Gazete Vatan Logo
Magazin Dinleyici ile bir bütün olmalısınız

Dinleyici ile bir bütün olmalısınız

Latin Amerikan elektronik müzik sahnesinin önde gelen isimlerinden biri olan DJ ve prodüktör Luciano, İsviçre-Şili köklerini müziğine de ustalıkla adapte etmeyi başaran isimlerden. Dünyanın en önemli kulüplerinde performans gerçekleştiren Luciano, geçtiğimiz hafta Burn Energy Drink’in katkılarıyla İstanbul sahnesindeydi. Luciano ile elektronik müziğe bakışını konuştuk.

Dinleyici ile bir bütün olmalısınız

Şili ve İsviçre’den kalan bir müzik mirasınız var. Görünüşe bakılırsa, Şilili tarafınız müziğinize daha çok yansımış. Peki İsviçre tarafınız hayatınızı ve müziğinizi nasıl etkiledi?

Aslında, iki tarafım da aynı ölçüde müziğime yansıdı. Aslında çok şanslıyım iki bambaşka dünya üzerinde yetişmiş olmamın bana sağladığı birçok fırsat oldu. İsviçre, teknoloji ile tanışmamı sağlarken, Şili ise kalbimi, ruhumu ve müziği keşfetmemi sağladı. Böylece ortaya çıkan kombinasyon da güzel oldu.

Kulüplere girmenize dahi izin verilmediği yaşlardan bu yana DJ’lik yapıyorsunuz. Bu kadar erken yaşta müziğe başlayarak neler tecrübe ettiniz?

Geçmişe dönüp baktığımda, 24 yılı geride bıraktığımı görüyorum. Evet, o zamanlar çok gençtim ancak kendime bu mesleği yapıp yapmayacağımı bile sormuyordum. Yalnızca eğlenmek için yapıyordum. O zamanlar şimdiki gibi değildi. Elektronik müzik radyolarda veya başka bir yerde yayınlanmıyordu. Çok yer altı bir kültürdü. İlham alacak birini bile bulmak zordu, sadece eğlendiğimiz için yapıyorduk. Benim içinse sadece bir hayatta kalma olayıydı. Şimdi gençler, müzik okullarına veya kurslara gidebiliyorlar. Ben bir eğitim almadım, üniversite eğitimim de yok. Müzik bana çalışma imkanı verdi ve ben de değerlendirdim. İşte ben böyle başlamış oldum. Hiçbir zaman bu alanda kariyer yapacağımı, para kazanacağımı ve bu şekilde seyahat edeceğimi düşünmemiştim.

Haberin Devamı

Saklanarak müzik yapardım

Küçük yaşta DJ’lik yaparken sizi polislerden sakladıkları olmuş...
Onlar saklıyordu, ben kendim saklanıyordum. Dolabın içine, çöpün içine saklanabildiğimiz her yere saklanıyorduk. Saklanıyor ve polis gittikten sonra müzik yapmaya devam ediyorduk.
Uzun yıllar analog sistemde müzik ürettikten sonra gelişen teknoloji ile dijitale geçtiniz.
Dijital ilk kullanılmaya başladığı zamanlarda o kadar da ilginç değildi çünkü imkanları kısıtlıydı ve daha yeni gelişiyordu. Çok gürültülüydü, keskin değildi. Analoğu düzenleme imkanı vermiyordu. Zayıftı, büyümesi gereken bir bebek gibiydi fakat beklediğimizden çok daha hızlı gelişti ve güçlendi. İşte o zaman bir köprü oluşmaya başladı analog kullananlar her iki dünyayı birleştirmeyi düşünmeye başladılar ve her ikisinden yepyeni bir şey yarattılar ve sanırım ben de bu evrimin bir parçası oldum.
Müzik yaparken dinleyicilerinizde hangi duyguların uyanmasını istiyorsunuz?
Kesinlikle eğlenmelerini
istiyorum. Benim için çalmak tamamıyla bir paylaşmakla ilgili bir bütün olmakla. Eğer dinleyicilerimle iletişime, paylaşmaya açık olmazsam sadece stüdyoda müzik yapardım.
Bu aralar caz müzik dinliyorum
Bugünlerde ne tür müzik dinliyorsunuz?
Son günlerde akustik müzik dinliyorum. Ben de gitar çalıyorum her şeyden önce elektronik müzikten bile önce gitar vardı. Bu yüzden gitarla yapılan akustik müziğe her zaman ilgim var. Caz da dinliyorum. Özellikle son zamanlarda Nils Frahm’ın albümünü çok dinlediğimi söyleyebilirim. Berlin’den çok ilginç ve yetenekli bir piyanist.
Sizin de jüri üyeleri arasında olduğunuz Burn Residency’nin kazananı geçtiğimiz yıl Furkan Kurt olmuştu. Jüri üyesi ve eğitmen olarak onu öne çıkaran şeyler nelerdi?
Evet Furkan’ı hatırlıyorum hatta çok net hatırlıyorum. Öğrenciler bana geldikleri zaman, onlara daima yeni hedefler ve zorlayıcı bazı ödevler veririm. Furkan’da verdiğim bu göreve çok kısa bir ödevle geri döndü. Tüm herkesten farklı çok kısa fakat çok güçlü bir şeydi verdiği ve beni oldukça şaşırtmıştı. Bazı öğrenciler sadece teknik bilgilerini sergilerler fakat müzikleri korkunçtur. Elbette bilgi önemlidir ama Furkan’ın müziğinde ayrıca bir lezzet de vardı. Bu anlamda başarılı bir öğrenci olduğunu söyleyebilirim.
Müzik yapmaya başladığınızda, sizin için hangisi önce gelir: gözlem, hayal gücü veya duyduğunuz bir melodi mi?
Aslında ruh halime göre değişiyor. O gün nasıl uyandığım çok önemli. Yorgun, mutsuz, enerjik, neşeli veya tüm o anki hallerime göre değişkenlik gösteren bir durum. Ben tüm bu durumların temposuyla ilgileniyorum. Sabah stüdyoda bir şeyler kaydetmeye başlıyorum sonra dışarı çıkıyorum ve yeni bir şeyler oluyor. Tüm bu süreçler uzun zaman alıyor biliyorsunuz. Sonucunda bu değişkenler son hali meydana getiriyor.

Haberin Devamı