Sen neymişsin Perihan Abla!..

Pazartesi... Evde kös kös oturuyorum. Benim dizilerden Acı Hayat’a bakıyorum önce. Ender ağlıyor, Nermin ağlıyor, Kosovalı ağlıyor, yağmur da yağıyor mu üstlerine...

Haberin Devamı

Pazartesi... Evde kös kös oturuyorum. Benim dizilerden Acı Hayat’a bakıyorum önce. Ender ağlıyor, Nermin ağlıyor, Kosovalı ağlıyor, yağmur da yağıyor mu üstlerine... Beyaz Gelincik’e geçiyorum. Orada da Ceren salya sümük, kardeşi kaçırılmış. Aaaa... İçim daralıyor, ekranda ağlayan surat görmek istemiyorum. Zaten Dolunay da tepemde!.. Atıyorum kendimi gecelere. İstikamet, Cahide.

Biliyorum ki, ‘sevimsiz pazartesi’yi güzelleştiren yegane eğlence orada. Benim gibi bilenler mekânı doldurmuş zati. Hafta sonlarına alışkınız da, şaşırdım kaldım pazartesi kalabalığına. Her hafta gazino geceleri düzenleniyor burada, mekân 80’li yılların gazinoları baz alınarak dekore ediliyor, masa örtülerine kadar her şey o yıllardan kalma.

Enerjisiyle insanı hop oturtup hop kaldırtan Zeliha Sunal öyle tiplemelerle çıkıyor ki... Kah Sevim Tuna oluyor, kah Neşe Karaböcek. Kon Kon Kelebekler Orkestrası da eşlik ediyor ona. Bu pazartesiyi daha ayrıcalıklı kılan çok önemli bir isim de Romalı Perihan’dı. (Kaçırdıysanız bundan sonraki pazartesiler için yerinizi ayırtın. (P 0212 219 65 30) Zeliha’nın ardından o çıktı. Harbi harbi sahne kurmuşlar bu arada, sazlar eşliğinde, gerçek bir assolist edasıyla geldi Romalı Perihan.

İzleyicisi bile farklı
Bu Akşam Bütün Meyhanelerini Dolaştım İstanbul’un, Durun Yıllar gibi klasikleri okudu, araya bir de Lale Devri’ni attırdı ki... Bu kadın kaç senedir neredeydi, sesi de kendi de hala taş gibi vallaha. Seyircisi bile farklı. En öndeki masalarda oturan bir beyefendi, Perihan Hanım sahneye çıktığında ayağa kalkıp ceketini ilikledi. Var mı böyle bir saygı?..

Üstelik öyle de tadında bıraktı ki... Bir saat sahnede kaldı kalmadı, ardından Zeliha’yla devam etti eğlence. Hem kendi söyledi, hem Cahide’ye gelen ünlüleri bir bir davet etti sahneye. Önce ‘beste fabrikatörü’ Tan çıktı (bu çocuğun sesi harikaymış yahu), ardından Arto. Gökhan Özen de izleyenler arasındaydı ama o Amanda’sıyla meşgul olmayı tercih etti.

Bu arada benim kısmet de bir açıldı pir açıldı. ‘İyi ki evde sıkılmış çıkmışım’, ‘İyi ki Dolunay varmış’ dedirten gelişmeler meydana geldi ki... (Perihan Abla’nın uğurudur belki :) Size anlatıp anlatmamak konusunda kararsızım, gözünüz kalıyor, nazarınız değiyor çünkü. Zaten istesem de anlatamam, o bir ....

İzzet Çapa’dan yeni mekânlar
Dün verdiğim “Dağ’dan haberler”e devam edelim mi?.. Uludağ’da güzel şeyler oluyor çünkü. İstanbul gecelerinin piri İzzet Çapa, St. Bernard adlı bir kulüp açıyor 15 Aralık’ta.

Mekânın adına uygun bir konsepti de var. Beethoven adlı bir St. Bernard köpeği almışlar, boynunda konyak, içki servisi yapacak.

Gündüz kafe olarak hizmet verecek mekân gece kulübe dönüşecek. Şezlonglarda mangal keyfi de cabası. Mimarının Banlieue 6080’de parmağı olan Ali Türker olmasına bakılırsa St. Bernard, yemekleri ve eğlencesi kadar şıklığıyla da fark yaratacak.

Ve bir başka ‘İzzet bombası’ da Tepebaşı’nda. Eski Cahide’nin orası yılbaşına kadar Al-Jamal adıyla açılacak. Etnik mutfaktan örneklerin yer alacağı mekânda Arap yemekleri de tadabileceksiniz. Üstelik divan üstünde yenecek yemek!.. Anladınız bu kış yine ‘o’nun mekânları konuşulacak.

DİĞER YENİ YAZILAR