‘Sıçramanın arifesinde’ olan Mudo yurtdışına Han Çadırı’ndan açılacak

Haberin Devamı

MUDO Yönetim Kurulu Üyesi Ömer Taviloğlu, krizi babası Mustafa Taviloğlu sayesinde 2007 sonunda anladıklarını ve önlemlerini aldıklarını belirterek, “Daha önceki krizlerde yedek kulübesindeydim, bu benim ilk kriz deneyimim. Kriz döneminde 15 mağaza kapattık, 19 mağaza açtık. 2010’da en az 6 mağaza açacağız. Yeniden bir sıçramanın arifesindeyiz” diye konuştu

ŞU anda işlerin geçen yıldan iyi olduğunu, ilk yurtdışı mağazalarını Kazakistan’da Han Çadırı’nda açacaklarını kaydeden Taviloğlu, “Yandım Allah durumu yok. Artık tek parametre ciro değil. Kârlılığa, metrekare verimliliğine bakar olduk. Sektör kötü günleri atlatmak için çok ciddi promosyonlar yaptı. Bu yıl kârlılık biraz arttı ama cirodaki artış beklentisi karşılanmadı” dedi



Türkiye’de perakende sektörünün duayen isimlerinden Mudo’nun sahibi Mustafa Taviloğlu’nun oğlu Ömer Taviloğlu... Babası gibi o da çok çalışkan. ’Hobim çalışmak’ diyor. Nişantaşı mağazalarında sabahın erken saatlerinde buluşuyoruz. Çok dikkatimi çekiyor, Ömer Taviloğlu’nu gördüklerinde çalışanlarının yüzü gülüyor. Pas pas yapan personeliyle de tasarım ekibindeki çalışma arkadaşlarıyla da çok sıcak bir ilişkisi var...
Ömer Taviloğlu, Koç Lisesi’nden sonra Johns Hopkins Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünü bitirdi. 24 yaşından bu yana Mudo’da çalışıyor. Ama o aslında bu işin tozunu 5 yaşından beri yutan biri. ’Sanırım aile şirketlerinde en önemlisi işi sevdirmek’ diyor, işini çok sevdiği de her halinden belli oluyor. Ne diyelim Mustafa Taviloğlu’na da böyle bir evlat yakışır...


* Kaç yaşındayken başladı sizin işle ilişkiniz? Babanızla çalışmaya kaç yaşından beri hazırlandığınızı hissediyorsunuz?

16 yaşından beri aktif dinlemedeyim. 5 yıl önce okulu bitirdim, 5 yıldır da çalışıyorum.


* Ama sanırım aslında çok daha küçük yaşlardan beri işin içinde pişiyorsunuz...

12 yaşımdan beri de derdim ama utandım! Ben işle birlikte büyüdüm. Çok küçük yaşlarda mağazadaydım. Babamın işe bakışı, işine olan tutkusu biliniyor... Bizim evde iş konuşulurdu. 12 yaşındayken babam bir gün odama girip, ’Ben şirketi satayım mı sen bu şirkette çalışacak mısın?’ diye sordu. Ben ’Niye satalım?’ dedim. Babam bunu satmak için sormamıştır büyük olasılıkla. Ayrıca bugünün konjonktüründen çok farklıydı o dönemler. Sanırım en önemlisi işi sevdirmek. Ben işi sevdim. Sonuçta emek yoğun bir iş mağazacılık. Son dönemde de Türkiye’de de önemi ve potansiyeli daha iyi anlaşıldı. Derneklerimiz çok aktif. Bizler de kendimizi daha iyi anlatıyoruz. 30-40 sene önceki Türkiye ve perakende sektörü artık çok farklı yerlerde, 10 yıl öncesine göre bile çok farklı. Geçenlerde Şarık Tara’nın bir röportajını okudum.


Değişimin liderlerindeniz


* Ayşe Arman’a röportajı olmalı...

Evet. ’Son 10 senede olan değişiklikler, İsa’nın doğumundan bu yana olanlardan daha fazla’ diyor Şarık Bey. Çok büyük bir değişim ve gelişim gerçekleşti son 10 yılda.


