Gazete Vatan Logo

Enteller butik otele, Hanslar 'her şey dahil'e gider

Varlıer, turist tipi ve tercihlerini böyle ifade ediyor. Türk turizminin başını ağrıtan dört soruna gelince... Döviz kurları, yüksek KDV oranı, özel konaklama vergisi ve alkollü içkilerden alınan özel tüketim vergisi...

* Bu yıl "patlar" mı?
İşte aynen böyle! Türkiye'de turizm basında her yıl patladı patlayacak diye yer alıyor; sokaktaki vatandaş "Bu yıl patlayacak mı" diye soruyor. Sanki bir tüp patlayacak da etrafa saçılacak! Türkiye'de turizm patladı zaten. Şu anda Türkiye, turizm sektörünün en hızlı geliştiği ülke. 2004'te dünya turizmi yüzde 10 artarken Türkiye'de yüzde 25'lik bir gelişme yaşandı. 2003'te 14 milyon olan turist sayısı bugün 17 buçuk milyon. Patladı çatladı lafları artık geride kaldı. Orayı çoktan geçtik.

* Patlamanın milâdı nedir?
1986'dan itibaren arazi tahsislerinin yapılması ve verilen teşvikler turizm yatırımlarını patlattı. 60 bin yatak varken, 1987-92 arasında 200 bin yatak yapıldı.

* Teşvik alanların devleti dolandırması pahasına mı?
O zamanlar kimse turizmi bir yatırım alanı olarak görmüyordu. Ama Rahmetli Özal'ın büyük katkısı oldu. Turizmcileri kollarından tutup, "Gelin, yatırım yapın" diye zorladı. Dünyanın her yerinde de bu iş teşvikle yapılır. Fakat birtakım yatırımcılar öz kaynakları az tutup, krediyi yüksek tutunca aldıkları teşvikleri geri ödeyemediler. Ama bu çok küçük bir azınlıktır.

* Peki ya portakal bahçeleri?
İlk yatırımlarda daha fazla yatak kapasitesi olsun diye bu tür hatalar oldu. 90'lardan itibaren turizm yatırımcısı da bilinçlenmeye başladı. Bunlar öğrenme meselesi. Düşe düşe, doğru yolu öğrendiler.

Kuşadası'nı perişan ettik
* Öğrenirken nereleri heba etttik?
Kuşadası! Perişan ettik orayı. Kemer ve Alanya da bir öğrenme alanı oldu. Hepimizin içini sızlatan yatırımlar oldu, bunu kabul etmek lâzım.

* Peki artık düzlüğe çıkıldı mı? Her şey güllük gülistanlık mı?
Hiç değil. Turizm sektöründe kâr marjı düşük. Çünkü bizim gelirlerimiz döviz, giderlerimiz TL bazında. Ve döviz TL karşısında son 3 yıldır hiç değerlenmedi. Enflasyonun artmasıyla benim maliyetlerim arttı. Ama gelirlerim tam tersi TL'ye çevirince azaldı. Ayrıca turizm sektörüne uygulanan KDV oranı çok yüksek.. Yüzde 18! Avrupa ülkelerinde turizm sektörüne genel KDV oranından daha aşağısı uygulanır. En fazla İtalya'da yüzde 10'dur. Bizim bu ülkelerle rekabet gücümüzün artırılması için KDV oranının yüzde 18'den 8'e indirilmesi lâzım.

* İndirilmezse ne olur?
Kayıt dışı ekonomi teşvik edilmiş olur. Yüksek KDV vermemek için ya maliyetleri yüksek gösterecekler ya da kayıt dışı satış yapacaklar. Özellikle orta ve küçükler kesinlikle buna daha fazla kayacaklar. Aksi takdirde kapanacak.

* Ama devletin de vergi ihtiyacı var...
Biz hesapladık; devlet KDV oranını yüzde 10'a indirdiği vakit aşağı yukarı 206 milyar TL geliri artıyor. Çünkü kayıtdışına çıkma azalıyor. Sebebi de o riski almasına değmiyor. Ne de olsa kayıt dışının da bir maliyeti var; adam sahte fatura alacak. Artı riski var. Halbuki KDV'yi yüzde 8'e indirirseniz vergi tabanı yaygınlaşacağı için devlet daha fazla kurumlar ve gelir vergisi elde etmiş olacak.

* Başbakan'a anlattınız mı?
Üç ay önce anlattık, 'Haklısınız' dedi. Ama hükümet IMF'yle 3 yıllık bir program anlaşması yaptı. Buna göre KDV oranlarında indirme yapmayacağız denildi. IMF görüşmelerinde bu söz dikkate alındı mı? Ekim ayında bu belli olacak.

