Ucubeler kentinden Ankara’ya...

Haberin Devamı

Milano’dan...

Bir değil, iki değil, elli değil, yüz değil...

Nereye baksan ayrı bir ucube!

Çok kulaklarını çınlattık; ‘iyi ki burada yaşamıyor’ diye... Onun için çekilecek çile değil çünkü!

Empati yaptık yani!!! Hangi biriyle uğraşsın!

Üstelik aralarında çok edepsiz olanlar da var! Oraları buraları falan görünüyor adamların, kadınların!

Her konuşmasında birine taksa, başka konu kalmayacak...

İyi ki memleketimizde fazla ucube yok!

Tabii henüz, “aksınırcaya tıksırıncaya kadar içiyorlar” sözlerinden haberimiz yok, büyük bir keyifle ev şaraplarını götürüyorduk!

Bilsek...

Bilsek, kınardık kendimizi!

Orada da zaten herkes aksırıyor, tıksırıyordu!!!

Görseniz...

Neredeyse her köşe başındaki küçük barlarda insanların aksırmalarından tıksırmalarından geçilmiyordu!!!

Bulutların içine gömülmüş bu İtalyan şehrinden ayrılırken...

Uçakta ruh halimizi Ankara’nın frekansına ayarlamaya çalışıyorduk.

Eski manuel radyolar gibi...

Biraz sağa kaçsan cızır cızır sesler çıkıyor, biraz sola kaysan hiç bilmediğin dilden konuşmalar geliyordu...

Tutturamıyorduk bir türlü...

Meğer suç bizde değil, uçaktaymış!

Dün okudum.

Bizim pazar ekinde Yusuf Demir yazmış; insanlar uçakta değişiyormuş.

Bazı etkenler, kişilerin içindeki kural dışı yolcu olma potansiyelini, farkında olmadan ortaya çıkarıyormuş.

Hangi etkenler?

Kişilerdeki potansiyeli tetikleyen en çarpıcı etken, basınçlandırılmış kabinmiş.

Kabinde yaşanan fizyolojik değişiklikler, suni atmosfer, güzel başlayan bir uçuşu, kural dışı yolcu olarak bitirmemize neden olabilirmiş.

Demek ki neymiş?

Nerede olursa olsun,

Basınç yapmayacaksın!

Suni ortam yaratmayacaksın!

İnsanları kural dışılığa itmeyeceksin!

İtersen ne olur?

Bakalım ne oluyormuş?

“Korku ve endişe yaşayan insanlar rahatlama isteği duyarlar. Uzmanlar, insanlardaki rahatlama isteğinin ilk etkisinin cinsellik olduğunu ifade ediyor.“

Uçak korkusu da, yolcularda fiziksel ve ruhsal yakınlık ile temas hissiyatı oluşturuyormuş.

Tabii sadece cinsel hissiyat değil, agresiflik ve kuralları hiçe sayma gibi davranışlar da görülüyormuş.

Diğer insanları tanımıyor ve onları bir daha da görmeyecek olmak risk almayı kolaylaştırdığından daha rahat hareket edebiliyorlarmış.

Bütün suç, kabindeki basınçtaymış ya...

Yok, bence kabindeki değil, kalbindeki basınçta!

Kafandaki basınçta!

Düşünsene bir yere gidiyorsun... Kafan rahat!

Biliyorsunuz benim,

“Evden ne kadar uzaklaşırsan, o kadar özgürleşirsin“ diye

bir tezim var. Bir adım uzaklaşırsan bir adımcık, bin km. uzaklaşırsan da o kadar...

Düşün artık, ne kadar!!

E, dolayısıyla cinsel isteğin de, rahat hareketlerin de artar tabii...

Basınç masınç yok!

Veya bir yerden eve dönüyorsun...

Aynı tezi çevir.

“Eve ne kadar yaklaşırsan özgürlüğün de o kadar azalmaya başlar.”

Strese girersin. Basınç artar.

Frekans tutturamazsın işte!

Neyse ki, kural dışı yolcular, davranışlarının birçoğunu olaydan sonra hatırlamıyormuş.

Hatırlamaz tabii...

Heh heh hee...

Ben de hatırlamıyorum!

DİĞER YENİ YAZILAR