* Siz bu değişim içinde kendinizi nerede konumlandırıyorsunuz?

Biz de bu değişimin liderlerindeniz. Babamın öncülüğünde Mudo Concept’in kuruluşu buna örnek gösterebilir. İlk Mudo Pera olarak kurulmuştu. Hazır giyim markalarımızın yanında daha çok erkeklere yönelik, mataralar, kartvizitlikler, sigara tabakaları gibi aksesuarlarla başladık. Akmerkez’le birlikte büyüme de başladı. Akmerkez mağazası ilk kiralandığında ’Burayı nasıl dolduracağız’ diye düşünülüyordu, şimdi orası bize çok küçük geliyor. Ürün çeşidimizin ancak yüzde 25’inin yer alabildiği bir mağaza oldu. Geldiğimiz noktada ürün çeşidimizin tamamını bir mağaza çatısı altında aynı anda toplamak imkansıza yakın.


* Mudo’ların ürün yelpazesine baktığımızda çok farklı rakipleri var... Rakiplerin fazla olmasının avantajları, dezavantajları neler?

Mudo Concept’in bütünsel rakibi yok. Evet, farklı çok rakibi var. Aydınlatma, ev tekstili, bahçe mobilyaları gibi kategorilerimiz var, hepsinin de çok sayıda rakibi var. Biz sürekli yenilikleri takip ediyoruz. 7 kişi şu anda New York’ta. Sürekli seyahat halindeyiz. Kendimizi hep yeniliyoruz. Bu avantaj. Mudo Concept’te mağazalardaki ambiansı, atmosferi yaratmaktan sorumlu 12 kişilik bir kreatif ekip var. Hazırgiyim’de de 24 tasarımcı var. 4 markamız var. Mudo Collection, FTS64, Mudo Accessories ve yeniden yapılandırdığımız bir markamız var. Kendi koleksiyonlarımızı ürettiriyoruz.


* Babanız çok iyi koku alan, yurtdışındaki yeniklikleri takip eden ve bunları Türkiye’ye getiren bir işadamı. Siz bu anlamda babanızdan neler öğrendiniz, siz nasıl takip ediyorsunuz dünyayı?

Benim de dünyayı takip etmek gibi misyonum var, olmalı da... Çünkü bu işi yapıyoruz. Türk ve yabancı dergileri çok iyi takip ediyorum. Çok geziyoruz. İlham almak için yapılanlar var. Bu işlerin içine girip de yılda bir kere Londra, New York ve Uzakdoğu’nun başkentlerine gitmemek olmaz. Türkiye’den her şey görülmüyor. Bizim de beslenmemiz gerekiyor.


* Bir dönem sektörde hızla büyüme yaşandı. AVM’ler açıldı, mağaza sayıları arttı... Sonra kriz geldi ve markalar ayakta durmak için tüm planlamalarını değiştirdiler. Siz neler yaşadınız?

2004-2007’de çok büyük bir büyüme yaşandı. Hazırgiyimden ev dekorasyonuna, gıda perakendesine kadar çok hızlı büyüme oldu. Birçok şirketin altyapısı bunlara hazır değildi. Bu son kriz bir altyapıyı sağlamlaştırma olanağı verdi. Biz şimdi yeniden sıçramanın arifesindeyiz.


* Nasıl şu anda durum? ’Toparlanma başladı, işler açıldı’ der misiniz?

Geçen seneden iyiyiz, bütçenin gerisindeyiz. Yandım Allah durumu yok. ’Şubat ayını iyi geçirdik’ diyor arkadaşlar bu yıl evet iyi, çünkü önceki yıl neredeyse ölüyorduk. 2009’u nasıl geçirdiğimiz önemli. Tek parametre ciro değil. Artık kârlılık, metrekare verimliliği gibi rasyolara bakar olduk. Geçen sene sektörün çoğunluğu o kötü günleri atlatmak için çok ciddi promosyonlar yaptı. Bu yıl kârlılıklar biraz arttı ama cirodaki artış beklentisi karşılanmadı.


