Erzincan tulum peyniri ile Devrek bastonu göçü önler mi?

Haberin Devamı

Afyon’da Çanakkale’de üretip etiketine ‘Erzincan tipi tulum peynir’ yazmanın suç olduğunu kaç kişi biliyor acaba? Ankara Patent Genel Müdürü Kaan Dericioğlu, coğrafi işaretler konusunda denetim mekanizması kurulduğu takdirde yöresel ekonomilerde büyük canlanma olabileceğine dikkat çekti.

Anadolu toprakları buzul çağını yaşamadı. Bu yüzdendir ki Anadolu toprakları endemik bitkiler, genetik kaynaklar ve yöresel ürünler açısından çok zengin.

Zengin olmasına zengin ancak ne yazık ki bu zenginliğin farkında değiliz. Antep baklavasının değerini, Yunanlılar baklavanın patentini almaya kalktıkları zaman idrak edebiliyoruz ancak.

Dünyanın 16’ncı büyük ekonomisi olmakla övünüyoruz ancak fikir haklarının korunmasında 109’uncu sırada olduğumuzu unutuyoruz.

Fikir hakları maddesel olmayan tüm hakları içeriyor. Biz zenginliği parayla, malla mülkle ölçüyoruz. Oysa dünyanın diğer bölümü için asıl zenginlik maddesel olmayan buluşlarda. Para kaybolabilir, depremle bina çökebilir. Oysa buluşlar hiç kaybolmuyor ve asıl serveti oluşturuyor.

Ankara Patent Genel Müdürü Kaan Dericioğlu ile geçenlerde kısa bir sohbet imkanı bulmuştuk. Coğrafi işaretlerin önemine dikkat çekti. Coğrafi işaretlerin korunması halinde Türkiye’nin her yöresinin ayrı birer marka olabileceğine, göçü önleyecek kadar ekonomik açıdan zenginleşebileceğine vurgu yaptı.

Erzincan tulum peyniri ile Devrek bastonu göçü önler mi

Sözleri ve önerileri bana çok anlamlı geldi paylaşmak istedim:

“Maalesef Türkiye’de herkes ürettiği tulum peynirinin üzerine Erzincan tipi tulum peyniri yazabiliyor. Oysa bu hakka tecavüzdür, suçtur. Tipi diye bir üretim şekli olamaz. Bir tulum peyniri ya Erzincan tulum peyniridir ya da değildir. Erzincan tulum peyniri olması için de o bölgede üretilmiş olması gerekir. Çanakkale’de üretip Afyon’da üretip üzerine Erzincan tipi yazamazsınız” diyor.

Türkiye’de üretilen hemen her kavun Kırkağaç kavunu. Ya da her muz Anamur muzu...

Denetleyen yok, kontrol eden yok.

Bu kadar zenginliğin içinde denetim mekanizmasının olmaması akıl alır gibi değil.

Dericioğlu o yöre ile özdeşleşmiş ürünleri koruma altına aldığımız takdirde ekonomik açıdan yaşanacakları şöyle özetliyor:

“Coğrafi işaretler, yöreye özgü doğa ya da insan etkenlerinden kaynaklanan özellikler ile söz konusu yöre ürünlerinin diğer yöre ürünlerinden ayırt edilebilmesini sağlar ve yöre ile özdeşleşmiş bir ürünü belirtir. Coğrafi işaretin unsurlarından biri belirtildiği zaman diğerinin akla gelip gelmediğinin sorgulanması ile bir işaretin coğrafi işaret olup olmadığını sınamak mümkündür. Gerçekten de “Fıstık” sözcüğü “Antep” sözcüğünü; “Antep” sözcüğü de “Fıstık” sözcüğünü, “Çay” sözcüğü “Rize” sözcüğünü ya da “Rize” sözcüğü, “Çay” sözcüğünü çağrıştırır. Yanlış kullanım yanlış bir ürün satın aldıkları için tüketicileri yanıltır. Ayrıca yanlış kullanım yoluna başvuran işletme, halkı aldatmanın yanı sıra rakiplerine karşı da hakkaniyete aykırı bir avantaj sağlamış olur. Bu nedenlerle coğrafi işaretlerin korunması haksız rekabet hükümlerinin özel bir konusunu oluşturur. Erzincan Tulum Peyniri coğrafi işaret olarak koruma altına alınsa, üreticiler o peyniri üretmek için Erzincan’a yatırım yapar. Ya da başka hiçbir şekilde bu peynir başka yerde üretilemeyeceği için o bölge talebe cevap vermeye çalışır, ekonomik açıdan gelişir. Oraya yatırım yapan kişi ve kurumlar için de yasal güvence sağlanmış olur”

Peki ne yapmak lazım?

