Delinin fırlattığı taş çok uzaklara gitti!

Erasmus’un “Deliliğe Övgü” kitabını bilirsiniz... Kendisinin ifadesine göre, bir şeyler yapmaya karar vermiş, ancak ciddi bir eser yazmak için uygun bir durumda olmadığı için de deliliğe övgüler yazarak neşelenmek istemiş... Kitabı tren yolculuğu sırasında yazdığını düşününce, ciddi bir eser için uygun bir ortam olmamasına rağmen, ortaya koyduğu kitabın önüne, “eğlenceli” sıfatından çok daha fazlasını sıralamazsak bu akıllı deliye haksızlık etmiş oluruz...

Yoksa mutluluk delilikte mi saklı?

“Bir deli ile bir bilge arasındaki fark birincisinin tutkularına, ikicisinin ise aklına boyun eğmesidir. Bence delilik cinsine ne kadar sahipsek o nispetlede mutluyuzdur. Ki herkes şahit, köyün delisinin fırlattığı taş çooook uzaklara gitti.” diyor kitapta Erasmus... Bizim deyimimizle “Bir deli kuyuya taş atmış kırk akıllı çıkaramamış.” diyor bir bakıma... Onda hemfikir olabiliriz ama kitaplar, filmler ve hayatın içinde şahit olunmuşluklar şunu gösteriyor ki, “ne kadar delilik o kadar mutluluk” düşüncesi pek doğruyu yansıtmıyor... Kim deli kim akıllı orası da muamma zaten...

Haberin Devamı

“Guguk Kuşu” efsanesi!

“Guguk Kuşu” filmini bilmeyeniniz yoktur... Ken Kesey’in 1960’larda bir akıl hastanesinde geçen romanından Milos Forman tarafından uyarlanmış, Jack Nicholson’ı Randle P. Mcmurphy rolüyle izlediğimiz 1975 yapımı bir komedi drama.

Randle mutlu bir deli değil!

Milos Forman belgesele yakın çektiği filmde, gerçek akıl hastalarının arasında göze batmaması için o dönem ünlü olmayan komik görünüşlü oyuncuları tercih etmiş. Forman’ın yaklaşımı ve mükemmel oyunculuklarla sinemanın kültleri arasında yerini alan filmde, anti kahramanımız Randle P. Mcmurphy deli numarası yaparak, cezasını akıl hastanesinde çekmesi için oraya sevk edilen bir mahkum... Başlangıçta yetkilileri kandırdığı için kendini iyi hissetse de bunun çok akılsızca bir çıkış yolu olduğunu sonradan fark ediyor... P. Mcmurphy hastanedeki arkadaşlarını da teşvik ederek, baskıcı sisteme kahramanca isyan etmekte gecikmiyor... Ancak filmin sonunda gelinen nokta oldukça acıklı...

Haberin Devamı

FİLİN ŞARKISI

Filmler ve akıl hastanesi demişken “Filin Şarkısı”nı es geçmek olmaz... Başrollerini Bruce Greenwood ile Xavier Dolan’ın paylaştığı Hollanda yapımı bir film “Filin Şarkısı”... Yönetmen koltuğunda Belçikalı Charles Binamé’nin oturduğu 2014 yapımı film, bir akıl hastanesinde görev yapan bir psikiyatristin hastası Micheal ile terapisinden sonra ortadan kayboluşuyla başlıyor... Micheal geçmişi sürekli çarpıtarak anlatan hasta... Film boyunca hastane müdürü olan kaybolan doktorun Micheal ile bir alakası olduğunu düşünen Dr. Green’in, Micheal ile terapisini izliyoruz. Oldukça zeki Micheal bu terapileri adeta bir kedi fare oyununa çeviriyor... Hem de ne oyun! Şayet bu filmi henüz izlemediyseniz, tavsiyesi benden, izlemesi sizden...

DİĞER YENİ YAZILAR