Gazete Vatan Logo

Dolar için 3 senaryo!

En kötü ihtimal ne?

Doğu Avrupa ekonomilerinden gelen olumsuz gelişmelere, General Motors’un iflas haberleri de eklenince global piyasalardaki dalgalanma arttı.

Bu hareketlilik içeride bono faizini yüzde 16’ya taşırken, asıl etkiyi dövizde yaptı. Dolar kuru 1.82 ile yeni bir tarihi rekora imza attı. Şimdi doların 2 TL’ye kadar çıkıp çıkmayacağı tartışılıyor. Baz senaryoya göre dolarda 1.55-1.75 aralığı, iyimser senaryoya göre 1.45-1.60 aralığı, kötümser senaryoya göre ise 1.80-2.00 aralığı öngörülüyor. En olası beklenti ise 1.55-1.75 aralığı olarak belirtiliyor.

Global krizle birlikte döviz piyasalarında son günlerde yükselen tansiyon, geçen hafta doruğa çıktı. Doğu Avrupa’daki olumsuz gelişmelerle global piyasalarda artan gerilimin iç piyasalara yansımasıyla hafta başından itibaren dolarda hızlanan yükseliş, General Motors’un iflasını isteyebileceğine dair haberlerle hızlandı. Cuma günü 1.7945 seviyesini görerek yeni bir zirve yapan, yani 1.80’den dönen dolar kuru açısından bu seviyeler tarihi bir rekor anlamını da taşıyor.



Dövizde yüksek gerilim yaşanırken, faiz cephesinde ise göreceli daha sakin bir seyir izleniyor. Örneğin önceki haftayı yüzde 15.29’dan kapatan gösterge kağıdın bileşik faizi, geçen hafta içinde yüzde 15.50-16.10 aralığında seyrederken, haftayı yüzde 16.16’dan kapattı. Faiz cephesindeki bu sakin seyirde Merkez Bankası’nın (MB) yılbaşından sonra gecelik faizleri yüzde 15’ten 11.5’a hızlı bir şekilde indirmesinin rolü var. Bu indirimler bono faizlerinin yüzde 15’in altında tutunmasını sağlamadı ama dövizi 1.80’e taşıyan olumsuz gelişmelere karşın daha fazla yükselmesini de engelledi.

1 dolar, 2 TL olur mu?

Bu durum Finans Yatırım’ın raporunda şu cümlelerle ifade ediliyor:

“Şubat ayındaki sert faiz indiriminin bono piyasasında çok etkili olmadığını görüyoruz. Nitekim, politika faizleri ile gösterge bono faizleri arasındaki fark 3 puanın üzerinde görünmektedir. Kamu sektörü borçlanma ihtiyacındaki artış, maliye politikaların geleceğine ilişkin belirsizlik ve yerel seçimler öncesinde artan siyasi tansiyonla birlikte, gösterge bono faizlerinin yüzde 15.5-16.5 aralığında işlem görmesini bekliyoruz.”

Ancak geçen hafta gündemin en önemli konusu dolar oldu. Son günlerde doların yaptığı ataklarla 1.80’lere doğru gelmesinin ardından ”1 dolar, 2 TL olur mu?” tartışması başladı. Bu soruyu yönelttiğimiz TSK Hazine Müdürü Aslı Hancı, “İmkansız değil, kötümser senaryoda veya ABD ve AB’deki olası toparlanmayı Türkiye’nin izlemesi halinde kurun bu seviyeleri test etmesi mümkün olabilir” diyor.

3 TEMEL SENARYO

Baz, iyimser ve kötümser senaryolar

Doların bundan sonraki seyrine ilişkin piyasadaki beklentileri ‘baz’, ‘iyimser’ ve ‘kötümser’ olmak üzere üç temel senaryoda toplamak mümkün…

Baz senaryo, dışarıda alınan önlemlerle global piyasaların yavaş yavaş toparlanması ve içeride ise seçimlerden sonra IMF ile anlaşma imzalanmasına dayanıyor. İyimser senaryo, dışarıda global krizin sonuna gelindiğine dair beklentilerle bu yılın ortasından itibaren piyasaların toparlanmaya başlaması, içeride ise IMF ile 20-30 milyar dolarlık bir anlaşma yapılması olasılığına dayanıyor. Kötümser senaryo ise dışarıda global krizin daha da derinleşmesine, içeride IMF ile anlaşma yapılmaması varsayımına dayanıyor.

