Gazete Vatan Logo

Et yemezsek ölür müyüz?

Dengeli beslenmeyle hayat kalitesini artırmak, birçok hastalığı henüz ortaya çıkmadan önlemek, bazı hastalıkları ise belli diyetler vasıtasıyla hafifletmek/tedavi etmek mümkün...

Et yemezsek ölür müyüz?

Beslenme tarzımızın sağlığımızla olan direkt ilişkisi artık herkesin malumu. Dengeli beslenmeyle hayat kalitesini artırmak, birçok hastalığı henüz ortaya çıkmadan önlemek, bazı hastalıkları ise belli diyetler vasıtasıyla hafifletmek/tedavi etmek mümkün... Lakin yine de üzerine düşünülecek çok şey var. Öncelikle bizim ne yediğimiz kadar yediğimiz şeylerin nerelerde yetiştiği, büyüdüğü, onların besin öğesi olarak ne kullandıkları önemli. Gazete Habertürk'ten Damla Çeliktaban imzalı yazıya göre; mesela yumurta sağlıklı bir besin, “Günde bir iki tane yiyebilirsiniz” diyor beslenme uzmanları; peki her yumurta sağlıklı mı? Mesela hiç güneş ışığı görmeyen kafeslerde büyütülmüş, hareket edebileceği alanı olmamış, 5-6 ayda geleceği boya 1-2 ayda ulaşmış, GDO’lu yemlerle beslenmiş bir tavuğun yumurtası ya da eti sağlıklı olabilir mi? Endüstriyel amaçla yetiştirilmiş mera hayvanlarının etlerini yemek ne kadar iyi olabilir? Bu konuda düşünmeye başlamak lazım artık.

İŞLENMİŞ ETLER

Geçen hafta Açık Radyo’nun web sitesinde okuduğum bir haberde, özellikle hayvansal gıda ürünleri tüketme alışkanlığımız konusunda detaylı sorular sormamız gerektiği açıkça vurgulanıyor. Kaynağı Truthdig olan yazının adı “Kendimizi yiyip bitiriyor ve hasta ediyoruz”... Yazıda hayvansal ürünlerin sağlık için iyi olmasının içi boş bir iddia olmasının yanı sıra bu ürünlere yönelik fayda algımızın hayvancılık lobisinin gayretlerinin eseri olduğundan söz ediliyor. Hayvan ürünleri endüstrisi, üniversiteleri ve sağlık kuruluşlarının yaptığı araştırmaları finanse ederek, hayvansal ürünlerin zararlarını hasır altı edip faydalıymış gibi gösteriyor deniyor. Yazının içinde hangi firmaların nerelere bağışlar yaptığı da var. Havada bir iddia olmadığı belli. Bunların haricinde 3 önemli nokta var: Birincisi işlenmiş etlerin (sosis, sucuk, salam ve türevleri) Dünya Sağlık Örgütü tarafından birinci derece karsinojen (doğrudan kanser yapıcı madde) olarak sınıflandırılmış olması. Bunu bilip de kahvaltıda yesin diye çocuğuna salam verebilecek anne var mı merak ediyorum. Yalnızca kanser de değil; bu ürünlerin tip 2 diyabet hastalığının gelişmesiyle de bire bir ilgisi olduğu tespit edilmiş.

Haberin Devamı

İNEK SÜTÜ VE TAVUK

Haberin Devamı

İkincisi inek sütüyle ilgili. Çin’de 20 yıldır beslenme ve hastalık ilişkisi araştırması yapan bir bilim adamının ifadesine göre, inek sütü içmek, içirmek sağlık için yapılabilecek en kötü şeylerden biri. İnek sütünün varlık amacının 20-30 kiloluk bir yavruyu 600 kiloluk bir ineğe dönüştürmek olduğunu, bunu da içerdiği maddeler sayesinde hızlı ve patlamalı bir büyüme olarak tasarladığını; sütün her şeyin (kanser hücrelerinin dahi) daha hızlı büyümesine yol açtığından bahsediliyor.

Sonuncu nokta ise tavukla ilgili. Tavuğun nasıl büyüdüğü, ne yediği, nasıl yaşadığı bir yana (o yana bakanlar zaten tavuk yiyemiyorlar) tavuğun kesildikten sonra maruz kaldığı işlemleri anlatıyor. Detaylarını merak eden, yazıyı açsın okusun. Ben şu kadarını söyleyeceğim; hayatınızda hiç kümesten çıkma tavuk pişirmediyseniz bilemeyeceğiniz bir şey bu; çünkü tavuk dediğiniz şey marketten satın alındığında olduğu gibi beyaz, temiz, pirüpak bir şey değil... Velhasıl vejetaryen olmak için çok sebebimiz var. Hem kendimiz, hem dünyanın geleceği, hem de çocuklarımızın sağlığı için gelecek yıllarda karşı karşıya kalacağımız asıl sorunun gerçek gıdaya ulaşmakla ilgili olacağını düşünüyorum. Hanlar, hamamlar, banka hesapları yerine bir küçük toprak parçasında temizliğinden ve iyiliğinden emin olduğun gıdayı yetiştirmenin hakiki yatırım olduğuna inanıyorum zaman geçtikçe...

Haberin Devamı