Biz ‘bela’dan korkardık!

Haberin Devamı

Böyle büyüdük çünkü!

Bela okumak bir tarafa, ağzımızdan cümle içinde bile o kelime çıksa, annemiz anında uyarır-dı bizi:

“O kelimeyi ağzına alma!”

Küçükken anlayamadığımız, ergenlikte dalga geçtiğimiz belalar bizi buldukça...

O zaman anladık ki...

Bu ihtarın özünde, kimse için kötülük istememek var-dı.

Aynı zamanda, başkalarının kötülüğüne dönüşmemek...

Bu yüzden biz hep beladan korktuk!

Bela okumaktan da!

Zamanla o kelimeye o kadar yabancılaştık ki, artık istesek de söyleyemez olduk. Kimimiz kendi çocuklarına aynı cümleleri kurmaya başladı:

“O kelimeyi ağzına alma!”

Ama şimdi...

Şimdi...

Yıllar önceki andımızı bozmuş gibi...

Biraz tutuk...

Başına sonuna bir şeyler ekleyerek yani yine de içimize sinmeyerek... “Ben o kelimeyi hiç sevmem ama” diyerek...

Biz bir hataya düştüğümüzde, başımıza kötü bir şey geldiğinde önce anne-babamızın kızmasından korkarak büyüdük.

Başımıza gelenden çok, bunu onlara anlatmaktan korktuk.

Suçsuz da olsak, bir yanlışlılığa da uğrasak hatta hiç ilgimiz olmayan bir işe tesadüfen karışsak bile...

Çocukluğumuzdaki bu korku, büyüyünce yerini başka bir duyguya bıraktı.

Artık onların üzülmesini istemiyorduk.

Çünkü anladık ki, o korkunun özünde, bizim için duydukları endişe vardı.

Biz onlar için endişelenmeye başladık.

Tıpkı Berkin gibi!

Biraz korku biraz da endişeyle ağzından çıkan o son sözlerde olduğu gibi:

“Babam duymasın, görmesin!”

Biz, haksızlığa uğrayan, ölen herkes için üzülmeyi öğrenerek büyüdük. Haksızlığın, ölümün dili, dini, ırkı olmadı bizde.

Mısır’da Rabia’da 17 yaşındayken ölen Esma için de ağladık, şimdi Berkin için de...

Ağlamasını biliyoruz!

Biz bu dünyada evrensel değerlere bir gün herkesin ihtiyacı olacağını öğrenerek büyüdük.

Onları çarpıtamaya çalışanların bile!

Bu yüzden sabırlı olmayı, sindirmeyi ve saygıyı öğrendik.

Belli ki birileri başka yerlerde başka şeyler öğrenmişler. Belki de onları bu yüzden anlayamıyoruz..

DİĞER YENİ YAZILAR