Her kadın ölmeden önce yapmalı

Haberin Devamı

Hikâye yine gerçek... Şaşırtıcı değil, olağanüstü de değil. Kolay gibi görünüyor, hiiiç değil!

Ama önemli! Her kadının hayatında en az bir kez yaşaması gereken bir duygu. Hatta ölmeden yapılacak şeylerde ilk 10’a girer. Çünkü değişik bir duygu. Eşi benzeri yok. Ne Afrika çöllerinde, ne Beyaz Geceler’de, ne bungee jumping’te ne Kızıldeniz’in derinliklerinde...

Yok.

Adrenalin tavanda ama sakinsin de; sevinçlisin ama aynı anda hüzünlüsün, konuşmak da istiyorsun, susmak da...
Tuhaf ama güzel bir duygu.

“Anlatamam yaşaman lazım” cinsinden... İşte alın size yaşayan biri:

‘Öyle diyeceksek...’

- “Ne zaman ki yukarıdan kalabalığa göz gezdirdim, benim (ex) Issız’ı gördüm.

‘A- ha!’ dedim, ‘Sıra sende şimdi! Tanrı sana sundu bu anı, çarçur etme!’

O akşam eve birlikte döndük. Hiçbir şey yaşanmayan ilginç bir geceydi. Plan buydu çünkü.

Ertesi gün sessizliğe gömüldü. Bir ertesi gün de... Aradım, ‘Ne var ne yok?’ diye; sesinde zincire vurulmaktan korkan ayı huzursuzluğu vardı. Bir o kadar da samimiydi. Hafta içi bir gün yemeğe çıkmayı teklif etti. Kabul ettim.

Yemek günü: Bir restorana gittik, benim seçimimdi mekân. İçeride oturduk, yemeğimizi yedik. Kafasındakileri okuyabiliyordum, o yüzden hiç heyecanlandıramıyordu bu dana beni.

Bir müddet geyikten sonra, ‘Eee?’ dedim, ‘Neden buluştuk ki biz?’

Kapanı açmıştım.

‘O gece çok güzeldi, seninle hep güzel ama sabah bende her şey koptu. Gerisi yok’ dedi.

O sırada restoranın çok daha kalabalık olan kış bahçesine geçtik. Öyle de güzel bir masaydı ki... Etrafta arkadaş grupları, sevgililer, blush’lar gidiyor geliyor. Cıvıl cıvıl...

‘Sevgilin mi var?’ diye sordum gülümseyerek. Duraksadı. ‘Evet, var bir kız arkadaşım’ dedi. O an, suratına baktığımda, kusup rahatlayan insanın ferah yüzünü gördüm.

Aynı soruyu tekrarladım. Bu sefer daha gevrek bir şekilde, ‘Öyle diyeceksek, evet sevgilim var’ dedi.

Paltom üzerimdeydi. Kadehte kalan son yudumu aldım. Usulca kalktım. Sakince yürüdüm ve restorandan çıktım.

On adım atmıştım ki, ‘dön geri’ dedim. Aynı yolu izleyerek masasına geldim. Kafası önünde, telefonuyla uğraşıyordu. Önündeki gölgeyi görünce gayri ihtiyari kafayı kaldırdı. 2 saniye kadar baktı bana.

‘Şeyi unuttum’ dedim.

‘Ne ki o?’ diye düşünürken...”

‘Neydi bu be?!’

Ben kafasından aşağıya içkiye döktüğünü düşünmüştüm, ama hayır, öyle yapmamış. Ne yapmış?

“Suratına tokadı yapıştırdım.’

Alın size bir tokat hikâyesi daha... Ama bitmedi, asıl önemli kısmı yeni başladı:

- “Aynı şekilde sakince dönüp mekânı terk ettim. Eve yürümeye başladım. Eve gidene kadarki 5 dakikalık yolda, kendimi hiç bu kadar yüksek hissetmediğimi fark ettim. Sinirli miydim? Değildim. Sinirlenince titremeye, üşümeye başlarım.

Neydi bu be? Olsa olsa, her kadının yaşaması gereken bir orgazmdı...” Gerçekten de.. Bu, başka bir duyguya benzer mi?

Tıh! Benzemiyor galiba!

DİĞER YENİ YAZILAR