Gazete Vatan Logo

DTP'li Başkanı Demirbaş: Yasalar değişiyor, zihniyet değişmiyor

Diyarbakır'daki Sur Belediye Başkanı DTP'Lİ Abdullah Demirtaş, 'Çok Dilli Belediyecilik Hizmetleri' adı altında Kürtçe olarak hizmet vermek yönünde aldıkları kararı değerlendirirken, "Yasalar değişiyor, zihniyet değişmiyor" iddiasında bulundu

Belediyenin `Çok Dilli Belediyecilik Hizmetleri' yönünde aldığı kararla ilgili hakkında soruşturma açılmasına tepki gösteren Başkan Demirbaş, Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani'nin lideri olduğu Kürdistan Yurtsever Birliği'nin internet sitesinin sorularını yanıtladı. Demirtaş, Türk Hava Yolları'nın müşterilerine hizmet vermek amacıyla Türkçe ve İngilizce bilgilendirme yaptığını, Kızılay'ın Kürtçe tercüman tuttuğunu, TRT'nin de Kürtçe dahil yerel dillerde yayın yaptığını hatırlattı. Başkan Demirtaş, böyle bir ortamda Sur Belediyesinin aldığı karar karşısında gösterilen tepkilerin ve açılan soruşturmayı `çifte standart' olarak değerlendirdi. Demirtaş, 2005'te `Avrupa Sosyal Formu'na sunmak üzere bir makale hazırladığını, Türkiye'de o tarihte yönetimsel anlamda merkezi katı bir yaklaşım olduğunu, yerel yönetimlerin güçlenmesi gerektiğine inandıklarını belirtirken, "Türkiye'de tek din, tek kültür ve tek millet mantığının sorunları çözemeyeceğinden hareket ettik. Türkiye'nin sosyolojik gerçekliğine uymadığını düşünüyorduk. Bu konuda bir eleştiriyi ifade eden , yeni bir perspektif getiren ve önerileri içeren bir makaleydi bu. Bu makaleden daha sonra yargılandık ve beraat ettik" dedi.

Suriçi Beldesi'nin tarihi ve kültürel, halklar ve medeniyetler zenginliği olan bir bölgede bulunduğunu anlatan Demirtaş, belediyelerin yerel hizmetler verdiğini, bunu yaparken en etkili, verimli, anlaşılır bir hizmeti sunmak zorunda olduklarını söyledi. Başkan Abdullah Demirtaş, şöyle dedi:

"Resmi dilin yanı sıra yerel dillerin ve evrensel dillerin kullanılması gerektiğini düşünüyorum. Beldemizi ziyaret eden yabancı bir turiste hizmete ederken onun anlayacağı dilden hizmet etmek gerekiyor. Aynı zamanda sürekli karşı karşıya kaldığımız halkada biz resmi dilin yanı sıra onun diliyle de hizmet etme gereğini ona ulaşmayı ve onu anlamayı ve bizim de onun tarafından anlaşılabilirliğimizi sağlamamız gerekiyor. Söylemek istediğimiz bu, temel mantık bu. Çünkü yaptırdığımız bilimsel bir ankette beldemizde yaşayan vatandaşların yüzde 24'ü Türkçe, yüzde 72'si Kürtçe, yüzde 1'i Arapça, yüzde 3'üde Ermenice, Süryanice ve diğer dilleri kullanıyordu. Bu nedenle çok kültürlülüğü, çok dilliliği merkeze alan bir yaklaşım göstermemiz gerekiyordu. Belediye Meclisi de yerel dilin resmi dilin yanı sıra kullanılması gerektiğine dair karar aldı."

Her kültürün eşsiz ve değerli olduğunu, Türkiye'de çok kültürlü, çok kimlikli bir yapı bulunduğunu, bunun demokrasinin ve ülkenin gelişmesini sağlayacağını söyleyen Abdullah Demirtaş, şöyle konuştu:

"80 yıldır Türkiye Cumhuriyeti'nin tek dilli ve tek dinli yapısının Türkiye'nin sorunlarını çözmediğini gördük. Dünyanın değişen değeri çok dilliliktir. Bu anlamıyla biz çok kültürlülüğün yaşanmasının gerekliliğine inanıyoruz. Bize soruşturma açılmasının temel mantığında statükoda direnmek var. AB sürecinin gelişmesine paralel olarak bu kararımızın doğru bulunup, hatta TBMM'nin de böylesi kararlar alması gerektiğini düşünüyoruz. Türkiye çok kültürlü, çok kimlikli, çok dilli ve çok dinli bir ülke, h^al^a bu sorunlarını aşmış değil. Dolayısıyla bir zihniyet değişimine ihtiyaç vardır. Yerel dilleri hizmet dili olarak kullandığımız için suç oluyor. Bu çifte standarttır. Sadece Kürtçe'yi esas almıyoruz Süryanice. Ermenice ve Arapça'yı da düşünüyoruz."

Kızılay'ın bölgedeki sel afetine uğrayanlara hizmet götürebilmek için 35 tercüman kullandığını, TRT'nin yerel dillerde yayınlar yaptığını hatırlatan Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirtaş şöyle devam etti:

"Kendi yurttaşının kullandığı dille hizmet görmesini sağlayanları cezalandırmak, hizmet görecek insanları da suçlamaktır. Yurttaşının hizmetk^arı olan bir hizmet anlayışını benimsemek, yurttaşı kendine hizmetk^ar gören mantığı ret etmek gerekiyor. Bu Türkiye'nin üniter yapısını güçlendirecek projedir. Yerel hizmetlerin hem resmi dilin yanı sıra yerel dillerle de yapılması, evrensel dillerle de yapılması bütün olarak çok dillilik Türkiye'nin birliğin ve bütünlüğünü koruyan bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım Türkiye'yi güçlendirecektir. Bir evin içindeki çocuklar değer gördükçe onların varlıkları kabullenildikçe ailelerine daha çok bağlanacaktır. Ama tam tersi daha kötü sonuçlar verecektir. Bunu cezalandırmak yerine Türkiye'nin birliğini bütünlüğünü düşünenler bunu görmeliler. Yaptığımızın demokratik ve meşru olduğuna inanıyorum. Gayri hukuki bir şey yapmıyoruz. Biz zaten yerel dilleri hizmet anlamında kullanıyorduk. Türkçe bilmeyen vatandaşa ben temizlik eğitimi nasıl vereceğim. Şu denmek isteniyor; `yabancı uyruklu birine bu hizmeti doğru buluyorum ama kendi yurttaşıma aynı şeyi reva görmeme mantığını anlamıyorum. Türkiye'de yasalar değişmiş ama zihniyet değişmemiş. Eğer devletin resmi televizyon kanalı yayın yaparken Kürtçe'yi kullanıyorsa ama biz hizmet ederken kullandığımızda suç oluyorsa o zaman burada bir yanlışlık var."

Haberin Devamı