Kürkçü dükkanına dönen tilkiler

Haberin Devamı

Bay X’i biliyorsunuz... Bir ara sevgilim sanmıştınız hani, otuz beş kez gece partnerim, Nişantaşı/Etiler/Boğaz yoldaşım olduğunu yazdım oysa... Hâlâ anlamayanlar varsa diye bu da otuz altıncı baskı olsun. (Anlamayan okura canımız feda.)

Ben son numaram Kıbrıslı’yla takılmaya başlayınca onunla da az görüşür olmuştuk. Böyle de nankördür kadın milleti. Sevgili yapmaya görsün, hemen unutur arkadaşlarını. Neredeyse iki gecede bir yapılan ‘iki kadeh atma’ muhabbetleri haftada bire düşer önce, sonra ayda bire... Bir bakmışsınız en yakın arkadaşınızla görüşmeyeli aylar olmuş. İlişkinin süresiyle doğru orantılı bir görüşememe başlar dostlar arasında.

Kendimizi en yalnız hissettiğimiz zamanlarda imdadımıza yetişen, derdimize ortak olan onlar değilmiş gibi... Ne zaman sevgiliyle yollar ayrılır, kürkçü dükkanına döner tilkiler. (Bkz: Ben :) Arkadaşlar, dostlar hatırlanır birden.

Bazı dostluklar atlatamaz, takılır bu ‘sevgili araları’na. Gerçek dostluklar kaldığı yerden devam eder ama... Bay X’le biz de öyleyiz. Aylarca görüşmesek de (ki, daha iki haftayı geçmedi) dün ayrılmışız gibi devam ederiz muhabbete. Yüzümüzü göremesek de her gün telefonlaşırız çünkü.

Salomanje yenilendi

‘Malum Kıbrıslı’ arası bitti ya... Aradı geçen akşam; ‘Salomanje açılıyormuş. İki dakika uğrayalım mı?’ Dedim, orası hiç kapanmadı ki?.. Meğer, yeni sezona yeni yüzüyle merhaba diyormuş Salomanje. Dekorasyon tamamen yenilenmiş, mönü ev yemeklerine sadık kalınarak zenginleştirilmiş. İşletmesine de bir alemdaş Ersin Süzer getirilmiş. Bu isim camiaya yabancı değil, Hello Dergisi’nin ’gece kalemleri’nden Ersin... Etik olarak yaptığı doğru mu değil mi, kendi bilir. Neticede sektörde ilk işi değilmiş, başka tecrübeleri de olmuş.

Aperatifler eşliğinde lafladık kendisiyle. ‘İşin bu tarafında olmak başkaymış’ dedi. Öyledir tabii, kimse madalyonun öbür yüzünü görmek istemez. Herkes baktığı taraftan vurur birbirine.

Neyse ki Salomanje, Nişantaşı’nın isim yapmış ‘in’ duraklarından. Personeli pek kibar. Lezzetleri deseniz tescilli. Ersin’in işi nispeten kolay gibi. Yine de zaman gösterir tabii... (Yalnız fiyatlar yükselmiş geldi bana ki, gideni bağlar o da.)

Seven de memnun sevmeyen de...

‘Hayırlı olsun’ dileklerimizi iletip ana yemeğe geçtik biz. Ana yemek damağımın hazzetmediği suşi. Bay X öyle uygun görmüş, tutmuş Sortie’deki Mori’de yer ayırtmış. Suşiyle yıldızımızın barışmadığını bilir ama kendi de bayılır. ‘Sandığın gibi değil, burada sana göre de lezzetler var’ dedi. Gerçekten öyleymiş. Mori’nin mönüsü suşi sevenler kadar sevmeyenleri de tatmin eden cinsten. Tavuklu noodle’lar, ben gibi sağlıkçılar için salatalar var. Bu arada hatır için bir tane suşi de yedim. Yengeç etli ve lezzetliydi. Ama bir daha canım çeker mi...

Mori’yi bilen bilir, en zoru da bilene anlatmaktır bir şeyi. Uzatmadan sadede gelmek en iyisi. Bazen (Bkz: Bay X ve ben) aynı damakta anlaşamaz ya yemeğe çıkanlar. Biri et sever, öteki et yemez hani. İşte suşi seven ve sevmeyen çiftler varsa aranızda, nereye gitsek diye birbirini yiyorsa... Mori, suşi seven uğruna gideni de memnun edecek adreslerden. Atın hafızaya.

ÇILGIN KADIN NOTU: Yazılarımdan yola çıkarak hakkımda ‘çılgın kadın’ beklentisi olanlar var. Özellikle yeni tanıştığım çoğu kişiyi hayal kırıklığına uğratıyorum bu konuda. Ersin de onlardan biri... Bir ara tuvalete gittiğimde çıtlatmış Bay X’e, ‘Ben daha çılgın bekliyordum Drew’i...’

Dedim ne yapsam, saçımı maviye boyatıp, vücudumun tamamını dövmeyle mi kaplatsam ki?.. (Çılgınlık gözle görülür, elle tutulur bir şeymiş gibi.)

Merak ettim sonra, neyimi çılgın buluyorsunuz mesela? Her gece barda gönlü hovarda olmak çılgınlık mı sayılıyor sizin oralarda?.. Ya da kimlere/nelere çılgın diyorsunuz siz?.. Anlatsanıza çılgınlık hikâyelerinizi...

DİĞER YENİ YAZILAR