Neden yalnız kalabilmeliyiz?

Haberin Devamı

Soruya bak! “Neden yalnız kalabilmeliyiz?” Sorunun verdiği duyguyla insanın aklına hemen o cevap geliyor:

“Hayatta kalabilmek için!”

Sanki belgeseldeyiz!

Ya da bir derste sorulmuş gibi... Ortaya bu soru atılmış sen de muhatap olmamak, kimseyle göz göze gelmemek için başın önüne eğik öyle duruyorsun. “Başkası cevap versin” diye...

Ama hep korktuğun başına gelir ya! Yürüyerek sana doğru gelir ve yanında durur.

“Eveeet, söyle bakalım Alican! Neden yalnız kalabilmeliyiz?“

Al işte!

Ya da bir yemekte, sana asılan biri sorar... Derin muhabbet olsun diye!

Şimdi böyle sorulara sıradan cevap vermek olmaz. Kimsenin akıl edemediği zekice bir cevap vermelisin.

Ya da...

Herkesin bildiği cevabı, kimsenin akıl edemediği biçimde söylemelisin.

Hatta uçabilirsin de! “Uçabilmek için...” dersin...

Onlar uğraşsın!

Heh hee...

Ama bunu, kendinden emin, karşındakinin gözünün içine baka ve sakin bir ses tonuyla söyleyeceksin.

“Uçabilmek için...”

Yani sen meseleyi çözmüşsün, kolaysa o da çözsün!

“Nasıl yani?” diye sorarsa,

“Bi düşün bakalım... Düşün sonra konuşalım...” dersin.

Tehlike?!..

Yalnızlık meselesini kim çözmüş ki?

Ama onun üzerine yazılmış, çizilmiş, söylenmiş her şey anlamlıdır.

İyi ve doğrudur!

Güçlüdür!

Geçenlerde Tarkovski’yle (*) yapılmış bir röportajı okurken yine ona rastladım.

Yine yeni bir şey öğrendim.

Yalnızlığın tarifine bir ekleme daha yaptım.

Tarkovski’ye “İnsanlara ne söylemek istersiniz?” diye sormuşlar:

“Sanırım yalnız olmayı öğrenmeleri gerektiğini ve kendi başlarına mümkün olduğu kadar çok zaman geçirmek için uğraşmalarını söylemek isterim” demiş.

Bunu biliyoruz. Sonra gençlere biraz sallamış:

“Bugünün gençlerinin hatalarından biri, gürültülü, bazen neredeyse agresif etkinliklerde bir araya gelmeye çalışmaları. Yalnız hissetmemek için bu beraber olma arzusu bence çok talihsiz bir gösterge.”

Yalnız olmamak için... Sırf bu yüzden... Bunu da biliyoruz ve eleştiriyoruz.

Ama son darbeyi sıkı vurmuş:

“Kendi kendine kaldığında sıkılanlar, bana kendilerine verdikleri değer açısından bir tehlike içindeymişler gibi gelir.”

Tehlike derken?

Evet...

Tehlike!

Evet bu çok tehlikeli...

Bi düşünün bakalım... Sonra yine konuşuruz...

(*) Andrey Tarkovski 04. 04. 1932 Yuryevetskiy (Rusya) - 29. 12. 1986 Paris, Fransa

Benzersiz filmleriyle 20. YY. Avrupa sinemasına kendi izini bırakmış olan Rus sinema yönetmeni, aktör ve yazar.

DİĞER YENİ YAZILAR