“Edet (adet) değişildi, dil değişildi
Çoğaldı fitnelik, fer (kötülük) değişildi
Feşattar (fesatçı) yetişti, el değişildi
Düz yürüyen şaraat (kanun/nizam)kalmadı.
Derdi çekmekten men de (ben de) geldim amana (teslim oldum)
Nedendi asıdı (asi oldu) bütün insan insana
Vesiyettir (vasiyet) Mevlyüt (Mevlüt) söyle kanana
Bendelerde izzet, hörmet, mehramet (merhamet) kalmadı.
Yıllar önce Kazakistan’da ata yurdu Alma Ata’da sofralarına konuk olarak onurlandığım Ahıska Türkleri arasında yer alan Aşık Mevlüt Ahmedoğlu’nun, töre gereği Aksakal’ın izniyle önce dokunaklı bir sesle söyleyip sonrasında hala sakladığım bir kağıda yazarak bana verdiği dizeler bunlar..
Yıllar öncesinden sanki yaşadığımız günleri görmüşçesine seslendirilen bu dizelerden sonra sofraya hüzün dolu bir sessizlik çökmüş, o beyaz atlara binip kaybolup giden değerlerimizle geleneklerimizin yası, yaşlı Ahıska’lıların göz pınarlarına birer damla olarak yansımıştı.
Çoktandır unuttuğumuz, bizi biz yaparak farklı kılan değerlerimizi bayramdan bayrama değil her gün içselleştirerek anımsamamızın, anımsamaktan öteye yaşamlarımızın vazgeçilmez rehberine dönüşmesinin, yerde bulunan emek ve alın teri simgesi ekmek parçalarının üç kez öpülüp başa konulduktan sonra basılmasın diye yüksekçe bir yere konulduğu, sevgi, saygı, hoşgörü, yardımlaşma ve paylaşma dolu günlerin özlemi ile Vatan okurlarının Kurban Bayramlarını en içten dileklerimle kutluyorum.