Kese kağıdı içindeki suratlar

Haberin Devamı

İki gün kaçamak yapmaya da gelmez oldu anlaşılan, hemen başlıyorsunuz bombardımana: Nerdesin?.. Merak etmeyin asayiş berkemal, bu ara fazla mesai yapan VATAN İlan girdi aramıza, o yüzden ayrı içtik ayrı düştük. Olsun ama çalışsın çocuklar, ekmek kapımız ne de olsa.

Peki ne yaptım sizsiz zamanda?..

72’lik bir delikanlıyla buluştum bir sabah. Biliyorsunuz, hiçbir erkek düşüremez beni sabahın 08.00’inde yollara... Zaten bir erkekten çok, işin ucunda ‘ben’ olduğum için gittim.

Dediler Dr. Kuantum’la ‘içinizdeki siz’i keşfedin, dedim hay hay... Hepi topu iki saat süren uykuyla helalleştiğim gibi Swissotel’deki seminerde bittim.

Atomlarla başladı, elementlerde devam etti hoca. Sonunda birbirini hiç tanımayan iki insanı aynı kese kağıdında buluşturdu.

Şöyle ki, girişte herkesin eline bir poşet tutuşturuldu, aynalar, makaslar, kartonlar var.

Kuantum fiziğinin hayatımıza uygulanmasını anlatacak ya...

Bir sürü deney yaptırdı. Birinde kese kağıdının alt kısmını kestirdi, sonra 250 kişilik salona dönüp, ‘Hadi bakalım, hiç tanımadığınız birini eş seçin, iki tarafı delik kese kağıdına sokun kafalarınızı, birbirinizin suratına bakın ve ne hissettiğinizi söyleyin’ deyiverdi.

‘Ben onu incelerken gözlerini kaçırdı, utandığını hissettim vs..’ tarzında yorumlar geldi.

Ben katılmadım bu uygulamaya, dişime göre bir eş bulamadım biraz o yüzden. Biraz da ‘E ben bunları zaten biliyorum’ duygusuyla.

Karşıdakinin utanacağını görmek için böyle bir deneyimi yaşamaya gerek yok diye düşündüm. (Empati kraliçesiyim ya.)

Yenilenemedim...

Tamam, alanında dünyaca ünlü birinin Yeditepelim’e teşrifi güzel, hoca deseniz yaş 70, iş bitmemiş hâlâ, iyi de bir öğretmen... Lakin bambaşka duygular yaşatsın isterdim ben. Yenilenir çıkarım sanmıştım o seminerden, aynı benle döndüm.

Hoş, kendisi başta da söyledi: ‘Ben bir sihirbaz değilim, size olmayacak şeyleri vaadedemem.’

Adam da farkında yani, zaten mesele onun veremeyecekleri değil, bizdeki beklenti. Önce bunu halletmek gerek belki.

İşte bu noktada sözüm kişisel gelişim hikâyeleriyle kafayı bozanlara. Neticede az buz değil, hocayı dinlemenin bedeli 800 lira. Basın kontenjanından olmasam hayatta vermezdim. Mesleğimi seveyim :)

(Böyle diyorum ama bir oturuşta buruş kırış olan elbiselere ne paralar sayıyoruz biz kadınlar. Sonuçta bilgi satıyor adam da. Dünyanın en değerli hazinesi. Niye esirgensin ki, diye de düşünülebilir tabii.)

Diyeceğim, bana bilmediğim hiçbir şeyi anlatmasa da farklı bir deneyimdi Dr. Kuantum’un semineri.

Siz yine de sıkıştığınız noktada kişisel gelişim metodlarından yararlanın, körü körüne inanmayın ama.

Ne kuantum, ne ortalığı kasıp kavuran Secret...

Hayatın ta kendisi.

Bir bilenden duyduklarını uygulamakla olacak şey değil kendini aşmak, yaşadıkları yetiyor, en doğru yolu tecrübe öğretiyor insana.

Eylül güzellikleri...

Görüşemediğim dostlarla yediğim yemeği ve kış sezonundan kulağıma çalınan güzellikleri anlatacaktım ama çok güzel bir haber geldi. Paylaşmazsam olmaz. Ben gibi canlı müzikçilerin değişmez adresi Eylülist de başlamış sezona. ‘Şimdilik’ bir program oluşturmuşlar. Ramazan boyunca bizi bekleyen güzellikler var orada.

Her perşembe Serdar Şensezgin, cuma da Sarper Semiz’le kulaklarımızı temizleyeceğiz. Cumartesileri de Grup Hollymood çıkıyormuş, onları hiç dinlemediğimden övemeyeceğim ama ‘Serdar ve Sarper Baba’ yetti bana. ‘İçinden gitar geçen şarkılar nerede’ derseniz, Arnavutköy’de, biliniz.

DİĞER YENİ YAZILAR