Bu senaryolardan gerçekleşmeye en yakın olanı ise baz senaryo olarak görülüyor. Denizbank Genel Müdür yardımcısı Bora Böcügöz, baz senaryonun gerçekleşme olasılığının daha yüksek olduğuna inanıyor. “1 dolar, 2 TL olur mu?” sorumuza O da “İmkansız değil” yanıtını veriyor. Hancı, yine de baz senaryonun gerçekleşme olasılığını diğerlerine göre daha fazla görüyor ve bu beklentinin arkasında yatan mantığı şöyle açıklıyor:

“Krizin 2008 yılının ilk yarısından itibaren dünyada ve Türkiye'de etkisini ciddi anlamada hissettirmesi ve son bir yılda yaşanan olumsuzlukların büyük kısmının varlık fiyatlarına yansımış olması ihtimalidir. Baz senaryoda, 2009 yılında ekonomik aktivitenin tekrar canlanması değil ancak negatif yatay bir sürece girileceği beklentisi hakimdir.”

IMF anlaşması önemli

Anadolubank Genel Müdür Yardımcısı Recep Atakan, bu senaryonun IMF anlaşmasının olmadığı ve yurt dışında sert borsa düşüşlerinin olduğu ortamda yaşanabileceğini söylüyor. Ama orta ve uzun vadede kalıcı olmasını beklemiyor ve MB’nin tavrı ve alacağı önlemlere dikkat çekiyor.

İş Bankası’dan Senar Akkuş ise olumsuz senaryo ve derinliğini kaybetmiş piyasa koşullarında doların 2 TL seviyesini denemesinin ihtimal dahilinde olduğunu düşünüyor. Ardı ardına gelebilecek ekonomi ve/veya finans kuruluşlarına ilişkin olumsuz haberlerin kur üzerinde çok kısa sürede sıçrama etkisi yaratmasının mümkün olduğunu söyleyen Akkuş, “Panik davranışı sergileyen yatırımcıların aynı yöndeki hareketleri de kur artışını hızlandırarak yeni yüksek seviyeler oluşmasına neden olabilmektedir. Bu türden spekülatif ataklarla oluşan seviyelerin kalıcı olup olmaması da olumsuz senaryonun sürekliliğine ve Merkez Bankası’nın tavrına bağlı olacak” diyor.

Finans Yatırım Başekonomisti Banu Kıvcı Tokalı ise “Küresel tansiyonun iyice artması, program kararlılığının IMF’li ya da IMF’siz tamamen ortadan kalkması, yerel seçimlerin erken seçime yönelik baskıların artmasına yol açacak şekilde sonuçlanması” durumunda geçerli olacağını düşünüyor.

Hangisi daha olası?

Global krizin uzaması, IMF anlaşmasındaki belirsizlik, yükselen siyasi tansiyon nedeniyle kötümser senaryonun, iyimser senaryoya göre daha çok taraftar bulduğu söylenebilir. Piyasaların daha çok baz senaryo ile olumsuz senaryo arasında gelgitler yaşadığını gözlemlediklerini söyleyen İş Bankası Hazine Müdürü Senar Akkuş şöyle diyor:
“Son zamanlarda olumsuz senaryoya daha yakın bir seyir izlenmesine rağmen, alınan tedbirlerin etkilerinin yavaş yavaş görülmesiyle piyasanın baz senaryoya dönmesini ve yıl sonuna kadar bu senaryo dahilinde hareket etmesini bekliyoruz. Olumlu senaryonun mevcut koşullarda gerçekleşme ihtimalinin düşük olduğu söylenebilir.”

İyimser senaryonun ise ancak orta ve uzun vadede mümkün olabileceği belirtiliyor. Örneğin Anadolubank’tan Atakan, “Krizin belli bir noktadan sonra dönüşünün olacağı düşünüldüğünde TL’nin değer kaybının durması ve düzelmesi beklenebilir” diyor.

Dolar neden yükseliyor?

Dolarda beklentileri kısaca böyle özetlemek mümkün. Bu arada doları tarihi seviyelere taşıyan döviz piyasalarındaki hareketliliğin temelinde ise global kriz koşullarının yattığı ifade ediliyor. IMF ile stand-by anlaşmasının imzalanmamış olmasının yarattığı belirsizlik de bunu besleyen önemli bir faktör. Ak Portföy Genel Müdür yardımcısı Ertunç Tümen, dövizdeki hareketliliği dışarıda global kriz koşullarına, içeride ise IMF ile anlaşmaya ilişkin belirsizliğe bağlıyor.

Banu Kıvcı Tokalı da benzeri görüşleri savunuyor. Dövizdeki hareketliliği, küresel ekonomik görünüm ve buna karşın hükümetin önlemlerinin etkinliğine yönelik endişelere bağlayan Tokalı, “İçeride de yeni programa ilişkin belirsizlik sürecinin devam ediyor olması, gelecek dönem maliye politikalarına yönelik endişeli bir tutumun belirmiş olması ve böyle bir ortamda MB’nın agresif faiz indirimlerini sürdürmüş olmasını sayabiliriz” diyor. Tokalı, dövizdeki atağın nedenlerini önem sırasına göre şöyle sayıyor:

“Küresel sorunlar, daha düşük faiz ortamına geçiş, yeni program belirsizliği, maliye politikası ile ilgili endişeler.”

