Varsın TRT'den gitsin Yorumsuz nereye biz oraya

Tatil boyunca gazete ve televizyonla ilişiğini kesenlerdenim... O yüzden yokluğumda olanlardan haberdar değildim. Gelince öğrendim. 'Benim programım' Yorumsuz TRT'nin hışmına uğramış. Ee, özel kanallar armut mu toplar ki?..

Haberin Devamı

Şarkılara gönül verenleriz biz... Yeri gelir, o şarkıları yapanları da severiz. Ama "Bu şarkılar... Hepsi yalan..." diyorsa şarkının bile kendisi, söyleyene bakmalı belki. Söylediği gibi mi?.. Şarkılar yalan da kendi gerçek mi?..

Müzik piyasasında görüp görebileceğimiz en beyefendi adamı sorsalar bilmem başka isim de çıkar mı benden. İlk aklıma gelendir Burhan Şeşen...

Duruşu kadar yaptığı işlerden de belli. O işlerden biri de ekranların tek seyredilesi müzik programı Yorumsuz idi... (Konseptleri farklı olsa da Şafak Ongan'ın Frekans'ıyla Güven Erkin Erkal'ın Yuxexes'ini de unutmamak gerek tabii.)

TV8'de gönlümüze taht kurup TRT'de devam etti Şeşen... Şarkıcıların ellerinde mikrofon, dudak oynatıp sahte göbekler attıkları bir dönemde, çizgisinden ödün vermeden canlı canlı söyletti, canlı canlı dinletti. Kitlelere müzik de böyle sevdirilirdi. Sevdirdi...

Derken... Tatil dönüşü öğrendim ki TRT yayından kaldırmış programını. Mor ve Ötesi'nin menajeri Serkan Fidan uzun uzun anlatmış mail'inde olup biteni. Özet çıkarmak gerekirse, onların da Cengiz Şemercioğlu'nun Kelebek'teki köşesinde okudukları gerekçe şu imiş:

Haşmet Babaoğlu, programda Mor ve Ötesi'yle ilgili övgü dolu sözler sarfetmiş. O Haşmet ki, TRT yönetimini rahatsız eden açıklamaların sahibi Hıncal Uluç'la başka bir kanalda program yapmakta imiş!..

Bilmiyorum, sağlıklı bir beynin bu komik gerekçeyi algılaması imkansız. Böyle bir gerekçeyi ancak komplekslerin yiyip bitirdiği bir beyin üretebilir çünkü. Dolayısıyla anlamıyoruz. Biz sadece programımızı geri istiyoruz. TRT'nin kıymetini bilmediğini bir başka özel kanal bilebilir. Nitekim 'Reyting Canavarı' Sina Koloğlu'ndan öğrendik ki NTV iz peşindeymiş. Akıllı bir yönetici iz sürmekle kalmaz, havada kapar Yorumsuz'u, biz de paşa paşa izleriz. Birileri de devlet televizyonlarının niye özellerin gerisinde kaldığını anlar belki.

Ben de özlemişim, daha çok gelin...
Dün, mailbox'ımı kullanılmaz hale getirdiğinizi yazarken şaka yapmıyordum. Bir ara ciddi anlamda sizinle irtibatı kaybettim. Eğer üşenmez iseniz, tatildeyken gönderdiklerinizi yeniden beklerim. N'olur üşenmeyin.

Ve bilin de... Sevdiğinizden çok seviliyorsunuz... "Hayatımızdaki boşluğunuz doldurulmadı. Bir daha yazmayacağınız zaman haber verin gazetesiz yerlere kaçalım bizler de... Sevgiyle ve İstanbul'da kalın..." diye yazan o parmak uçlarınızı yer; kalırım... Ama yetinmem de... Şefkat arsızıyım, daha çok isterim, yazın!

Kötü Eğitim, iyi film!..
Filmekimi'nde kaçırdım diye üzülüyordum. Festivalden sonra gösterime girdi de öyle izleyebildim Almodovar'ın Kötü Eğitim'ini... Gitmeden önce okuduğum eleştirilerin ne denli yersiz olduğunu da gördüm. Bizim Çikolata'nın sinema yazarı Ege Görgün, erkek bedeninin sık sık sergilenmesinden duyduğu rahatsızlığı anlattığı yazısında (ne yalan yazayım, ben aynı rahatsızlığı duymadım :) "Hayli gay, hayli erotik" diyordu. Ya o hiç erotik film izlemedi ya da ben. Çocuk yaşta tacize uğraya iki gayin kesişme öyküsünün anlatıldığı filmde erkek erkeğe sevişme sahneleri var ama öyle uluorta değil. Almodovar'a özgü bir incelikle "göstermeden hissettirme" sözkonusu ki, bir yönetmen ancak bu kadar başarılı olabilir. Ege'nin tek haklı olduğu konu ise çocuklara yasak olan filmin başrolünde 11 yaşında iki çocuğun oynaması. İki erkek çocuğunu birbirlerine aşık baktırmak hiç de akılkarı değil doğrusu...

Ve Atilla Dorsay... O da eşcinsel olmayanlara filme katılma hakkı tanımadığını düşündüğü filmi yerden yere vuruyordu. Eşcinsel bir yönetmenin kendi hayatından kesitler taşıyan bir film yapmasını doğru bulsa da bunu beceriksiz bir biçimde yaptığını savunuyordu. Ki, buna da katılmam mümkün değil. Ve niye hiç kadınlara rol verilmediğini anlamam da... İki eşcinselin hayatında kadınların yeri ne kadar varsa, o kadar vardı filmde. Bu aralar canınız sinema çektiğinde Kötü Eğitim'i es geçmeyin derim. Hatta çekmesini beklemeyip, gidin. Konuş Onunla'nın yaratıcısı yine işbaşında... Bu kez anlayana...

Temiz ekran çığlığı radyodan yükseldi!..
Ekranlardan başladık, ekranlarla bitirelim mi?.. Best FM'in uyandıranı Mesut Yar, belki de televizyoncuların yapması gereken "temiz ekran kampanyası"nı, yılların televizyon tecrübesiyle radyodan başlattı. İlk adım geldi yani... (Ki, her sabah Best FM'den bana günaydın yollayan erotik sesin sahibiyle -izlememiş olduğunuzu umduğum-büyük buluşmamız Cine5'teki Başka Yerde Yok programında gerçekleşti. Hoş izlediyseniz şu an beni okuyor olamazsınız ya... Farkındaysanız hiç girmiyorum bu konuya. Yine de söz vermeyeyim ama... Paşa gönlüm isterse yazarım belki canlı yayından öğrendiklerimi:)

Yakında bestfm.com.tr'de görüşlerinizi bildirebileceğiniz bir anket de başlatılacakmış kampanyayla ilgili. Eğer "herkesin gelini kendine" diyor, Seda Sayan'la yatıp Arto'yla kalkıyorsanız "temiz ekran kampanyası" sizi bekliyor. Ben duyurayım da siz bilin ne yapacağınızı...

DİĞER YENİ YAZILAR