Sürekli yiyorlar, niçin şişmanlamıyorlar?

İstanbul’da diz boyu kar varken ben Tayland’daydım

Haberin Devamı

İstanbul’da diz boyu kar varken ben Tayland’daydım. (Çok şükür!) İstanbul’un kışı uzun, gri, sıkıcı... Burada kışın en şiddetli zamanı yaşanırken Tayland çok iyi geliyor insana. Hava 30 derece, yazlık giysilerle dolaşıyorsunuz. Tekrar yaz ruhuna giriyorsunuz; ne keyifli bir duygu! Şiddetle öneriyorum; kış depresyonundan kurtulmak isteyenler için bir numara tatil yeri.

Tayland’da hemen hemen hiç şişmana rastlamadım. Restoranlarda çalışanlar bile fit ve ince! İnsanları, yaşamı, yiyecekleri gözlemledim. “Nasıl ince kalıyorlar” sorusuna bulduğum yanıtlar şöyle:

* Porsiyonlar küçük.

* Et yemiyorlar. Çünkü pahalı. Eti daha çok sebzeyle birlikte yiyorlar.

* Sofralarında süt ve süt ürünleri yok. Kaldığımız süre boyunca otelimiz dışında hiç süt, peynir ve yoğurt yemedik.

* Trafik çok yoğun olduğu için bisiklet, motosiklet kullanımı çok yaygın.

* Tatlıları çok hafif! Hindistan cevizi sütü içinde su kestanelerini deneyin.

* Yurt dışına gittiğimde yanımda hep sağlıklı atıştırmalık taşırım. Bu ülkede gerek yok. Zaten sokaklarda bir sürü sağlıklı yiyecek satılıyor. Adım başı çeşit çeşit egzotik meyveleri bulabileceğiniz büfeler var. Aç kalmayacağınızı biliyorsunuz. Her yer yiyecek dolu!

* Protein kaynağı olarak kuruyemiş, yumurta ve deniz ürünlerini kullanıyorlar.

* Kadınların çoğu 0 beden. Ortalama 2-4 beden arasındalar. Dolaştığım butiklerde giysi kalıplarının çok dar olduğunu gördüm.

* Yiyeceği paylaşıyorlar. Toplu halde yiyorlar. Yalnız yemek beraberinde daha çok yemeyi getirir.

* Ekmek yok. Yemeklerin yanında servis edilmiyor. Sadece otellerde, restoranlarda Avrupalılara servis ediliyor. Ekmek yerine pirinci kullanıyorlar.

* Bol bol yeşil çay içiyorlar. Yeşil çay ekstrası da her yere girmiş. Dondurmadan sorbeye, smoothieye kadar her şeyin içinde yeşil çay var. Yeşil çayın metabolizmayı hızlandırdığı, özellikle karıniçi yağlanmayı azaltmadaki etkisi bilimsel olarak da kanıtlandı.

Şİmdİ Tayland zamanI!

Biri küçükken kulağıma “Seyyah Ya Rab” diye fısıldamış olmalı. Gezmek, yeni yerler keşfetmek en büyük tutkum. İşte gezi meraklılarının işine yarayacak bilgiler.

* Bangkok’ta mutlaka Mandarin Oriental Otel’de kalın. Ödediğiniz paraya değiyor. Servis muhteşem! Ünlü nehir Chao Phraya’nın kenarında. Bangkok’un en eski oteli. Nehre bakan odalardan birinde kalın. Bu otelde de kalmasanız bile restoranı Verandah’da mutlaka yemek yiyin. Önceden yer ayırtmanız gerekiyor. Otelin hemen kaşısında kendilerine ait Thai restoranı var. Sizi özel tekneleriyle karşıya geçiriyorlar. Öğlenleri çok uygun fiyata tüm Thai yemeklerini tadabileceğiniz bir yer. Orientalin SPA’sı dünyaca ünlü. Bir saatlik masajın bedeli 80 dolar.

* Seafood Market’de yemek yeyin. Sloganları; “Eğer yüzüyorsa bizde vardır.” İstediğiniz deniz ürününü seçip, tarttırıyorsunuz, istediğiniz biçimde pişiriyorlar.

* Jim Thompson Müzesi’ni gezin, dükkanından alışveriş yapın. Tayland ipeğinin hası burada. İpek veya pamuktan eşarplar, atkılar, masa örtüleri, yastık kılıfları, peçeteler, çantalar, gömlekler, deniz elbiseleri...

* Narai Phand mağazasını atlamayın. Hükümetin desteklediği bir el sanatları mağazası. Mavi, beyaz seramikler o kadar güzel ki ağırlığına falan aldırmadan alıp taşıdım.

ŞEHİR EFSANESİ OLMAK İÇİN 100 DOLAR YETİYORMUŞ!

Büyük Saray’ı gezerken rehberimiz nerde kaldığımızı sordu. Oriental Otel deyince gözleri parlayarak. “Michael Jackson da orada kaldı. Bavullarını taşıyan adama 100 dolar vermiş!” dedi. Eşime fısıldadım, “Bilseydik 100 dolara şehir efsanesi olacağımızı, biz de verirdik!” (Tayland’da asgari ücret aylık 200 dolar civarında)

Kansere karşı iyi geliyor: Kaffİr ve galangal

Tayland mutfağını öğenmek için Samui Adası’nda SITCA’nın (Samui Institue of Thai Culinary Arts) kurslarına da katıldım. İngiliz, Avustralyalı ve Alman kadınların arasındaki tek Türk bendim. Bu kurstaki hocamız Natsuda kursuna ilk kez bir Türk’ün katılmasından müthiş memnun oldu. Benim doktor, beslenme uzmanı ve köşe yazarı olduğumu öğrenince “Kafir ve galangal kansere iyi geliyor. Bunu da yazın köşenizde” dedi. İşte yazıyorum:

GALANGAL

* Mavi zencefil de deniyor. Görüntü olarak zencefile benzese de tat olarak benzemiyor.

* Limonumsu bir tadı var.

* Kök, toz veya kesilmiş parçalar halinde satın alabiliyorsunuz. Sert bir kök; ancak keskin bir bıçakla kesiliyor.

* Güneydoğu Asyalılar galangal ile lime (yeşil limon) suyunu karıştırıp tonik olarak kullanıyor.

* Afrodizyak etkisi de olduğu söyleniyor.

KAFFİR

* Limona benzer bir meyve. Kırışmış limon gibi...

* Tayland mutfağında hem kabuğunun rendesi, hem de yaprakları çok kullanılıyor. Güneydoğu Asya mutfağının vazgeçilmezi.

* Taylandlılar, suyunun saç dökülmelerine iyi geldiğini söylüyorlar.

* Laos, Endonezya, Malezya ve Tayland’da yetişiyor.

* Catherine Zeta Jones’un bir aşçıyı canlandırdığı filmi seyredenler (2007- No Reservations) hatırlayabilir. Kimselere söylemediği ünlü sosunu hazırlarken kaffir yapraklarını kullanıyordu.

DİĞER YENİ YAZILAR