimde misafir olan, sizin talebeniz olan arkadaşımla yemek yedik. Sabah erken işim var. Erken gideyim otelde yatarım, diyerek Adapazarı’na gidip... Orada ölmüş bir arkadaşım var. Depremden bir kaç sonra bölgeye gittim, yaşananları gördüm. 30 bin belki 40 bin kişinin öldüğü bir şeyde ölenler arasında dincisi, dinlisi, muhafazakarı var... Bence Türkiye’nin en muhazakar bölgesinde olmuş bir deprem, bu işlerle bir alakası varsa eğer, diye düşünenler için söylüyorum... 7.4 yetmedi mi..? Yani beni tehdit ediyor. Size bir deprem daha gelecek. Bir 30 bin daha. Bunu kim yapabilir ya? Bunu söylemek masumane bir şey mi hocam? ‘7. 4 yetmedi mi’ diyerek 30 bin canın üzerinden kendi davanı istediğin gibi savun. Hiçbir şey diyemem ama benim Kanal D’de çalışan mesai arkadaşımın annesi babası depremde ölmüş. En yakın arkadaşlarımdan birisi otelin altında kalmış, birisi kalkacak ‘7.4 yetmedi mi?’ diyecek. Benim yanımda dese döverim onu... Sen hakkını savun, ‘Beni serbest bırakın, bana izin verin’ de. Ne dersen de... Bir gün bir şey demiş miyim? ‘7. 4 yetmedi mi?’ hakikaten çıldırttı.

KIYIKLIK: Ben tutanaklara geçilsin diye söylüyorum. Türkiye’de bu tür yanlışlıklar yapanlar mutlaka niye yaptıklarını kendilerine göre de makul olarak açıklıyorlar. Ben onun için Banker Bülo’yu çok beğeniyorum. Sor ki bir niye yaptım, diyor.

ALTAYLI: Siz normal karşılıyor musunuz ‘7. 4 yetmedi’ diye pankartı hocam?

‘Mesut Yılmaz’ı falan sevmem’

Gazeteci Fatih Altaylı, ‘Sürekli aydınlık için 1 dakikalık karanlık’ eylemiyle ilgili şunları söyledi:

“Ben de destek verme gereği hissettim. Bir süre sonra bu eylem Türkiye’de iktidar karşıtlarının ortak eylemi haline geldi. O hale gelmesi sonucunda o eylemin gerçek maksadı ortadan kalktı. Erbakan ‘Gulu gulu dansı yapıyorlar’ dedi. Ben de garip hale gelince kestim. Ben bir gazeteci olarak bunun içinde olmam. Aydın Doğan bu eylemin, işin şirazesinden çıktığı konusunda benimle aynı fikirdeydi. ‘Fatih bu işin içinde arkadaşlar olmasın’ diye uyardı. Allahı var yani adamın. Kimsenin halkın tercihinin üzerinde kendini görecek bir güç olmaması lazım. Demokrasi istemek her dönem suçlayacak birini bulmak değildir. 20 sene sonra başka gazeteciler olur burada. Ben o dönem patrondan randevu istedim. Mesut Yılmaz’ı falan sevmem. ‘Niçin bu kadar tarafız?’ dedim Aydın Beye. Bana, ‘Ben de anlamadım, şartlar öyle gelişti’ dedi. 28 Şubat süreci. Gülçin Telci, Ankara’dan gelmişti. Şen şakrak, hafif deli, farklı biriydi. ‘Bu askerler kafayı bozmuş galiba, darbe yapacaklar’ dedi. Genelkurmay’dan randevu istedim. Niye bilmiyorum, haddime mi bilmiyorum. Çevik Bir ile kısa bir sohbetimiz oldu. ‘Darbe söyleniyor, sakın böyle bir şey yapmaya kalkışmazsınız inşallah’ dedim. ‘Nereden çıkarıyorsunuz?’ dedi. ‘Bırakın Türk halkı kendi söküğünü dikmeyi öğrensin’ dedim. Biraz bozuldu. Sonra çıkardılar zaten yanından.

28 Şubat biraz daha sivildi. Sivil katkısı vardı. MGK üyesi bakanlar başbakanlar kimi imzalayarak kimi imzalamayarak bu süreç içinde sivil payda vardı. Diğeri ise MGK bildirisi, doğrudan Genelkurmay Başkanı tarafından hazırlanmış yüzde yüz askeri bir şey.

Haberin Devamı