Tencerede ürettiği formülle bir dünya markası yaratıyor

BİODER’İN YARATICISI TÜRK MUCİDİN İNANILMAZ ÖYKÜSÜ:

Haberin Devamı

Lise mezunu Türk mucit, Anadolu’da yetişen bitkilerle ürettiği tüy azaltıcı formülle sektörün lideri oldu. 2007 yılında yurtdışına açıldı, eczanelere soktuğu ürünle Avrupa’da 1 milyon euro, Ortadoğu’da ise 500 bin dolar ciro yaptı

Bioder tüy azaltıcı formülün yaratıcısı ve Biota Laboratuvarları’nın sahibi Cihat Dündar, “Global bir marka olacağız, yakında selülit ve antiaging kremlerimiz de çıkıyor. Saç çıkaran Bioxcin’le de yabancı markaları geçtik” dedi

Cihat Dündar’ın hikayesi şaşırtıyor insanı. Avrupalı, Amerikalı dev şirketlerin piyasaya çıkardığı ürünlere eğitim almadan evinin mutfağında geliştirdiği formülle kafa tutması inanılır gibi değil. Cihat Dündar öncelikle cesur biri, ayrıca çok da kararlı. Yaptığı işe sonuna kadar inanıyor.
Ne mi yaptı? 3 yıl boyunca bitkisel karışımlar hazırladı, bunları önce kendi sonra çevresindekilerin üzerinde denedi. Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde formülü denendi, Sağlık Bakanlığı’ndan izin aldı ve tüy azaltıcı formülünden hazırladığı ürününü 2006’da Bioder adıyla piyasaya sürdü. Şu anda tüy azaltıcı ve saç çıkarıcı iki markasıyla dünya devlerinin yönettiği markalara kafa tutuyor. Avrupa ve Ortadoğu’da eczanelerde ürünleri satılıyor. İki tencerede yaptığı üretim artık fabrikada yapılıyor. Yakında antiaging ve selülit kremleri de piyasaya çıkacak. Cihat Dündar’ın girişimcilik ve yaratıcılık öyküsüne başlayalım...
Önce kendine ilaç buldu

* Sizinle ilgili yazılarda anlatılan bir olay var. Cildiniz kötüymüş, okulda çocuklar sizle dalga geçiyormuş, kendinizi tedavi etmişsiniz...
Doğru. Ergenlik döneminde çok akne vardı bende. Ben bunlardan kendi hazırladığım bal ve yoğurtla kurtuldum. Doktorların verdiği ilaçlar işe yaramamıştı. Şifalı bitkiler kitabından yoğurdun ve balın iyi geldiğini öğrenmiştim. İlgim 15 yaşında başlamıştı bu işlere.

* Almanya doğumlusunuz orada nasıl bir gençlik dönemi geçirdiniz? Hauptschule’den mezunum. Liseye denk oluyor. Yaz aylarında hep çalıştım. İlk işim tarladan üzüm toplamaktı. Sonra botanik bahçesinde, zincir pazarlama şirketlerinde çalıştım. 20 yaşında Türkiye’ye döndüm. Askere gidene kadar da burada çalıştım.

* Tüy dökücü krem fikri aklınıza askerde gelmiş...
İlk defa orada dikkatimi çekti; erkeklerin çoğu kadınların bıyıklarını aldığını bilmez. O bölgede kıl sorunu olan kadın çoktu. Bu erkekler için de sorundu. Askerden döndükten sonra pazarlama işinde çalışırken bitkilerden tüy dökücü bir formül bulabilir miyim diye araştırmaya başladım.

* Ne yaptınız?
Kimyager değilim. Kadınlardaki bıyık probleminden yola çıktım. Sivilcelerimi yok etmiştim, kılları yok edebilir miyim düşüncesiyle çalıştım. Kitaplar okudum, günlerce bitkiler toplayıp denemeler yaptım. İki tencere vardı önümde. 3 yıl geçti araştırırken. Herkese de söylemiyordum.

* Dalga mı geçiyorlardı sizinle?
Evet. Annem bile, ’Git bi devlet dairesinde çalış’ diyordu.

* İşe yaradığını anladığınızda ne yaptınız?
Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nden onay aldım. Vücuda zarar vermeden tüyleri azaltmak ve inceltmek mümkün olmuştu. 2002’de ruhsat aldım.

* Nasıl başladı satışlar?
Bir yıl telefonla sipariş aldık. Durumumuz düzeldi. Ben hâlâ bizzat üretiyordum inanın.