* Yüzde 18'le ne kadar dayanırsınız?
Önümüzdeki yıldan itibaren Türk turizmi mecburen hizmet ve kalitesini düşürür. Bir-iki yıl sonra da "altın yumurtlayan tavuk" kesilmiş olur. Ama bu kadarla da bitmiyor, bir de şimdi üzerine Özel Konaklama Vergisi çıktı. Bunun anlamı, tesis kâr da zarar da etse toplam satış gelirlerinin yüzde 3'ünü belediyeye vermektir. Turizm gelirlerinin toplamı 24 milyar dolardır. Bunların yaklaşık 14 milyar doları otel ve konaklama tesislerinin, kalanı da ulaşım ve alışverişe aittir. Yani 14 milyar dolarlık bir pastadan bahsediyoruz. Yüzde 3'ü 450 milyon dolar eder. Bu sektörün cebinden çıkarıp 450 milyon doların belediyelere verilmesi mümkün değildir. Böyle bir şey olamaz.

* Döviz kurları, KDV oranı, Özel Konaklama Vergisi... Bitti mi?
Bir tane daha var: Alkollü içkilere yapılan Özel Tüketim Vergisi (ÖTV). Bir anda 5-6 kat arttı. Ve bu bizi mahvediyor. Çünkü bizim tesislerimiz paketlerini 2004'te satıyor ve orada içki fiyatını diyelim ki 2 liraya göre ayarlıyor. Ama bu yıl bu fiyat 2 buçuk liraya çıkınca bunu müşteri değil, siz cebinizden ödemiş oluyorsunuz. Bu yüzden ya kaçak içki kullanacaksınız ya da düşük kalitelisini kullanacak. Allah korusun, turistlerden biri ölse yıllarca bunu bir daha düzeltemezsiniz.

Türkbükü'nde kendini gösterme turizmi yapılıyor
* "Her şey dahil" sistemi kimin aklından çıktı?
1980'lerin sonlarında Karayiplere, ücra adalara gidenler için otelin dışında yemek yiyecek bir yer olmaması nedeniyle üretilmiş bir sistem. 1990'da bunu ilk kez Kemer'deki Marco Polo Türkiye'ye getirdi. Ve çok tuttu. Şimdi İspanya, İtalya, Yunanistan gibi yarıştığımız ülkeler de otellerini Türkiye'ye bakarak "her şey dahil"e çevirmeye başladılar.

* Her şey dahile gelen turist tipi nasıl; "Hans" lar mı?
Doğrudur, aralarında Hanslar var. Daha çok gelir düzeyi orta ve alt olan gruplar geliyor. Ya da yeni yeni zenginleşen gruplar. Türklerden de epey gelen var. Ama her şey dahil entelektüellerin ve üst gelir gruplarının çok hoşuna gitmiyor.

* Entellerle, ultra zenginler nereyi tercih ediyor?
Onlar butik otelleri ya da orta büyüklükteki ama ultra olan otelleri tercih ediyorlar. Eğilimleri daha çok kültür turizmi. Güneş-kum-deniz tatilini birkaç gün yapıp, sonra üç-dört gün İstanbul'da geçiriyorlar.

* Mevsim tercihinde fark var mı?
Mayıs ve Ekim aylarını kültür düzeyi yüksek, daha rafine tatil anlayışı olanlar, yaşlılar ve tatilini ucuz döneme denk getirmek isteyenler tercih ediyor. Bol güneşin olduğu ayları ise genellikle çocuklu ve orta düzeydeki aileler tercih ediyor. En yukarı ligdekiler için ise tatil mevsimi 12 aya ve gastronomi, kültür, golf turizmi gibi çeşitlere yayılıyor.

* Nedir bu Türkbükü'nün hikmeti?
Moda! Bizim insanımız bir şey moda olduğunda onun peşinden koşmaya bayılır. Oraya gidip birbirlerini seyretmeye, ne giydiklerine bakmaya bayılıyorlar. Tam bir şov!

* "Görünme turizmi" mi?
Aynen öyle. Kendini gösterme turizminin tipik örneği Türkbükü'dür. Ben Bodrum'da Yalıkavak'a gitmeyi tercih ederim.

Parlak bir fikir: Kesip biçme turizmi
Bizde estetik, kalp, göz ve diş cerrahisinde son derece iyi doktorlar ve hastaneler var. Fiyatları Avrupa ülkeleriyle kıyaslandığında çok düşük olduğu için Avrupa'daki sağlık sigortaları müşterilerini buraya göndermeyi tercih eder. Bu yabancılar geldiklerinde bir-iki gün gezip gidecekleri için turizme büyük katkısı olur. Eski Doğu Avrupa ülkeleri, Rusya ve Balkan ülkelerinden gelenler var. Bazı hastaneler de Almanya, Hollanda'yla çalışıyor ama bunun bir organizasyona dönüşmesi lâzım. Bu turizmi en iyi yapan ülke şu anda Brezilya

Yunanlıların İstanbul sevgisi depreşti
* Turizmde İstanbul'un pabucu iyice dama atıldı mı?
Ee, öyle oldu. 1998'de İstanbul'un Türkiye turizmindeki payı yüzde 26'ydı. Geçen sene bu pay yüzde 20'ye kadar düştü. Antalya'nın şu andaki payı ise yüzde 33. İstanbul'un pabucu dama atılmış oldu.

