Nur topu gibi bir eski dizi daha!

Eskiye duyulan özlem, insan yaş aldıkça mı kendini gösteriyor yoksa ergenlikten itibaren hep vardı da şimdi mi daha anlamlı hissediliyor emin değilim. Tek bildiğim son yıllarda, eski dediğimiz ancak hafızamızda eskimemişlere duyduğum heyecanı yeniler kanşısında duymuyor oluşum. Bu konuda yalnız olmadığımın da farkındayım... Yeni herhangi bir şeyle tanışılıp üzerine konuşulurken bile konu hep eskilere gidiyor... Sohbet “eskinin tadı yok artık” veya benzer bir cümle ile noktalanıyor. Arada kalmış bir kuşak olan benim gibiler eskinin samimiyetini de, şimdinin yapaylığını da yaşamışlar olarak hassas ve duygusal olabiliyoruz; eski dizileri, şarkıları, filmleri, mekanları, semtleri eskiye dair güzel bir tat olarak içimize işlemiş her şeyi anarken... Duygusal dediysem ağlayıp sızlamıyoruz elbette. Dedeler gibi ah çekiyoruz en fazla. Nazım demiş ya;

“Anladım hayatmış mazinin adı / Yıllara karışan her şey ses verir / Hasretle doludur geçmişin yadı / Mazinin elemi bile tatlıdır.’’

Sıcak ve çok gerçek!

Haberin Devamı

Araya bir iki mısra şiir sıkıştırdım ancak, buradan dramatik bir konuya geçiş yapmayacağım. Tam tersi gayet tatlı ve eğlenceli bir dizi beni eskilerden söz etmeye iten. 1988-1997 yılları arasında yayınlanan Amerika’nın orta sınıftan biraz daha aşağı tabakasında yaşam süren bir ailenin gündelik hayatlarına komik bir pencereden bakan sıcacık bir dizi “Roseanne”den haber var. Yaklaşık 20 yıl önce finalini yaparak ekrana veda eden Roseanne’in ekrana geri dönmesi için hazırlıklara başlandığıyla ilgili haberler netlik kazandı ve ABC kanalının yaptığı açıklamayla dizinin geri döneceği resmileşti.

Kıyas yapılmaz!

Dizinin yayınladığı dönemde çocuktum elbette. Fakat sonraki yıllarda yayınlanan tekrarlarını büyük keyifle takip etmiştim. Basit bir sit-com olmaktan çok ötede olan sosyolojik olarak değerlendirilmesi gereken bir dizi Roseanne... Bizim, samimiyetten uzak, ucuz esprilerle yıllarca ekranda kalmayı başaran ve hatta yıllar sonra tekrar çekilen “Çocuklar Duymasın” gibi klişe aile dizilerimizle aynı cümlede bile anılmayacak, samimiyetiyle içimizi ısıtan bir dizi. Ekonomik krizde sıradan bir ailenin yaşadıklarını, ergen çocuklarının sorunlarını, parasızlığın bir aile için ne denli zor olduğunu, bunu aşmak için mücadelelerini yıllar boyu izleyicisini sıkmadan paylaşan bir dizi... Roseanne’i o yıllarda diğer dizilerden ayıran bir özelliği de ilk kez bir dizide anne karakterinin de çalışıyor olması. İsmini diziye de veren Roseanne Bar’ın canladırdığı Roseanne, bir plastik fabrikasında çalışıyor, kocasının ise motosiklet dükkanı var.

Haberin Devamı

Final faciası!

Diziyle ilgili olumsuz cümleler kurmak gerekirse de şu söylenebilir: finalin kötülüğü. Bütün iyi dizilerin berbat finalleri olmalı gibi durum var adeta. Bu konuda bir liste çıkarmaya kalksak hiç zorlanmayız. Roseanne de sürpriz bir sonla bitti kuşkusuz. Ancak sevenleri için oldukça kötü bir sürpriz oldu bu. Esas kız Roseanne’in son anda yaptığı açıklamaya göre yaşanmış olduğunu düşündüğümüz, keyifle izlediğimiz olayların hiçbiri meğer hiç yaşanmamış. Herşey birer yalanmış. Tüm olanlar Roseanne’in yazdığı romandan başka bir şey değilmiş. Meğer Dan kalp krizi sonrası hiç iyileşmemiş, Jackie ta en baştan beri lezbiyenmiş. Piyangonun 108 milyon dolarlık büyük ikramiyesini de hiç kazanmamışlar.

Haberin Devamı

Şans verelim!

Peki şimdi izleyiciyi neler bekliyor? Orijinal kadrodan Roseanne Barr, John Goodman, Sara Gilbert, Laurie Metcalf ve Lecy Goranson ile birlikte yapımcılar Tom Werner ve Bruce Helford da projede yer alacaklar. Sarah Chalke de farklı bir karakterle dizide olacak. Dizinin geri dönüş sezonu sekiz bölümden oluşacak ve sezon ortasında ekrana gelecek.

O eski keyfi verir mi bilinmez. En başta dediğim gibi eskiye meraklıyız. Eskinin yenisine değil. Yine de bir şans vermekte fayda var... Bir başlasın bakalım...

DİĞER YENİ YAZILAR