Soya ama neden?

Haberin Devamı

* Soya nedir?

Soya anavatanı Doğu Asya olan bir baklagil. Çin’de 5 bin yıldır kullanılıyor.

En çok üretenler ABD (yüzde 32), Brezilya (yüzde 28), Arjantin (yüzde 21), Çin (yüzde 7) ve Hindistan (yüzde 4).

* Besin değeri nedir?

Yüzde 40 protein

Yüzde 20 yağ

Yüzde 35 karbonhidrat

Yüzde 5 mineral ve elementler

100 gr soya fasulyesinde

446 kalori var.

Savaş Beşlisi dediğimiz, bizi kansere ve yaşlanmaya karşı koruyan A, C vitaminlerini ve Zn (çinko) içeriyor. Ayrıca B grubu vitaminler, K vitamini, Mg, Fe, Fosfor mineralleri de var.

Çok güçlü bir

protein kaynağı

Diğer baklagillerle karşılaştırıldığında soya fasulyesi zengin, eşsiz, yüksek kaliteli protein kaynağı, bitkisel protein. Eşsiz; çünkü et kadar protein içeriyor. Bu yüzden etsiz yemek yeseniz bile soya ürünleri çok iyi birer protein alternatifi.

Proteinlerin en küçük birimi amino asitler. Vücudumuzda kullanılan 20 amino asit var. Bunlardan sekizi vücudumuzda yapılamıyor. Bunlara esansiyel (temel) aminoasitler denir. Komple protein kaynağıdırlar. Temel aminoasitler et, kümes hayvanları, balık, süt, peynir, yumurta, yoğurt ve soya fasulyesinde bulunur.

Geri kalan 12 aminoasit ise eksik protein kaynağıdır. Sebze, meyve, baklagiller, tahıllar, quorn (mikoprotein), kahvaltı yiyecekleri (cereal) ve kuruyemişlerde (ceviz-fındık-badem) bulunurlar.

Vejetaryenlerin, kolesterolü düşürmek amacıyla hayvansal proteini azaltan özel

diyet programlarına girenlerin, temel aminoasitleri alabilmeleri için değişik bitkisel kaynakları karıştırarak yemeleri gerekmektedir. Bu aşamada soya çok iyi bir seçenek.

Kansere karşı koruyucu

Soya isoflavonlar içeriyor. Soyada bulunan iki ana isoflavon; Genistein ve Daidzein düşük östrojen etkili. İsaflavonlar yapı olarak östrojen hormonuna benziyorlar. Meme hücrelerinde östrojen reseptörlerine tutunup gerçek hormonun meme dokusu üzerinde kanserojen etki göstermesini engelliyorlar.

Soya fasulyesinin her gramı 3.5 mg isoflavon içeriyor. 1 porsiyon soya veya soyalı yiyecek; örneğin 100 gr tofu veya 1 iri bardak soya sütü 25 mg isoflavon içeriyor. Soya yemeyenler isoflavon alamıyor. Çünkü isoflavonlar doğada pek yaygın değil. Batı ülkeleri ve ABD’de isaflavon alımı 3 mg / günde iken, Japonya ve Çin’de 30-50 mg.

Bilimsel bir İngiliz Dergisi’ne göz atalım: (British Journal of Cancer)

Brokoli, lahana, karnabahar, soya gibi sebze ve baklagillerdeki kimyasallar hücrelerdeki DNA üretimini destekliyor ve onların kanserojen hale gelmesini önlüyor.

Soyada bulunun genistein adlı kimyasal onarım proteini yeni jenerasyon hücrelere hatalı genetik bilginin geçmesini önlemede etkili. Eğer kişide hatalı BRCA geni varsa meme, yumurtalık ve prostat kanseri geliştirme riski yükseliyor. Kanserli hücrelerde BRCA proteini düşük bulunmuş. Bilimadamları yüksek seviyelerin kanser gelişimini engelleyebileceğini düşünüyor.

Menopozdaki sıcak basmalarını önlüyor

Menopozdaki sıcak basmalarının ana nedeni östrojenin kesilmesi. Avrupa ülkelerinde ve Amerika’da kadınlarda çok yaygın olan bu sıcak basmaları Japonya’da çok nadir.

