2013-1453=500+60 yıl eder!

Haberin Devamı

“Ben karşınızda bir belediye başkanı Başbakan olarak duruyorum. Sizi en iyi ben anlarım.” Bu sözler, kendisini hâlâ İstanbul’un Belediye Başkanı gibi gören, 76 milyonluk Türkiye Cumhuriyeti'nin on yıllık Başbakanı'nın, Taksim Gezi’de olanları anlamamaktaki inadının belgesidir. Zaten o yüzden Başbakan, onca yılın deneyimine karşın, duygusallığından ve önyargılarından arınıp, küresel sermayenin patronu ABD’nin, Avrupa Birliği'nin, NATO’nun, Arap Baharı'nın, Şanghay İş Birliği Örgütü'nün ve daha önemlisi de, dinler arasında ve İslam’ın kendi içinde tırmanan şiddetin gerçek yüzünü, doğru dürüst yorumlayamıyor! Yoksa Irak savaşı sonrası Orta Doğu’yu ABD’nin emelleri için biçimlendirme projesi BOP’un temsilcisi olur muydu? Komşularımızla “0” sorun amacıyla yola çıkıp, kemikleşmiş Filistin sorununu Hamas yandaşlığıyla, Suriye iç savaşını bir zamanların aile dostu Beşşar Esad’ı düşman kardeş ilan etmekle çözmeye yeltenir miydi?

Genç yaşta milletvekili olduğum ilk yıl, partimin usta politikacılarından biri, “sakın ağaçlara dalıp, ormanı görmezlik etme” demişti.

12 Eylül darbesi öncesi, zamanın başbakanı ve ana muhalefet lideri, sivrilen birkaç ağaçla uğraşıp, ormanı göremedikleri için ülke bu günlere geldi. Ne yazık ki, haftalardır değişimin gücü genç kuşaklar, parklarda özgürlük, eşitlik ve adalet ararken, kırk yıl sonrasının Başbakanı'nın gözü, Topçu Kışlası'ndan başka bir şeyi görmez oldu. Bütün dünyanın gözünün üstünde olduğu tek İslâm ülkesi, laik demokratik Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı, “Nerede CHP, nerede MHP? Desinler ki, biz bu projelerin (Topçu Kışlası, AKM, yeni havaalanı ve 3. Boğaz Köprüsünü kastediyor) içinde varız. Biz bir karanlık çağı kapatıp bir diğer çağı açan Fatih'i örnek alırız. Kılıçdaroğlu mu anlar, Bahçeli mi anlar, bunların eline 5 koyun ver kaybedip gelirler” diyebiliyor! 2013 yılında, bir parti lideri, kulluktan kurtarıp, bir yurttaş olarak kendisini “başbakan” yapan cumhuriyetin yerine 560 yıl önceki bir padişahı örnek alıyorsa!..

Ülkenin de, halkın da, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin de, bugün artık asıl sorunu, Başbakan'ın bir türlü demokrasinin özünü, anlayıp içine sindirememesidir. Olayların ilk gününden beri Cumhurbaşkanı Gül’den ünlü sanatçı Sertab Erener’e kadar ülkesini, halkını seven ve sorumluluk duyan herkes Başbakan'a, demokrasinin, yalnızca oy sandığı olmadığını anlatmaya çalışıyor. Ama o hâlâ, “benim yüzde ellim” demeyi, inatla sürdürüyor. O hâlâ, bilim çağının değil, 560 yıl öncesinin padişah aklını örnek almakla övünüyor. Dileriz o da bir gün, yılların bitmiş, tükenmiş akıllarını değil, kızının yaşıtı, yarını gören, okuyan akılları örnek almak gerektiğinin ayırdına varacaktır! Yeter ki o gün çok geç gelmesin.

DİĞER YENİ YAZILAR