* Aldığınız en önemli tedbir ne oldu krizde?

2009’da bizim için en önemlisi ciddi sayıda mağaza kapatmaktı. Ocak 2008’de şirkette ciddi bir verimlilik artışı için çalışma başlattık. Burada öncelikle giderlerde önemli ölçekte tasarruf etmek ve zarar eden geleceği olmayan mağazaları kapatmak gibi önlemler aldık.


* Kaç mağaza kapattınız?

Son 2 senede 15 mağaza kapattık, ama diğer yandan da 19 tane açtık ve yıl sonuna kadar da en az 6 tane daha mağaza açmayı planlıyoruz.


Geçen seneden iyiyiz

* Bu mağazalar çok dikkat çekici yerlerde değildi sanırım...

15 mağaza kapattık hepsi bir Akmerkez, bir İstinye Park etmiyor, ’Onları niye açtık’ diye soruyor insan. Ciroyla yönetim döneminde hızla büyüme döneminde o Türkiye’nin arkasına dolan, o çatlarcasına dolan rüzgar döneminde açmıştık onca mağazayı. Oradan durumu toparladık. Doğru kararlar almışız. Bence biraz daha agresif de olabilirdik.

* Kriz de silkinme yarattı... Bu sizin iş yaşamınızda yaşadığınız ilk kriz değil mi?

Ayakların yere basması için vesile oldu. Ben 2001 krizinde yedek kulübesindeydim, benim ilk krizim diyebilirim. Kıymetli bir tecrübeydi benim için. Babamların jenerasyonu yurtdışında ders verecek kadar tecrübeli.


* Mustafa Bey, yurtdışına açılma konusunda hep, ’Yurtdışına çıkmadan önce Türkiye’de marka olmak lazım’ derdi. Var mı yurtdışına açılma planı?

Yurtdışından mağazalarımızı açmak için çok istek geliyor, biz de son dönemde yüreklendik ve ilk denemeyi yapmaya karar verdik. Han Çadırı diye bir alışveriş merkezi yapılıyor Kazakistan’da. Türkiye’den bir yatırımcı grup yapıyor. Ağustos başında orada ilk yurtdışı mağazamızı açacağız. Bir mağazayla yurtdışına açıldık demek de tam doğru değil. Bir deneme yapacağız, bakalım...


EN FAZLA SATIŞI YILBAŞINDA YAPIYORUZ

* En fazla ciro Cumartesi günleri mi yapılıyor?

Bazen Pazar günleri Cumartesi’yi geçiyor. Eskiden Cumartesi günleriydi, şimdi bazen Pazar günleri geçiyor.


* Siz en çok satışı Anneler Günü, Sevgililer günü, Yılbaşı... Hangisinde yapıyorsunuz?

Biz en çok yılbaşında yapıyoruz. Yılbaşı bizim işimiz. Ekibimiz seferber oluyor. Hissedilir olarak farklıyız bence bu alanda. İnsanları en mutlu ettiğimiz dönem oluyor. Bir gün için bile olsa herkes daha çok umut ediyor. O gece evlerin içinde olmak çok da keyifli.


KRİZ DÖNEMİ OUTLET MAĞAZALARINI KAPATTIK

* Kaç mağazanız var?

90 mağazamız var. Geçenlerde Forum İstanbul Mudo City mağazasını açtık. Akmerkez yenilemesini yapıyoruz. Haziran sonuna doğru açılıyor. Çeşme’de yeni Marina’da açacağız. Ankara Gordion AVM’de önümüzdeki ay açıyoruz. Cevahir’de de büyük bir mağaza için anlaştık yeni sezona onun açılacak olması da bizi heyecanlandırıyor.


* Outlet mağazaları açıldı. Outlet AVM’ler açıldı. Siz de giriyorsunuz. Biraz fazla olmadı mı bu merkezlerin sayısı da?

