Gazete Vatan Logo

Derin cemiyetin kadınları derin sefalet yaşamış

İttihat Terakki’yle ilgili ilginç bir çalışma yayınlandı

erin devletin, ilk çekirdeği olarak kabul edilen İttihat Terakki’yle ilgili cemiyete üye kadınlar hakkında ilginç bir çalışma yayınlandı.

Yazar Sema Ok, İttihat Terakki’nin “Yemin”siz Kadınları adlı çalışmasında ittihatçı kadınların, eşleriyle birlikte verdikleri mücadele ve yaşadıkları dramı kaleme aldı. 255 sayfalık çalışmada Talat Paşa’nın eşi Hayriye Hanım ve Cemal Paşa’nın eşi Seniha Hanım’ın birbirlerine yazdıkları mektup ve anılar ise oldukça çarpıcı bölümler arasında yer alıyor. Sürgün yıllarında İttiat Terakki üyesi kadınların maddi sıkıntılarla boğuştuğu ve neredeyse yiyecek ekmek bulmakta zorlandıkları gün yüzüne çıkartıldı. Talat Paşa’yla ilgili kısımlar ise son derece trajik ve çarpıcı..

“Hayriye Hanım: Karneyle ekmek alıyorduk”

Talat Paşa’nın eşi Hayriye Hanım’ın 1.Dünya Savaşı sırasında evlerine vesika ile ekmek aldıklarını şöyle anlatıyor: “Güzel yemeklere veda ettik. Sadrazam iken bile halkın yediği kara vesika ekmeğini yerdik. Bir gün iaşe nazırı İsmail Hakkı Paşa evimize gelmişti. Sadrazamın evinde çamur gibi ekmek yendiğini görünce bizim şoförü yanına çağırmış ve ertesi günü kendisini görmesini istemiş. Şoföre ertesi günü bir torba beyaz ekmek verip eve yollamıştı. Akşam eve geldiğinde sofraya oturduk. Beyaz ekmeği görünce, en küçük dilimleri bile topladı ve şoförü çağırıp şu emri verdi:’Bunları İsmail Hakkı Paşa’ya götür ve selamımı söyle. Biz, her gün vesika ile ekmeğimizi mahallemizin fırınından alıyoruz. Bu ekmeğe ihtiyacımız yok. O sırada annesi hastaydı ve biraz ayırmasını istemiştim. Kesin bir dille:’ o ölürse ben de ölürüm ama, herkesin ihtiyar annesi var, onlar ne yiyorsa benim annem de onu yiyecektir.”

“Talat Paşa’nın evi harabe gibiydi”

Kitapta, Amerika Büyükelçisi Henri Morgenthau, Talat Paşa’yı ziyareti sırasında gördüğü manzaraya da yer veriliyor:“Talat Paşa’nın evi üç katlı ahşap bir bina idi. Harap denilebilirdi. Üzerinde bazı değişiklikler yapıldığı anlaşılıyordu. Arabam durup da kapıdan içeri girince şaşkınlığım daha da arttı. Talat Paşa’nın evinin içi de dışı gibi haraptı. Mobilyalar eskimişti ve duvarlarda eski aile resimleri, ucu görünen ipi sırıtan çivilere asılmıştı. Yerde eskimiş ve aşınmış iki halı vardı. Beni kabul ettikleri odanın malzemesi bunlardan ibaretti. Fakat en enteresan dekor bir başka şeydi. Ortada masanın üzerinde bir telgraf makinesi vardı. İşte bu inanılmayacak bir olaydı. Hayata telgraf memuru olarak başlamış Talat Paşa, şimdi bu aleti arkadaşları ile çabuk konuşma aracı olarak kullanıyordu.”

“Pijamayla karşıladı”

“Bu odada birkaç dakika bekledim. Talat Paşa başında bir fes ile içeri girdi. Üzerinde kalın kumaştan yapılmış bir pijama. Beni böyle ağırladığı için özür diledi. Birden yandaki kapı açıldı ve küçük bir kız üzerinde kahve ve sigaralar bulunan tepsiyi uzattı. Arkasından yirmi
beş yaşlarında bir genç kadın görülüyordu. Paşa’nın eşi olmalı idi. Biliyordum ki, Türk kadınları kocalarının dış hayatlarının
içine giremedikleri için eşlerinin yabancı ziyaretçileri kendilerine daima merak konusudur. İçeri girdi ve dört beş dakika kadar
pencere kenarında sandalyenin üzerinde bekledi. Sonra kahve fincanlarımızı alarak odadan çıktı.”

“Atatürk sizi unutmaz”

Cemal Paşa’nın eşi Seniha Hanım ile 1934 yılında yapılan röportajda Ok’un çalışmasında gün yüzüne çıkartılıyor ve Seniha Hanım Almanya’daki zorlu hayatı hakkında şunları anlatıyor: “Çocukların tahsili için Almanya’da kalmak mecburiyetinde idim. Hatta çok sıkıntılı yaşadığım günlerde bile sırf evlatlarımızın tahsili yarım kalmasın diye her mahrumiyete katlandık. Parasız kaldığım bir gün Paşa’nın çok değer verdiği bir yüzüğü satmak
istemiştim ve bu isteğimi Paşa’ya iletmiştim. O yüzüğü manevi değeri olduğundan satmamı istemedi. Fakat satmaktan başka çarem yoktu. Nitekim daha sonra yine hatıralara bağlı olduğumuz birçok şeylerimizi satmak mecburiyetinde kalmıştık Ben yirmi iki senelik evlilik hayatımda onda bu endişeyi gördüm ve bunu kafasından çıkarmaya muvaff ak olamadı. Ama bana hep şunu söylerdi. Bana bir şey olursa o sizi unutmaz merak etmeyin derdi. O dediği Mustafa Kemal Atatürk’tü.”

Haberin Devamı