Merkür mü dellendi tatiliniz mi geldi?..

Haberin Devamı

Sizin oralarda havalar nasıl bilmem, bizim buralarda herkes pek mutsuz. Keyifsiz, tatsız tuzsuz.

Kimine mekânlar dar geliyor, kimi ruhunu taşıyamıyor. Bilmem kaçıncı bara da girsek, ‘Hadi gidelim’ diye tutturuyor.

Bakıyorsun sağlıkları yerinde, işleri güçleri tıkırında, karıları/kocaları/çocukları vs. sağ ve yanlarında, yaşam standartları çoğumuzun üzerinde.

Peki bu insanların derdi ne? Niye mutsuzlar?

Sadece onlar değil. Mutlu olmak için standartların üstünde bir hayat sürmek gerekmiyor elbette. Farklı yaştan farklı çevreden bir sürü arkadaşım var, kime denk gelsem bezgin bekir vaziyetinde.

‘Nasılsın’ diye sormaya korkuyorum, cevap aynı: ‘Eh işte.’

Hayır benim enerjimden çalıyorlar, ona bozuluyorum, yoksa bana ne.

Hepsi bana mı denk geldi, yoksa yine Merkür denen, gerisin geriye gidip dönemeyesice gezegen mi devrede?

Hani o ters gidince birçok şey ters gidiyor, insan kendini kapana kısılmış gibi gergin hissediyor(muş) ya.

Onun etkisi mi tat tuz bırakmadı bu insanlarda?

Zaten en kolayı bu, astroloji bunun için insanlığın hizmetine giriş olmalı. Canın mı sıkkın ‘Aa Merkür’den’, ilişkiniz mi iyi gitmiyor ‘Burçlarınız tutmuyor.’

Her şeye bir bahanesi var bu ilmin, ne güzel.

Sıkıştığımız yerde suçu Merkür’e atabiliriz yani. Olmadı Plüton, Satürn de hazır bekliyor. Buluruz bir gezegen.

Yazın da etkisi olabilir tabii, herkesin fena halde tatili geldi çünkü. Şöyle kaçsak gürültüden, trafikten, İstanbul denen bu kaostan diyenler çoğunlukta.

Garibim İstanbul da pek meraklıydı onları taşımaya.

Giden gidiyor, gidemeyen kalmanın öfkesini çıkarıyor kendinden. Belki de o yüzden asık suratlar.

Öyle ya, ‘Birileri güneş altında hiçbir şey yapmamanın sefasını sürerken, biz memleketi kurtarıyoruz’ diye düşünen de vardır mutlaka.

İstanbul’da olup tatildeymiş gibi hissedilebileceğini bilmeyenler onlar. Tatil dediğin kafada biter zaten. Ne güneşe ihtiyacı vardır, ne denize ne kuma.

Ama kaç kişi bu kentte olma şansının farkında? Kaç kişi gerçekten seviyor bu şehri?

Sevdiği kadar yaşıyor da...

Ne yazık ki içindekiler anlamıyor kıymetini. Anca dışarıdan gelenler farkında.

Hem yakın uzakları var, hem şehir içindeki kaçamak adresleri.

Bir geceden bir gündüzden iki örnek var çıkınımda. Bunlar da mutlandırmazsa yanaşmayın bana. Gözünüzü seveyim çalmayın enerjimi.

Gecelerin yenisi Frame

Maçka Parkı’nın içinde yeni açılan bir kulüp burası. Futbolcu Ümit Karan’ın da ortağı olduğu. Açılışına gittik bizim suratsızlar ordusuyla. ‘Hayırlı olsun kalabalığı’ndan mekân hakkında bir izlenim edinemedim.

‘Yazlık disko gibi’ benzetmesi geldi birinden. Gerçekten de öyle bir havası var. Nişantaşı’nın göbeğinde, yeşillikler içinde, Bodrum’da gibi hissedebileceğiniz bir yer. Sloganları da çerçeve manasına gelen adından çıkma:

‘Hayata başka bir çerçeveden bakacaksınız’ diyorlar.

Henüz yorum yapmak için erken. Açılış gecesi çalınan müziklerine bakılırsa pek bana hitap etmiyor ama yaşayarak görmekte fayda var.

Poyrazköy’de kafa tatili

Eğer buralardaysam benim de bir hafta sonu klasiğim var. Dostlar sağolsun, Beylerbeyi’nde rakı sefasının da kahvaltının da adresi İnciraltı Meyhanesi’ne gidiyoruz önce. Oradan da yol nereye götürürse...

Geçen pazar Poyrazköy’e düştü o yol. Sahilinde salaş balıkçıların olduğu sükunet adreslerinden burası. Çocuklar denize girerken büyükler içtikleri kadehte boğabilir dertlerini kederlerini.

Gün batımında tepedeki kıraathanede dumanı üstünde bir tavşan kanı lüpletmeden dönmemeli.

Hatta bizim gibi bakkaldan çiğdem alıp çitletebilirsiniz de. Çocukluğa/özümüze dönüş pek keyifliydi.

DİĞER YENİ YAZILAR