Garanti Bankası Döviz Masası Yöneticisi Hakan Kuyumcuoğlu ise IMF anlaşması yapılmadıkça doların yukarıya doğru hareketlerde kırılganlığını koruyacağını belirtiyor. Şimdiye kadar dolar/TL üzerindeki koruma kalkanının faiz olduğunu söyleyen Kuyumcuoğlu, dolardaki yükselişin faizler çok aşağı indiği için beklenen bir şey olduğunu ifade ediyor.

MB faizi çok mu indirdi?

Bankacılar arasında dövizdeki hareketin temel olarak global gelişmelerden kaynaklandığı, IMF anlaşmasına yönelik belirsizlikler nedeniyle iç koşulların da buna yardımcı olduğu görüşü öne çıkıyor. Bu görüş “Uluslararası piyasalarda dolara olan talep devam ettiği sürece yurt içinde dolar kurunun yükselmesi kaçınılmaz olmaktadır” diyen İş Bankası Hazine Müdürü Senar Akkuş’un sözleriyle ifadesini buluyor.

Ama bazı uzmanlar iç faktörlerin de global gelişmeler kadar önemli olduğunu savunuyor. Örneğin Strateji Menkul Değerler Hisse Fonlar Müdürü Bülent Topbaş, doların yükselişinin arkasındaki ana nedenin faiz politikası olduğunu belirterek, "Türkiye nominal faiz liginde ilk defa daha geri sıralara düştü. Merkez Bankası (MB) her indirimiyle bence Dolar/TL'de yeni denge seviyelerini yukarı itmiş oldu. IMF anlaşması ve global finansal piyasalarında risk iştahında iyileştirici gelişmeler olmadığı sürece dövizde volatilitenin bu faiz seviyelerinde yukarı yönlü olacağını düşünüyorum" diyor.

MB’nın 2006 türbülansında aşırı risk iştahını gözardı ederek, faizi yüksek tutarak, TL'nin aşırı değerlenmesine katkıda bulunduğunu söyleyen Topbaş, “Şimdi de risk iştahındaki aşırı azalışın göz ardı edildiği endişesini taşıyorum" diyor.

Yükselişi frenleyen unsurlar

Diğer taraftan, TL’deki değer kaybının daha ciddi boyutlara ulaşmasını önleyen, pozitif unsurlar da mevcut. Tokalı’ya göre bu unsurların başında, enflasyon, cari açık başta olmak üzere iç ekonomik dengelerin düşen emtia fiyatlarından olumlu etkilenmeye devam etmesi geliyor. Gecikmeyle de olsa IMF ile yeni programın yapılacağına dair devam eden inanç, TL’de zaten önemli bir değer kaybının yaşanmış olması, hane halkının dolar yükümlülüklerinin diğer gelişmekte olan ülkelere göre oldukça düşük olması ve hala önemli tutarda döviz mevduatlarının bulunması diğer etkenler…

IMF anlaşmasının imzalanmamış olmasının, seçimlerden sonra imzalanacağı beklentisini canlı tutarak bir anlamda doların daha hızlı ve sert bir hareket yapmasını önlediği de belirtiliyor. Çünkü piyasa oyuncularında hükümetin seçimlerden sonra IMF ile stand-by anlaşması yapılacağına yönelik büyük bir beklenti var.

Özellikle 20-30 milyar dolarlık bir mali yardımı da içeren bir stand-by anlaşmasının, hem Hazine’nin borçlanmasını rahatlatacağı hem döviz ihtiyacını azaltacağı, dolayısıyla döviz kurlarının gevşeyeceği düşünülüyor.

Spekülasyon faktörü

Dolara olan talebi ihtiyaç ve spekülatif olmak üzere ikiye ayıran Gedik Yatırım’ın ”Son Gelişmeler Işığında Piyasa Beklentileri” başlıklı raporunda “Spekülatif amaçla yapılan talep; doların değer kazanacağını, yani TL'nin değer kaybedeceğini düşünenlerin kayıptan kurtulmak için yarattıkları talebi ifade eder. Dolar kurunun rekor kırdığı bugünlerde etkili olduğu tahmin edilen talep baskısı, bu ikinci talep biçimidir” ifadeleri yer alıyor.

TL'nin kaderinde IMF anlaşması ve Varlık Barışı’ndan gelen dövizin etkili olabileceği belirtilen raporda, nisan ayının sonuna kadar buralardan bir kaynak gelmesinin mümkün olmadığına dikkat çekilerek, şöyle devam ediliyor:
“Bu da doların 1.80 üzerini test etmek isteyebileceğini göstermektedir. MB ise doların enflasyon üzerindeki baskısının fazla olmadığını gördüğünden önceden 1.70'e koyduğu dolar satma ihalelerine çıkma barajını yukarı çekmiştir. Yeni barajın 1.85 civarında olduğunu tahmin ediyoruz.” (Kayhan Öztürk / EKONOMİST)

Haberin Devamı