Maalesef bir yasal boşluk var. Bu boşluğu doldurmak lazım. Kaan Dericioğlu bu konudaki önerilerini de şöyle sıralıyor:

“Türkiye’nin en büyük ihtiyaçlarından biri, diğer Avrupa ülkelerinde var olan denetim mekanizmasının benzerini sağlayacak alt yapının bir Denetim Enstitüsü şeklinde oluşmasıdır. Türkiye’de bir denetim kurumu alt yapısı olmadığı için tesciller henüz alınmış değildir. Bu nedenle Yunan baklavası belgelenebilirken, Antep Baklavası belgelenemiyor.”

Dericioğlu bu konuda yasal boşluğu dolduracak bir taslak önerinin TOBB tarafından yapıldığına ve Haziran 2012’de bir kanun tasarısının Başbakanlığa sunulduğuna dikkat çekiyor. Bu tasarıda coğrafi işaretlere ilişkin hükümler de yer alıyor. Ancak bu tasarının ne zaman TBMM gündemine geleceğine dair bir bilgi maalesef yok.

Mai cesaret verdi Parima satışa çıktı

Piyasalarda bir durgunluk lafı aldı başını gidiyor. Konut sektörü en iyi barometre. Fer Yapı Yönetim Kurulu Üyesi Ramadan Kumova’ya göre, doğru projeler için durgunluk söz konusu değil.

Çekler geri dönüyor, esnaf iş yapamıyor. Sanayide kapasite kullanım oranları düşüyor, iç piyasada talep azalıyor. Bu tespitler son dönemde çok fazla dillendirilir oldu.

Bu tip söylemler arttığında ben hemen konut satışlarına bakarım. Biraz yangın mı yapıyoruz yoksa gerçekten durum vahim mi?

Kısa bir süre önce Anadolu yakasında Kartal’da Mai Residance’ı satışa sunan Fer Yapı, hemen bayram öncesi de Merter’de Parima Residance’ın lansmanını yaptı. Yani Fer Yapı’nın Yönetim Kurulu Üyesi Ramadan Kumova bu sorunun yanıtını alabileceğim doğru kişilerden birisi. “Nedir gözlemin?” diye soruyorum, şöyle yanıtlıyor:

“KDV belirsizliğinin bir kafa karışıklığı yarattığı kesin. 31 Mayıs 2012 tarihi itibarıyla ruhsatı alınmış doğru bölgede doğru tasarlanmış, fiyatı doğru belirlenmiş projelerde sıkıntı yok. Ancak 1 Haziran itibarıyla ruhsatı alınmış ya da alınacak projelerde büyük bir KDV belirsizliği yaşanıyor. KDV 1 mi olacak 18 mi olacak? Üretici o riski mecburen fiyatlara yediriyor. Alıcı da bu belirsizlikte biraz ürkek. Bu konuda Maliye’nin tavrını çok yanlış buluyorum. Sonuçta bu inşaatlar 3 yılda bitecek. KDV’si de tapu teslimi sırasında ödenecek. Yani Maliye kuyuya bir taş attı ancak şu an için bir geliri yok. Tam tersine belirsizlik yaratıyor. ”

‘Peki sizde durum ne?’ diye soruyorum...

“Lansmana çıkan projelerimiz gayet iyi satıyor. Biz bir durgunluk görmüyoruz. Pahalı diyen olmuyor, ki mesela Merter’de çıktığımız projede metrekare fiyatları 5 bin liradan başladığı halde. Sadece gücümüz yetmiyor sözünü duyuyoruz.