* En çok kim geliyor İstanbul'a?
Çok ilginç, bu yıl Yunanistan'dan turist gelişinde ciddi bir artış var. Son beş aydır 200 bin turist geldi. Geçen sene bu rakam 100 bindi.

* Nasıl oldu bu?
Her iki ordunun üst düzey mensuplarının, 17 Aralık'ta Yunanistan'ın verdiği destek, Karamanlis-Erdoğan ilişkisi, İsmail Cem zamanında atılan adımlar...

En efendi turist Japonlar
1- En çok turist hangi ülkeden geliyor?
2004 rakamlarına göre Almanya birinci: 4 milyon. İkincisi Rusya, üçüncüsü İngiltere. İşin ilginci dördüncü sırada Bulgarlar, altıncı sırada da İranlılar geliyor. 600 bin ve önemli bir bölümü de deniz-kum-güneş için geliyor.

2- En çok para bırakan hangisi?
Ruslar. Almanlar daha hesaplıdır.

3- Arkasından "Çok efendi insanlarmış" dediğimiz kimler?
Japonlar. Az geliyorlar ama çok düzgünler.

4- Memnun etmesi en zor turist?
Kuzey Avrupalı ve Amerikalılar.

5- Bir gelenin bir daha geldiği ülke hangisi?
Bu oran Ruslar'da çok yüksek.

Medya bomba haberini vermesini bilmiyor
* Bir turizmcinin sezon içinde olmasından en çok korktuğu şey nedir?
Sektör çok hassas. En ufak bir salgın hastalık ya da deprem haberi çok etkiler. Ama en çok terör olayları. Bizim basın da bu konuda yeterince bilinçli hareket etmiyor. İstanbul'da bir Mavi Çarşı olayı olmuştu, günlerce, aylarca koca koca fotoğraflarla bu yazılmıştı. Antalya'da bir otoparkta bomba patladı, manşet oldu. Aynı haberler Avrupa ülkelerinde kesinlikle böyle verilmez.

3N+1K
Sektörün 'ağır abi'si
Kim: TTYD Genel Başkanı Oktay Varlıer 63 yaşında. Ankara'da doğdu. Mülkiyeli. Vanderbilt (ABD) ve Manchester (İngiltere) üniversitelerinde master yaptı. Doktorasını SBF'de tamamladı. Sıkı bir Türkiye İşçi Partisi (TİP) seçmeniydi. İlk kez Devlet Planlama Teşkilatı'nda (DPT) çalışmaya başladı. Dönemin Müsteşarı Turgut Özal'ı Cuma'ya giderken DPT koridorlarında 'takuny'ayla görmüşlüğü var. DPT'nin halâ dillere destan ilk Türkiye'de gelir dağılımı araştırması onun kaleminden çıktı. Milli Prodüktivite ile İslam Ülkeleri Araştırma Merkez'inde başkanlık görevlerinde bulundu. 1980-83 yılları arasında ODTÜ Ekonomi'de hocalık yaptı. 1986'da Alarko'ya girdi. Halen Holding'in amiral şirketi olan taahhüt grubunun başkan vekili. 3 yıldır TTYD Genel Başkanı. Pek çok işveren örgütü ve iş konseyinin yönetim kurulu üyesi. Eşi balerin. İki kızı da yurtdışında eğitim yaptı. Küçük kızı Ayça tiyatro oyuncusu ve 'Gümüş' dizisinde Pınar rolünü canlandırıyor.

Neden: İlk günlerini idrak ettiğimiz şu Temmuz ayı turizm sektörünün pik ayı. Turizmdeki ünlü "patlama-çatlama" bu ayda yaşanıyor. Ve bu "big bang" in hafızalarımızdaki yeri üstsüz güneşlenen bir kadının fotoğraf altı olarak her yıl bir daha tekrarlanıyor: "Antalya'ya günde 350-400 uçak iniyor", "Türk turizmi altın çağını yaşıyor", "Kum gibi turist kaynıyor" vesaire, vesaire... Oysa sektör çok ciddi bir sorunla karşı karşıya... Onların bir sorunla karşı karşıya olması ise Türkiye'de 49 ilişkili sektörün ve buralardan hayatını kazanan 2 buçuk milyon vatandaşın da bir sorunla karşılaşması anlamına geliyor. Elbette ki bu sektörden kasasına para katmayı düşünen devletin ve o devletin fertlerinin de... Yani sorun "Bana ne, benim otelim yok ki" denemeyecek kadar büyük! O sorunun ne olduğunu sektörün en "ağır" temsilcisi TTYD'nin Başkanı Varlıer'le yaptığımız röportajda okuyacaksınız.

Ne zaman: 29 Haziran'da

Nerede: Varlıer'in bir ayağının hep burada olması sayesinde Ankara'da.

Haberin Devamı