Gazete Vatan Logo

Eğitim ihracatı yapılabilir mi?

Pazartesi günü Uğur Dershaneleri’nin Azerbaycan, Bakü’de şube açılışına katıldım. Yurt dışında bir Türk eğitim kurumunun ilk dershane açılışı değil bu. Daha önce yine Uğur Dershaneleri, Amerika Birleşik Devletleri’nde Washington DC’de, Amerikalı öğrencilerin girdikleri SAT, ACT, GRE, GMAT gibi sınavlarına hazırlık amacıyla bir dershane açmıştı. Hatta Sayın Başbakanımız da bu açılışa katılarak, bir eğitim kurumunun eğitim ihracatını desteklediğini göstermişti. Bakü’de daha önce bazı Türk dershaneleri de şube açmış. Türkiye’den giden dershaneler oldukça ilgi görüyorlar. Çünkü dershanelerimizin burada edindikleri deneyim ve geliştirdikleri “know how” oradaki dershanelerin kat kat ilerisinde.

Dershane sektörü bizim ülkemizde biraz olumsuz algılanır. Sistemin tüm zaafları ve sıkıntılarının günah keçisidir adeta. O sebeple dershanelerin de aslında bilgi üreten yerler oldukları göz ardı edilir. Bu üretim, eğitim müfredatını irdelemek, konular arasındaki kavram ilişkilerini kurmak, kullanılan ulusal sınavı hem konular bazında hem de soruların hangi bilgi ve bilişsel beceri düzeyinde oluşturulduklarını analiz etmekle başlar. Daha sonra da bu bilgi ve beceri düzeylerinin geliştirileceği programlar oluşturarak bunların gelişimini sistematik olarak ölçecek testler üreterek devam eder. Bu kadarla da kalmaz, bu süreçte öğrencilerin psikolojik boyutta da sınavlara hazırlanmasına destek olacak sistemler geliştirirler. Böyle baktığınızda, dershaneler eğitim bilimlerinin her dalındaki gelişimlerini takip etmek ve en geçerli bilimsel bulgulara göre sistemler geliştirmek zorundadırlar. Sadece bizim ülkemizdeki değil, dershaneciliğin çok geliştiği her ülkede, Amerika, Japonya, Güney Kore gibi ülkelerde de dershaneler aynen bu şekilde çalışırlar. Azerbaycan, Rusya, Gürcistan, Çin, Hindistan gibi merkezi sınavların yeni yeni oluştuğu ülkelerde ise işte bu bilimsel alt yapı ve bakışla oluşturulmuş sistemlere ihtiyaç var. Yani bir günah keçisi gibi gördüğümüz kurumlar, aslında yurt dışında ciddi değer görüyorlar ve Türk dershanelerinden bilgi birikimlerini kendi öğrencileriyle paylaşmaları isteniyor. Azerbaycan’da Uğur Dershaneleri gibi Türk dershanelerinin açılması bence bu açıdan çok önemli. Bu alandaki deneyimimizi diğer ülkelere de çok kısa sürede taşıyabilmemiz gerek.

Eğitimin bu şekilde bir uzmanlık alanı olan bilimsel bakış açısıyla üretildiğini kabul edebildiğimiz anda, bu üretilen bilginin satılabileceğini de kabul edebiliriz. Üretilen her terliği, ceketi, eşarbı kalitesine göre değerlendirip bir bedel belirleyebildiğimize göre, eğitimdeki üretimi de aynı şekilde çeşitli kalite standartlarına göre değerlendirip bedelini belirleyebiliriz. Bu bedel zaten zamanla kullanıcı tarafından takdir edilir. Aynı tarihlerde Bakü’de bir de yurt dışı üniversiteler eğitim fuarı vardı. Son gününde de olsa gitme fırsatı bulduk. Ağırlıklı olarak Türkiye’deki üniversitelerin katıldığı bir fuardı. İlginç olan, sadece bazı vakıf üniversitelerinin değil, bir devlet üniversitesinin de bu fuarda olmasıydı. Türk üniversiteleri yabancı öğrenci sayısını arttırmaya çalışıyorlar. Bu anlamda Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, yukarıda bahsettiğim gibi, eğitimi de üretilebilen ve satılabilen bir ürün olarak görmeye başladı. Bunun da en somut kanıtı, yurt dışından öğrenci getirebilmek için yapılan her türlü tanıtım faaliyetlerine teşvik verecek bir kanun çıkarması. Artık eğitim sektörü, diğer sektörlerin gördüğü tanıtım teşvikleri desteğini almaya başlıyor. Eğitim sektörü için çok sevindirici bir gelişme.

Haberin Devamı