Gazete Vatan Logo

Erbil'in bilinmeyen yönü

1000 poundluk şaraplar hareketli gece hayatı...

Radikal yazarı Deniz Zeyrek bugünkü köşesinde, Erbil'in bilinmeyen yüzünü yazdı.. "Erbil'de akşamlar nasıl geçer?" diye merak ediyorsanız, cevabı bu yazıda..

İşte Zeyrek'in kaleminden öteki Erbil Erbil'i nasıl bilirsiniz? Ya da Erbil denince aklınıza ne gelir? Doğrusu,
ABD'nin Irak'ı işgalinden sonra hiç görmediğim için bu sorular 10 gün önce bana sorulduğunda yanıtım çok net olurdu: Varlık mücadelesi veren yoksul bir halkın yıkık dökük Kürt kenti... Ancak, 2 Aralık Pazar günü Petrol-Gaz Konferansı için gittiğim kentte geçirdiğim üç gün, hafızamdaki bu imajı temelinden sarstı. Erbil'deyken twitter aracılığıyla çok az bölümünü paylaştığım ve dinamik bir geri dönüş aldığım izlenimlerimi bugün daha detaylıca Radikal okurlarıyla paylaşmak niyetindeyim. Erbil denilince akıllarına Kürt sorunu gibi koyu siyasi kavramlar gelen okurlarımın iznini rica ederek, Erbil'deki şatafata ilişkin birkaç gözlem aktaracağım.

İLK DİKKATİMİ ÇEKEN PİSTLER

ABD'nin Erbil'i Erbil Havaalanı'na indiğimizde ilk dikkatimi çeken pistler oldu. Gerçekten normalden geniş ve uzun oldukları gibi ticari uçuş standartlarının üzerinde bir standarda sahipti. Türk şirketlerinin inşa ettikleri görkemli havalimanı binasının etrafındaki uçsuz bucaksız alanı da geniş ve uzun pistlerle birlikte değerlendirince durum açığa çıkıyordu. ABD ordusu bugün Irak ya da İran ile ilgili bir aksiyon yaratmak istese, herhalde en büyük askeri kargo uçakları C-130 Hercules ya da C-160 Transall'ın ötesinde geleceğin askeri nakliye uçağı olarak tasarlanan FIMA bile rahatlıkla bu pistlere iniş yapabilecektir. Bu da Irak'ı terk eden ABD ordusunun, "sivil güçleriyle"
yayılmaya başladığı bu bölgeye bir gün tekrar dönebilme ihtimalini hesaba kattığını gösteriyor olsa gerek.

Havaalanından yoğun güvenlik önlemleri arasında kente girip şehre doğru ilerlerken ilk dikkatimi çeken, daha önce petrol üreticisi Arap ülkeleri ile Teksas'ta gördüğüm devasa ciplerdi. Eee, her taraftan petrol fışkıran bir
bölgede gayet normal bir durum olsa gerek.

BAŞI GÖĞE EREN BİNALAR

Bu arada başka bir dikkat çekici unsur da 'başı göğe eren' binalar oluyor. Divan Oteli'nin muhteşem binasının tam karşısındaki cam plaza ve etrafındaki villalar adeta, "Dur yolcu, burası 2002'de geldiğin Erbil değil" mesajı veriyordu. Barzanicilerle Talabaniciler arasında çatışmaların yaşandığı dönemde yatacak otel bulamayan biri olarak, Erbil'de 5 yıldızlı otellerin, 'camdan' plazaların artmaya başlaması da köprünün altından çok sular aktığının başka bir emaresiydi. Eminim, böyle devam ederse Erbil'in
orta yerinde 10 yıl sonra Manhattan benzeri bir bölge bulabiliriz.

KENTİN EN İŞLEK BÖLGELERİNDE NİŞANTAŞI ATMOSFERİ

Kentin en işlek bölgelerinde tanıdık bildik markalarla dolu alışveriş merkezleri Nişantaşı atmosferi yaratıyor. Söz konusu AVM'lerin önündeki park sorunu ve içerideki doluluğu görünce de kişi başı 300 dolar olan milli gelirin son 5 yılda kişi başı 5 bin dolara çıkmasının etkilerini hissediyoruz. Otele girip çıkan petrolcüleri gördükten sonra da, kaldığımız otelin girişindeki Beymen mağazasının, İstanbul'un lüks semtlerinden birindeki mağazasından sonra en çok satış yapan ikinci Beymen mağazası olduğunu anlattıklarında nedense hiç şaşırmıyoruz.

KAPİTALİZM CANAVARI ERBİL'DE

Bu tabloyu anlattıktan sonra hemen 'Bütün Erbil öyle değildir' diye düşündüğünüze inanıyorum. Haklısınız; Erbil'in belki de dünyanın ilk yerleşim yerlerinden biri olan kalesi etrafındaki ikinci el pazarını görünce de gelir uçurumunun hayli fazla olduğunu, 'vahşi kapitalizm' dedikleri canavarın Erbil'i de mekân tuttuğunu görüyoruz.

1000 POUND'LUK ŞARAP

Doğrusunu isterseniz, Bölgesel Yönetim'in İngiltere'den transfer ettiği yeni Petrol Bakanı Ashti Havrami'nin bu sektördeki yolsuzluğu bitirdiği söyleniyor. Ancak Barzani ve Talabani ailesinden olanların zenginliği gözlerden kaçmıyor. Bölgesel Yönetim Başbakanı Neçirvan Barzani'nin muhteşem bir şarap kavı olduğunu, itibarlı konuklarına şu andaki piyasa değeri bin İngiliz Sterlini'ni aşan şaraplar açtığını söylesem, bilmem inanır mısınız?

UKRAYNALI SAKSAFONCU

Erbil'de akşamlar nasıl geçer diye sorarsanız, herkesin cevabı, "Hıristiyan mahallesi Ainkawa'ya gidin" oluyor. Ancak 5 yıldızlı otellerin lobileri, restoranları ya da barları da oldukça hareketli. Divan Oteli'nin lobisinin sağ
tarafında sigara serbest ve bu özgürlüğü herkes puro ile taçlandırmakta anlaşmış gibi. Göz gözü görmüyor ama lobiden çok bir puro kulübü havası yaratıyor. Aynı oteldeki Japon restoranı, gecenin ilerleyen saatlerinde bara dönüşüyor ve suşi yedikten sonra arkadaşlarınızla 'networking' işini aynı mekânda sürdürebiliyorsunuz. Eğer Teksaslı bir kovboy iseniz, diğer lüks otel Rotana'nın çatı katındaki cazz bardaki Ukraynalı saksafoncu ve tek yumurta ikizi piyanist de kendinizi ABD'de hissetmenize yardımcı olabilir. Nitekim, bir petrol şirketinin aynı otelde düzenlediği yemekte sahne alan saksafoncu Ukraynalı, herkesin aklını başından almayı başardı. Bu arada eğer petrolcü tanıdıklarınız varsa, o camiadan birinin evinde verdiği bir partiye de gönül rahatlığı ile gidebilirsiniz. Açılan kaliteli şaraplar, ikram edilen Küba puroları, duvarları süsleyen muhteşem tablolar,James Bond filmlerinde öne çıkan Bond kızlarını anımsatan uzun ve açıksaçlı kadın lar ve daha neler.

Haberin Devamı