* Formülü verilmez ama bu kadar da kolay mı, yani tencerede üretilecek kadar?
Yediğiniz içtiğiniz şeylerden yapıyoruz. Anadolu’da yetişen bitkilerden yapıyoruz.

* Batı’daki rakipleriniz formülü ele geçirebilir...
Biz bitkilerimizi kendimiz toplatıyoruz. Batı’daki firmalar bitkilerin çoğunu tanımıyor. Anadolu toprakları bu açıdan şanslı. 3 bin endemik bitki var ülkemizde. Yalnızca bizde yetişiyor. Biz şimdi bazı bitkileri ekim yaptırıyoruz. Rekabet açısından aslında şanslıyız.

* Eczanelerde satış sizin için dönüm noktası olmuş olmalı...
Kesinlikle. 2003 yılının 6’ncı ayında eczanelere ürün verdik. İlk piyasaya çıktığımızda telefonla 500 kutu satıyorduk, eczanelere geçince 10 bine yakın sattık. 2006’da saç çıkarıcı ürünümüz Bioxcin’i çıkarttık. Şu anda ayda 150 bin adetlik satış rakamıyla yabancı rakipleri geride bıraktı.

* Yurtdışına nasıl açıldınız?
İlk girişim olumsuz oldu. Almanya’da ürünün üzerinde ’Made in Turkey’ yazdığı için istemediler. Ben de Ortadoğu’ya döndüm. Ortadoğu’da geçen yıl 500 bin dolarlık, Avrupa’da ise 1 milyon euroluk Bioder sattık. Yurtdışında adımız Bioxet, üzerinde ‘Made in Turkey’ de yazıyor. Hollanda, Lüksemburg, Belçika ve Portekiz’de eczanelerde satıyoruz. Bu ay İspanya’ya gidecek.

2 milyar dolarlık pazar için selülit ve antiaging’e giriyor

* Yeni ürünleriniz de çıkacak deniliyor. Dermokozmetik alanında ilerlemeye devam mı?
Kozmetik pazarı Türkiye’de 2 milyar dolara yaklaştı. Bu rakam düşük ama büyüyor. Türkiye’deki kozmetik pazarının yüzde 70’i yabancı firmaların elinde. Türk firmalar ucuz ürün yapıyor. Dermokozmetik marka biz varız, başka yok. Yeni ürünler yakında çıkacak.

* Ne üzerine?
Selülit ve antiaging. Her ikisi için de denemeler yapıldı. İyi sonuçlar alındı. 2008’de bu ürünlerimiz de çıkacak. Ayrıca erkek kuaförlerine yönelik ürünler de çıkarmaya başlıyoruz.

Patent almam, o zaman formülü açıklamam gerekir

* Neden patent almadınız?
Formüller patentle korunmuyor. Bugün patentle korursanız 10 yıl sonra patent açıklanıyor. O açıdan büyük içecek firmaları bile bir patente sahip değil, formül şirket içinde muhafaza ediliyor.

Hedefi: Bir Türk markasının
global olabileceğini göstermek


* Hedefiniz ne?
Bir Türk firmasının global marka olabileceğini göstermek istiyoruz. Bu benim için dava haline geldi. Bu konuda ciddi engeller var, en büyük engel ülkenin imajı. Kaliteli ürün çıkacağına inanmıyorlar Türkiye’den. Nereye gidersek gidelim Türkiye’den geldiğimizi öğrenince daha önce Türk tüccarlar tarafından kandırıldıkları için inanmıyorlar. Ayrıca Türkiye’den global marka çıkmadığı için ben iş yürütmekte de zorlanıyorum. Bu konuda tecrübeli personel bulmakta da zorlanıyorum.

Mali engelimiz, üretim engelimiz yok. Tek engel imajımız ve yetişmiş personel eksikliğimiz.
t Sizi yabancı bir şirket almak istemiyor mu?
Aracı kurumlar geliyor görüşmeye ama ben istemiyorum. Türk markası olarak bilinmek istiyorum.

EN ZOR GÜNÜM

Sağlık Bakanlığı’na 2002’de gittim. Bitkisel ürünlerle ilgili yönetmelik istedim. Bakanlık’ta yönetmelik vermediler ve beni Milli Kütüphane’ye gönderdiler. Resmi Gazete arşivinden yönetmeliği buldum. Neden geri kaldığımız ülke olarak ortada değil mi? O gün kötü bir gündü.

DİĞER YENİ YAZILAR