Boyner çok memnun

Fer Yapı öncelikle adını Bomonti’de I-tower ile duyurmuştu. Ancak Yenibosna’daki İst West projesi ise en dikkat çekici projesi oldu. Altınyıldız fabrika alanına Cem Boyner ile ortaklaşa inşa edilen İst-West’te son durum nedir diye merak ettim. Kumova son durumu şöyle özetledi:

“999 daire vardı, 800’leri çoktan aştık. Cem Boyner de durumdan çok memnun. Biz orada bölge standartlarının çok üzerinde butik bir proje yaptık. 70 dönüme sadece bin daire koyarak ferah güzel bir yaşam vaadettik. Belki bölgeye göre biraz pahalı sattık ama takdir edildik. İstesek daha fazla daire de yapabilirdik. Tüketici bunu gördü.”

Sadece 157 adet coğrafi işaret mevcut

Coğrafi işaret marka demek değil.

Benzer mal (eşya, ürün) ya da hizmetleri başkalarının mal (eşya, ürün) ya da hizmetlerinden ayırt etmek için kullanılan işaret, marka olarak tanımlanıyor. Coğrafi işaretler bir yöreyi - coğrafyayı tanımladığı için bir kişi ya da kuruluşa ait olamıyor ancak o coğrafyada yer alan ve ilgili coğrafi işaretin tanımladığı ürünü üreten, sunan her kişi ve kuruluşun söz konusu coğrafi işareti kullanmaya hakkı oluyor. Türkiye’de şu an koruma altına alınan 157 adet coğrafi işaret var. İşte en dikkat çekicileri:


ADANA KEBABI

AFYON KAYMAĞI

AFYON MERMERİ

AFYON SUCUĞU

AKBAŞ ÇOBAN KÖPEĞİ

AKÇAABAT KÖFTESİ

ANAMUR MUZU

ANTAKYA KÜNEFESİ

ANTEP BAKLAVASI

BAFRA PİDESİ

BERGAMA EL HALISI

BURDUR ŞİŞ KÖFTESİ

ÇUBUK TURŞUSU

EDİRNE TAVA CİĞERİ

ERZİNCAN TULUM PEYNİRİ

ERZURUM CİVİL PEYNİRİ

GÖRECE NAZAR BONCUĞU

GÜMÜŞHANE KÖMESİ

ISPARTA GÜLÜ

İZMİT PİŞMANİYESİ

İZNİK ÇİNİSİ

KONYA ETLİ DÜĞÜN PİLAVI

MARAŞ TARHANASI

PERVARİ BALI

SİİRT BATTANİYESİ

UŞAK HALISI

YAĞCIBEDİR EL HALISI

YAMULA PATLICANI

ZİLE PEKMEZİ

İstanbul’un göbeğinin göbeği...


Daha önce Güneşli’de Halkalı’da yer alan projelerin İstanbul’un göbeği diye lanse edildiğine dikkat çekmiş ve bu İstanbul’un göbeği ne kadar da büyük diye sormuştum. İşin şakası bir yana Fer Yapı’nın 12 Ekim’de satışına başladığı Parima Residance hakikaten İstanbul’un göbeğinin göbeğinde. Merter E-5 yolu üzerindeki konumu ile dikkat çekiyor. Yalın Tan ve Jeyan Ülkü’nün imzasını taşıyan özgün mimari karakteri ve tarzıyla yatırımcının ilgisini de hemen çekmiş vaziyette.

Parima Residence 12 katlı ve 126 bağımsız bölümden oluşuyor.

İster ev ister ev-ofis olarak kullanabilme özelliği ile Parima Residence, bir residence’de olabilecek tüm olanakları bir arada sunmaya gayret göstermiş. Metrekare fiyatları 4 bin 500 lira ile 5 bin 500 lira arasında. Özellikle yatırım amaçlı düşünenlerin ilgisini çekmiş vaziyette.

Fer Yapı’nın İstanbul Anadolu Yakası’nın en hızlı gelişen bölgesi, Kartal’da konumlanan “Mai Residence” projesinde de satışlar devam ediyor. Kartal, Anadolu yakasının yeni yükselen değeri. Mai Residence, Sarı Residence ve Turuncu Residence olmak üzere 2 bloktan oluşuyor. 14 katlı Sarı Residence’ı ister ev, ister ev-ofis olarak kullanmak mümkün.

Mai Residence, E-5 cepheli, direkt girişi, sahil yoluna 2-3 dakika mesafesiyle dikkat çekiyor. Kartal metro istasyonuna yürüme mesafesinde. Metrekare fiyatları 3 bin 300-3 bin 600 TL seviyesinde.

DİĞER YENİ YAZILAR