Biz outlet mağaza sayısını 12’ye indirdik. Kriz döneminde kapattığımız mağazaların çoğu outlet mağazalardı. Gerçek ‘outlet’çilik seri sonu ve stok fazlası ürünlerin çok cazip fiyatlara satılmasıyken bugün gelinen noktada Outlet AVM’lerin ciddi bir bölümündeki mağazaların bu misyonu ne kadar yerine getirebildiği tartışılır bir hal aldı. Biz yıllar önce Mudo Garage Sale ile başlattığımız ‘outlet’çilik işimizde, özüne dönüp esasına uygun olarak yapmaya karar verdik ve doğrusunu yaptığımızı da hissediyoruz.


TÜRKİYE’YE KATKISI OLAN BİR MÜZE AÇMAK İSTİYORUZ


* Mudo Müzesi açılacak mı? Siz de babanız gibi koleksiyoner olma yolunda ilerliyor musunuz?

Bizimkisi artık aile koleksiyonu. Annemin de çok katkısı var. Ben de alıyorum bir şey beğendiğimde. Merakım var. Ama o işin patronu babam. Müze çok istiyoruz. Hakkını veren, İstanbul’a ve Türkiye’ye bir şey katan, kendini yenileyen, yurtdışından sergi getiren belki restorasyon atölyesi olan bir müze olsun istiyoruz. Bu kolay değil. Bina alıp tabloları koymak da yetmiyor. Bizim mekan arayışımız da sürüyor. Uygun metrekare bulmak da zor. Olunca babam sizle paylaşır, ondan keyifle dinlersiniz. Müzecilikte de yenilikler var...


‘HOBİM ÇALIŞMAK’

ÖMER Taviloğlu, hobilerini, tatilde neler yaptığını sorduğumda, “Tatil deyince aklıma gelen dağ ve deniz... Kışın dağ, yazın da deniz. Tam deniz tutkunuyum demek için balık ya da yelken yapmak lazım. Ben balığı babama bıraktım, yelkeni seçtim. Şimdi arkadaşlarım bir takım kuruyor, ben de yazıldım, heveslendim. Deniz insanı çok iyi dinlendiriyor. Tatillerde şehirle iletişimi kesmek gerekiyor. Ama şunu söylemeliyim, sanırım şu aralar en büyük hobim çalışmak. Haftada 60-70 saat çalışıyorum” yanıtını veriyor.


BABAM ‘BENİ GALİBA DAHA ÇALIŞTIRACAKSIN’ DEDİ

* Perakende Zirvesi’nde ‘Babalar ve İkinci Kuşak’ da konuşuldu. Sizin omuzlarınıza sorumluluk yükleniyor. Siz bu sorumluluğu alırken neler hissediyorsunuz?

Orada ben dinleyiciydim. Hep ‘Birinci jenerasyon ne zaman bırakmalı, niye bırakamıyor, bıraktıkları zaman nasıl bir etki yaratıyor ikinci jenerasyon üstünde’ gibi konular konuşuldu. Ben orada da ’Allah birinci jenerasyonu başımızdan eksik etmesin’ dedim. Onları anlamaya çalışmak lazım. Babam yoktu o bölümde sonradan duyunca, ’Neyse beni çalıştıracaksın galiba daha’deyip teşekkür etti.


*Geçenlerde C&A markasının Türkiye’deki CEOFO’suyla sohbet ederken öğrendim. C&A’de aileinin 6’ncı kuşağı işin başındaymış...

Çok farklı bir örnek C&A. Yönetim biçimleri de farklı. Her ülkenin başında aileden biri var. Geçenlerde Ferragamo’nun torunuyla tanıştım. Onlarda da bir kural varmış. Her anne babadan tek çocuk çalışabiliyormuş şirkette. Ablası tasarımcı ama o çalışamıyor şirkette.


* Sizin bir şirket anayasanız var mı?

Şu an yok, ancak işteki aile üyeleri sayısı büyüyünce gerekecektir. Ben C&A ile Ferragamo’ya çok şaşırdım.

DİĞER YENİ YAZILAR