Kilo vermek ve korumak için kullanılabilir...

Total kaloriyi azaltırsanız kilo veriyorsunuz. Ama son zamanlarda araştırmacılar tüm dikkatlerini yeni bir alana yönlendirmiş durumda: Kilo verme programlarında proteinin rolü! Sadece kaloriyi kısıtlamak yerine proteinden alınan kalori yüzdesini artırmak... Yani günlük protein alımını yüzde 25-35’lere çıkartmak.

Soya proteini genel olarak tüketilen yüksek kalitedeki proteinlerle karşılaştırıldığında tokluk yaratma kapasitesi aynı, bazen de daha fazla... Soya proteinine dayanan enerjisi azaltılmış programların yüksek kalitedeki protein kaynaklarıyla eşdeğer sonuçlar gösterdiği saptanmış.

Farelerde yüksek proteinli diyetlerin tokluk sinyali veren sinir iletilerini hızlandırdığı ve iştahın kapandığı bulundu.

Bilimsel olarak artık şu kabul edilmiş durumda; protein, karbonhidrat veya yağlardan daha çok tok tutuyor.

Bu yüzden de protein gitgide kilo verme ve kilo koruma programlarının vazgeçilmezi konumunu güçlendiriyor.

Şişmanlayan kuğu Grace Kelly

Şu aralar Londra Victoria&Albert Müzesi’nde Grace Kelly kostümleri sergisi var. Tıklım tıklım... Ben de bu kalabalığın arasına girdim ve prensesin kıyafetlerini yakından gördüm.

“Gelmiş-geçmiş en güzel gelin kim?” diye sorsanız Grace Kelly derim. Londra’da Victoria & Albert Müzesi’nde şu sıralarda Grace Kelly kostümleri sergisi var. Tıklım tıklım! Ben de bu kalabalığın arasındaydım. Filmleri için de ona kostüm hazırlayan Helen Rose’a diktirdiği muhteşem gelinliğin içinde bir kuğu gibi... Ama 1956’da Monako Prensi Rainier ile evliliğinden sadece 5-6 yıl sonrasına bakın; şaşıracaksınız! Kuğu gitmiş, fazla kilolu bir kadın var. İlerleyen yıllarda gitgide daha çok şişmanladığına tanık oluyorsunuz. Prensin öğleden sonraları düzenli olarak ziyaret ettiği Fransız sevgilisiyle ilgili dedikoduları duymamış olmasına imkan yok! Üstelik o Monako’da bir Amerikalı, uyum sorunları da var. Yiyeceklerini bile Amerika’dan getirtiyor. Kiloları onu ömrünün sonuna kadar mutsuz ediyor. Hangimizi etmedi veya etmiyor ki? Şişmanlıkla psikoloji arasında direkt bağlantı olduğunu düşünüyorum ve bu savımı kanıtlayacak ipuçlarını, verileri toplamaya devam ediyorum. İşte bunlardan biri Grace Kelly. Bence hayatında ozon deliği olan çoğu kişi için bunu kapamanın en kolay yolu yiyecek! Bu sorun neyse çözemedikleri sürece, kilo verseler de tekrar almaya devam ediyorlar.

Grace’in giysilerine bakıyorum. Evlendiği yıllarda beli 60 cm’nin altında olmalı! Sonra kalınlaşıyor giysiler. Kuğu gitgide kayboluyor...

HaftanIn sözü

“Artık şu açığa çıktı; önemli kanser genlerinin fonksiyonu yediklerimizin içeriğiyle etkilenebiliyor.”

Prof. Eliot Rosen-Georgetown Üniversitesi

Haftaya burada

Meme kanseriyle savaşan çok hastam ve arkadaşım var. Bunlara her yıl yenileri ekleniyor. Bu yüzden konuyla ilgili gelişmeleri yakından izliyorum. Londra’da meme kanseri üzerine son gelişmeleri konu alan uluslararası bir konferanstan yeni döndüm. Haftaya ayrıntılar, fotoğraflar ve röportajlarımla bu konu olacak karşınızda. Görüşmek üzere!

DİĞER YENİ YAZILAR