“Ah Bartleby! Ah İnsanlık!”

Abartılı bir düzen tutturmuş şu yaşamda, yapmamayı tercih ettiğimiz halde tercihimiz yönünde hareket edemeyip, çarkın dişlilerinden biri olmaktan kendimizi kurtaramadığımız ne kadar çok alan var. Doğduğumuz andan itibaren, en basitinden en komplikesine, sistemin birer parçası olarak hayatın içinde debelenip duruyoruz. Örneğin güneşin tepede parladığı böyle bir yaz gününde gazetede şu satırları yazıyor olmaktansa, doğayla iç içe bir ortamda yazmayı tercih ederdim. Gelin görün ki, pek çoğumuz gibi istediğim şeyi yapmak yerine, yapmak zorunda olduğum şeyi yaptığım için, ofiste yazıyorum yazımı. Ancak benim yerimde olsa “yapmamayı tercih ederim” diyebilecek birini tanıyorum: Katip Bartleby. Kimdir bu Bartleby? Amerikan edebiyatının köşe taşlarından biri kabul edilen, Moby Dick’in yaratıcısı Herman Melville’in “Katip Bartleby” adlı novellasının kahramanı.

“Ah Bartleby Ah İnsanlık”

Saygı duyulası bir direniş!

Edebiyat tarihinin en sıra dışı karakterlerinden bu genç adam, mottosu “Yapmamayı tercih ederim!” olan pasif bir direnişçi. Ekonominin kalbi Wall Street’te bir hukuk bürosunda katip olarak işe başlıyor Bartleby. Biz onun hikayesini patronu olan beyaz yakalı avukatın ağzından dinliyoruz. Bartleby ilk başlarda mükemmel çalışıyor. Diğer katiplerden daha fazla, daha özenli. Tıpkı tıkır tıkır işleyen bir makine gibi. Ancak bir gün patronu kendisinden işinin dışında bir şey yapmasını istediğinde “Yapmamayı tercih ederim!” cevabını alıyor ve böylelikle kahramanımızın pasif direnişinin de ilk adımı atılmış oluyor. Daha önce böyle bir tepkiyle karşılaşmamış olan avukat ne yapacağını bilemiyor. Bir yandan kızmak istese de içten içe bu genç adama saygı duymaya başlıyor. Ancak onun kayırdığı kahramanımız zamanla daha fazla “yapmamayı” tercih ediyor. Öyle ki gün geliyor, kendi işlerini bile yapmıyor. Bütün bu tercihlerin sonunda kovuluyor ancak bu kez de “gitmemeyi” tercih ediyor. Vicdanıyla aklı arasında sürekli bir çatışma yaşayan avukat sonunda çareyi ofisini taşımakta, yani kendi gitmekte buluyor. Paranın merkezi Bartleby’in bu eylemsizliğine elbette göz yummuyor ve onu hapse gönderiyorlar. Kitabın sonunda avukat Bartleby’i hapishanede ikinci kez ziyarete gidiyor. Onu bahçede bir ağacın dibinde cenin pozisyonunda yatarken buluyor. Gardiyan onun uyuduğunu sanıyor ancak, avukat yanına gidince aslında ölmüş olduğunu görüyor ve ağzından şu sözler çıkıyor: “Ah Bartleby! Ah İnsanlık!”

Haberin Devamı

Bartleby biraz da Melville!

Haberin Devamı

Aslına bakarsanız Bartleby’in başkaldırışı biraz da Melville’in sisteme başkaldışı. Şöyle ki, okurken burnumuzdan buram buram iyot kokusunun eksik olmadığı 1851’de yayınlanan Moby Dick, beklediği başarıyı yakalayamamıştı. Yazarın derin gözlem ve çözümlemeleri balinalara ayırdığı uzun, uzun ne kelime hatta upuzun sayfaların gölgesinde kalmış olacak ki, alışılmadık anlatımı ve kurgusu nedeniyle dönemin eleştirmenlerinin şiddetli saldırılarına uğramıştı. Keza diğer kitapları için de aynı şey geçerliydi. Bugün ne kadar büyük bir yazar olarak kabul ediliyorsa maalesef sağlığında tam tersi büyük bir başarısızlık örneğiydi Melville. Yayıncılar yazdığı şeylerin işe yaramadığını daha popüler romanlar yazmasını tavsiye ediyor, yakınları başka işlerle uğraşmasını istiyordu. Ancak o bildiğini okuyarak kendi tarzından ödün vermedi ve istediği şeyi yaptı. Bu anlamda Bartleby için Melville’in kişisel direnişinin farklı bir kurguyla hikayeleşmesi diyebiliriz. Yazar onu popüler çarkın içine çekmek isteyenlere Bartleby ile cevap verdi: “Yapmamayı tercih ederim!”

Haberin Devamı

Melville’in kişisel direnişi kendisinin bundan haberi olmasa da karşığını buldu. Eserleri uzun yıllar sonra da olsa hak ettiği değeri gördü. Peki Bartleby’in? Genç adam cenin pozisyonunda yatarken sistemin en alt tabakasında bir fikirdi. Ve o fikri bir üst tabakadaki avukata sıçratmayı başardı.

“Ah Bartleby! Ah İnsanlık!”

DİĞER YENİ YAZILAR