Bi fotoğraf çekinebilir miyiz?

Haberin Devamı

Geçenlerde...

Geçenlerde dediğim, kış aylarıydı herhalde, bir haber okumuştum. Başlığı şuydu:

“Her kadın çıplak fotoğraf çektirmek ister.”

Ne yalan söyleyeyim, haberin aslı neydi, kim demiş, niye demiş, bilmiyorum. Okumadım.

Sadece içimden o başlığa bir cevap vermiştim:

“Sen öyle san!”

“Niye istesin ki?”

Sonra yine kendi kendime, “sadece güzel olanlar fotoğraf çektirmeyi sever” diye yorumumu yapıp, konuyu bağlamıştım. Pardon, şunu da söylemiştim (kendime), “Daha da kötüsü var, kendisini güzel zannedenler...”

Ama bu fotoğraf meselesinin böyle, bu kadar kolay kapanmayacağını da bilerek...

Kapanmadı da...

Yine karşıma çıktı. Nasıl çıktığı sizi ilgilendirmez!

Ama çıktı işte...

Şimdi bana yardımcı olmanız lazım.

Şu soruların cevabını verebilir misiniz?

Salonuna fotoğrafını koyanlar: Ben bunlara hep takmışımdır. Yanlış anlaşılmasın! Kafama takarım yani...

En güzel fotoğrafını seçer, çerçeveye koyar, salonuna kondurur.

Niye?

Veya evlilik fotoğraflarını koyarlar.

Niye?

Veya çocuklarınınkini...

Niye?

Gidip gelip kendi fotoğrafına mı bakar insan?

Arada çocuğunu unutup da fotoğrafından mı çıkarmaya çalışır?

Keza evlendiğini o fotoğrafa bakıp mı hatırlar?

Yoksa misafirler görsün diye mi konur?

Yahu sen zaten orada değil misin?

Bu makul çoğunluğun amacı nedir? Kimdir bunlar?

Salonuna eski fotoğraf koyanlar: Sararmış, siyah-beyaz, dedesinin, anneannesinin fotoğrafını falan koyar ya...

Özlüyor da mı koyuyor? Yoo... Tanımamıştır bile...

Çok mu ayrıcalıklıdır o?

Bir başka mıdır?

Nedir?

Fotoğraftaki kendini, aslından daha çok sevenler: Çirkin çıktıkları fotoğrafları acımadan yırtarlar ya. Çirkin haline tahammül edemez.

Aslında çok güzeldir de, orada mı kötü çıkmıştır?

Peki, hep güzel olmak zorunda mıdır?

Fotoğraflarına bakmayanlar: Onlarınki naylon torbalar içinde evin bir dolabına tıkılmıştır. Çocukluk ve iş yeri fotoğrafları birbirine karışmıştır.

Onları toparlamayı neden hep ertelerler?

Fotoğraf sapıkları: Öylesine ortaya bırakırlar. Üst üste bir kenarda... Yani, “oraya atmışım, kalmış. Aaa... tesadüfe bak, sen gördün işte” havasında... Salaktım çünkü ben!

Cüzdanına fotoğraf koyanlar: (Anneler hariç) “N’aber?” dersin; “İyilik işte...” derken bir taraftan cüzdanını açmaya başlar; çocuğunun ya da birinin fotoğrafını gösterecektir. (Cep telefonundan da tabii...)

Bunlar sıkıcı değil midir?

Onlara, “Bana ne ya?” ya da “Kocan da pek çikinmiş!” “Bu çocuklar gerçekten sevimsiz mi yoksa burada böyle çıkmışlar?” denmez mi?

Denmeli mi?

Cep telefonundaki duvar kağıdı olmuş sevgili fotoğraflarına ne demeli?

En fazla iki ayda bir değişen fotoğraflara...

Dikkat ederseniz “albümcülere” hiç girmiyorum bile...

Ne derseniz deyin, fotoğraf önemlidir.

Güzel çıkan fotoğraf daha da önemlidir.

Ama kimini yorar, kiminin egosuna ego katar.

Manasız değil mi?

DİĞER YENİ YAZILAR