Acısı az, nuru bol

Önemli olan iyi günde değil, kötü günde aranmak derler. Sanırım dostlarım sandığımdan fazla benim. Ya da sevenim mi demeli

Haberin Devamı

Önemli olan iyi günde değil, kötü günde aranmak derler. Sanırım dostlarım sandığımdan fazla benim. Ya da sevenim mi demeli. Anneannemin veda vaktinin geldiğini okuyan telefona sarılmış, bana moral verme derdine düşmüş. Kimisi de öldü sanmış. Helalleşmeye gidiyorum diye yazınca... Eh doktorlar “Artık yapacak bir şey yok” demiş: “Bugün yarın bekleyin.”

Ben de dünya gözüyle son kez göreyim dedim. İlk kez kanımdan birini son yolculuğuna uğurlanırken görüyorum. Yüzüne nur inmiş, bebekler gibi süt kokuyordu. Belli bir hastalığı yoktu, çekmiyor yani. Sadece zamanı gelmiş. Konak olmuş kafası, yanakları göçmüş, dudakları kuruluktan yara tutmuş, bir deri bir kemik, kuyruk kemiği çıkmış, sırt üstü yatamıyor, buruş kırış cildi ama gözleri hala maviş, saçları ise simsiyah. Bende bile ondan fazla beyaz var. Nasıl bir gense artık, hiçbirimiz ona çekmemiş.

Keşke hepimiz 80’leri görsek tabii.

O kadar uzun ve onun kadar sağlıklı yaşasak. Tek tük beyazlarla veda edebilsek hayata. Az acılı, bol nurlu...

Birinin ölmesini beklemek, onun için yapacak hiçbir şeyinin olmaması tuhaf bir duyguymuş. Hep başında durdum yine de. Uzun uzun seyrettim. Yaşarken bile bu kadar uzun bakmamıştım ona.

Ve helalleşip döndüm memleketime.

Dondurucu beni bekliyormuş
Memleketim dediğim, Yeditepelim. Gerçekten de Atatürk Havalimanı’na iner inmez böyle hissettim. İstanbullu olmuşum artık. Çok enteresan ama doğup büyüdüğüm şehir İzmir’de daha yabancılık çekiyorum sanki. Hiçbir yer bana ait değilmiş gibi geliyor. Şurası koşarken düşüp dizimi kanattığım yer, şurası ilk kez öpüştüğüm yer diye romantik de takılamıyorum.

Öyle ki doğup büyüdüğüm ev bile bir ‘başka’ geldi bu sefer. İki yıldır gitmemenin de etkisi vardır illa ki. Ya da insanın yaşadığı yerdir memleketi. Bilmem size de oluyor mu, uzun zaman sonra doğup büyüdüğünüz topraklara gittiğinizde yaşıyor musunuz aynı yabancılaşmayı?..

Bu arada anneme sürpriz yapmıştım, kimseye haber vermeden bir sabah kapıda bittim. Bir gün belki giderim diye derin dondurucuyu doldurmuş, İstanbul’da ha deyince bulamayacağım sebzelerle.

Şevketi bostan, kuzu etli arapsaçı, Girit usulü pişmiş enginar... Cibez de aldık -Ulus’a bin basar- Hatay Pazarı’ndan, biraz yağ biraz limon gezdirdik üzerine. Kahvaltıda da her gün bir İzmir gevreği ve boyoz yedim, afedersiniz. (Sakın fırından almayın İzmir’de gevreği. Pistir mistir ama lezizdir sokak gevreği.)

Uzatınca hayat muhasebesine varan lafları kesmem gerekirse:

Anne yemekleri, anne sıcaklığıyla geçen günler çabuk bitti. Anne duası da aldım geldim, emrinize amade vaziyette.

Gecelerde ‘eski’ bereketi
Bu gecenin ilk tavsiyesini ’eller havayacılar’a vereyim. Etiler’deki eski Club Türk’ün oraya açılan Mansion’u yazmıştım daha önce. Altta kulüp, üstte meyhane olarak hizmet veren yer hani. Aldığım son dakika haberlerine göre bu gece meyhane kısmında Semiha Yankı çıkıyor. Bundan böyle her çarşamba da o varmış. Özleyenlerinin bilgisine...

Eskiler de bir çıktı pir çıktı hani. Malumunuz Yeliz de uzun bir aradan sonra yeniden patladı. Hem de eli maşalı bir şekilde. Şaka bir yana Yeliz ve o muhteşem sesi bu gece Harbiye’deki Love’da bekliyor sevenlerini. Love’ı bilen bilir, ateşli bir gece olacağını yazmama gerek yok yani. Hafif bir şeyler giyin üzerinize.

DİĞER YENİ YAZILAR